Hayatın molekülü DNA’nın kendi kendini nasıl onardığını ortaya çıkartıp, mekanizmasını gösterdiği için Nobel Ödülü alan Aziz Sancar, bu ödüle değer görülmeden çok önce bir arkadaşının ilginç bir sorusuyla karşılaşmıştı:
“Bu keşfine maddi bir değer biçer misin, mesela sana on milyon dolar verseler bu buluşu bir başkasına verir misin?”
Aziz Sancar hiç düşünmeden “Hayır!” yanıtını verir ve nedenin şöyle açıklar:
“Çünkü bu keşif, her türlü maddi ödülün dışında bana nadiren bulabildiğim bir iç sükûneti vermiştir. Ayrıca gelecek kuşak Türk araştırıcıları biyokimya ve moleküler biyoloji derslerinde bunu görüp, ‘Bu keşfi bizden biri yaptı’ diyebilecekler. Onlara bu güveni vermekle hizmet ettiğimi hissediyorum.”
İçindeki merakın peşinde durmadan koşan bir bilim adamı olan Aziz Sancar, 1946 yılında Mardin Savur’da Abdulgani ve Meryem Sancar’ın sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya gelir. Savur’da ilköğretim ve Mardin’de lise eğitiminden sonra İstanbul Tıp Fakültesi’ne girer. Ama doktorluk yapmak istemez. Daha öğrencilik zamanlarında araştırmacılığa soyunur. Araştırarak, öğrenerek insanlığa yararlı olmayı hedefler. Tıp okurken yolunu arkadaşlarından ayırarak, hekim değil temel bilimci olur. Tıp eğitiminde buna en yakın dal da benliğini sarmış olan biyokimyadır.
En önemli buluşların arkasındaki büyük insanları tanır, öğrenir; onların katına çıkmayı hedef edinir. Kendine güveni sonsuzdur. Onlardan biri olacak, araştıracak, büyük buluşlara imza atacak, ders kitaplarında adı geçen bir insan olacak…
Sancar, kendisine Nobel yolunu açacağından habersiz Fotoliyaz üzerine daha ABD’deki ilk yıllarında çalışmaya başlar.
Peki, Sancar’ın 40 yılını verdiği Fotoliyaz nedir?
Fotoliyaz DNA’larda olan hasarları onaran bir enzimdir. Bakteriden bitkilere, balıktan kanguruya birçok canlının yaşamını sürdürmesi, yeryüzünde hayatın gelişmesi ve devamı için önemli bir rol oynuyor. Ancak bilinmeyen bir nedenle insanda ve birçok başka memeli hayvanda bu Fotoliyaz enzimi bulunmuyor.
Sancar kolları sıvadığında henüz bu enzimin nasıl çalıştığı, yani nasıl tamir ettiği bilinmiyordu. Üstüne üstlük, Fotoliyaz enziminin insanlardaki karşılığı nedir, yani insan DNA’sındaki hasarları onaran nedir, bu da henüz bilinmiyordu.
Çok sayıda akademisyen Fotoliyaz enzimi üzerinde çalışmaktaydı. Kim bunu başarırsa, büyük bir buluşa imza atmış olacak ve Fotoliyaz enziminin insan ve memeliler dışındaki canlılarda DNA hasarını nasıl onardığını keşfetmenin yolu açılacaktı.
Öğrenmenin sonu yoktu. Sancar çalışacak, çabalayacak ve herkesten önce, DNA onarım mekanizmasını bir bir çözecek, büyük başarılara imza atacak, Amerikan Ulusal Bilimler Akademisine kabul edilecekti.
Sancar daha sonra, Fotoliyaz enziminin insandaki karşılığını buldu ve insanda hasarlı DNA’ların onarımın hangi yöntemlerle ve nasıl yapıldığını açıklamaya başladı. Deneylerinde hem bakterilerdeki hem de insanlardaki tahrip olmuş kısmın DNA’dan nasıl kaldırıldığını gösterdiğinde büyük sır aydınlanmış oldu.
Sancar, 40 yılını alan bu enzime 2015 yılında son noktayı koyacaktı. Aynı yıl Nobel Ödülü’nü alırken, çok önemli bir bilimsel çalışmayı, sıfırdan başlayarak bütününü haritalandırarak sona erdirmenin mutluluğu içindeydi.
Sancar, ürettiği İnsan Genomu Onarım Haritası’yla özellikle kanser tedavisinde yeni ve olumlu bir yöntem ve tedavinin başlaması için kapı araladı.
Dünyada, paha biçilmez bu keşfin insan sağlığındaki büyük önemi tartışılırken, Türkiye’de Evrim Teorisi ortaöğretim müfredatından çıkarıldı.
Ve ben, bu yazıyı yazarken, AKP Fatih Gençlik Kolları başkan yardımcısı dünyanın düz olduğunu savundu, yuvarlak olduğunu kanıtlayanların mason olduğunu iddia etti. Tam o sırada, Türkiye’nin, Romanya’dan ithal ettiği sığırları beslemek için Bulgaristan’dan saman ithal etmeye başladığı açıklandı…
Not: Aziz Sancar’ın Mardin’in Savur ilçesinden Stockholm’deki Nobel törenine uzanan müthiş başarı öyküsünün ayrıntılarını merak edenlere, bu yazıyı yazarken yararlandığım, Orhan Bursalı’nın kaleme aldığı Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı kitabı öneririm.
Orhan Tüleylioğlu
YORUMLAR