Bugün 8 Mart. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlar günü olarak kutlamalar yapılıyor.
Gerek dünyada, gerekse ülkemizde nüfusun yarısı kadın, yarısı da erkek olduğuna göre, kadınların bu nüfus oranı göz önünde tutulduğunda ne denli güçlü olmaları gerçeği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde nüfusun % 50 si kadın olduğu halde kadınların her alanda etkin ve hak ettikleri bir yerde olduklarını söyleyebilmemiz oldukça zordur. Oysaki kadınlarımız gerek nüfus oranına, gerekse yeteneklerine ve beyin güçlerine göre, şuan bulundukları konumdan çok daha üstün konumda bulunmayı hak etmektedirler.
Bilindiği gibi yer etmiş bir kural vardır: Hak verilmez, kazanılır. Eğer mücadele ile kazanılmamış olan bir hak söz konusu ise, zaman içinde verilen bu hakların geri alınması yolunda adımlar atıldığında, buna karşın yeterince tepki gösterilemez ve böylece bir zamanlar verilmiş olan haklar birde bakmışsınız ki, elden alınmış, uçuvermiş gitmiş olur.
Bu gerçeği bir kez daha hatırlattıktan sonra ülkemizdeki kadın haklarının ve kadına verilen yetkilerin kısa bir tarihçesine göz atmak gerekir.
Daha dünyanın en ileri sayılabilecek olan ülkelerinde bile kadın- erkek eşitliğinin gündemde olmadığı, kadına hak ettiği hak ve yetkilerin verilmediği bir dönemde, Atatürk ve dava arkadaşları kadının yerini ve değerini çok iyi görüp takdir ettikleri için, kadının eşit bir yurttaş olabilmesine engel olan tüm mâniaları adım adım ortadan kaldırmak suretiyle kadına gereken değeri verebilmek için önemli merhaleler katedebilmişlerdi.
Bu bağlamda daha 3 Nisan 1930 tarihinde kadınlara belediye seçimlerinde, 5 Aralık 1934 tarihinde ise milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanınmak suretiyle dünyaya örnek olacak adımlar atmışlar ve kadına verdikleri değeri bir kez daha kanıtlamışlardı.
Esasen Atatürk ilke ve devrimleri incelendiğinde, başta laiklik ilkesi olmak üzere hemen tümünün kadın- erkek eşitliğinin sağlanması ve kadına hak ettiği yerin ve değerin verilmesi ilkesini de beraberinde taşımakta olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Daha 1930’ lu yıllarda kadına seçme hakkı tanıyan anlayış, zaman içerisinde kadını ikinci sınıf gören, onu kafes arkasında yaşamaya mahkûm eden anlayışı da teker teker ortadan kaldırmak, tüm engelleri yıkmak suretiyle, çağdaş Türk kadının oluşmasına ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinde söz sahibi olmasına çaba göstermiş ve bunda da önemli ölçüde başarı sağlamıştı.
Ancak şuan için ülkemizde kadın haklarının yeterince tanındığı, kadın- erkek eşitliğinin tartışma konusu yapılmadığı, kadınlarımızın özgür bir ortam içerisinde güçlü bir yurttaş olarak yaşama hakkına sahip olabildiklerini söyleyebilmek oldukça güçtür.
Giderek artan kadına karşı şiddet olayları, kadın cinayetleri, çocuk evlilikleri bunun tipik göstergesidir.
Bunların yanında, kadınlarımızın gerek siyaset sahnesinde, gerekse çalışma hayatında hak ettikleri yerde ve sayıda olmadıkları da açıkça görülmektedir.
Siyasi partiler içerisindeki etkisizliklerinin yanında, milletvekili ve siyasetin önemli mevkilerinde yer alma açısından da sayılarının yeterli olmadığı kanısındayız. Elbette ki bunda hepimizin kusuru bulunmaktadır. Ancak kadınlarımızın da hak ettikleri yere ,sayıya ve güce sahip olabilmeleri için uykudan uyanmaları ,kendi güçlerinin, yeteneklerinin ayırdına varmak suretiyle gereken tepkiyi gösterme yolunda somut ve olumlu adımlar atmaları gerekir.
İşte önümüzde büyük bir fırsat var. 31 Martta yapılacak olan yerel yönetim seçimlerinde, kadınların seslerini duyurabilmelerinin, masaya yumruklarını vurmak suretiyle güçlerini ortaya koyabilmelerinin tam zamanıdır.
Eğer uykudan uyanılır, gereken birlik ve beraberlik anlayışı ile hareket edilmek suretiyle güçler ortaya konulursa, bilinmelidir ki kadınların istediği her şey gerçekleşecek ve kadınlarımız hak ettikleri her hakka sahip olabileceklerdir. Aksi halde, yani uyumaya devam edilir, haklara sahip çıkılmaz ise, kimsenin ağlamaya, sızlanmaya hakkı olmayacaktır.
Eğer kadınlarımız laiklik ilkesinin ödünsüz uygulanmasını, yaşam tarzlarına müdahale edilmemesini, kadına şiddet eylemlerinin son bulmasını, çocuk yaştaki evliliklerin yapılmamasını, hak ettikleri yere, konuma ve güce sahip olunmasını istiyorlarsa, bu seçimlerde güçlerini ve kuvvetlerini göstererek tavırlarını ortaya koymalı ve Türkiye’nin esenliğe çıkmasına katkıda bulunmalıdırlar.
Gelecek 8 Mart dünya kadınlar gününde, bu anlayışın egemen olduğunu görme umut ve beklentisi ile kadınlarımızın dünya kadınlar gününü kutluyoruz.
Nice 8 Martlara…
YORUMLAR