Tarih ve Doğal Güzellikleriyle Defne

Antakyalı Tarihçi Libanius’un (M.S. 4.yy.) sözüdür: “Göklerin tanrısı, yeryüzüne inerse, Daphne’de ikamet ederdi.” “Daphne, Selevkosların bayram kutlamalarını, boş zamanlarını geçirdikleri bir zevk ve eğlence mekanı idi. Görkemi ve insanı ferahlatan gölgelikleriyle dolu o yer, tüm tanrıların uğramadan edemedikleri bir yerleşim yeriydi. Ünü öylesine yayılmıştı ki, eski zamanlarda, Roma’nın doğudaki başkenti olan Antakya’dan bile  “Daphne’nin yakınındaki […]

Antakyalı Tarihçi Libanius’un (M.S. 4.yy.) sözüdür: “Göklerin tanrısı, yeryüzüne inerse, Daphne’de ikamet ederdi.”

“Daphne, Selevkosların bayram kutlamalarını, boş zamanlarını geçirdikleri bir zevk ve eğlence mekanı idi. Görkemi ve insanı ferahlatan gölgelikleriyle dolu o yer, tüm tanrıların uğramadan edemedikleri bir yerleşim yeriydi. Ünü öylesine yayılmıştı ki, eski zamanlarda, Roma’nın doğudaki başkenti olan Antakya’dan bile  “Daphne’nin yakınındaki Antakya” olarak bahsediliyordu.

Söylenceyi, sanırım duymayanımız yoktur:

“Zeus’un oğlu ışık tanrısı Apollon, Taselya ırmağı kenarında dolaşırken genç ve güzel bir kız görür. Babası ırmak tanrı, annesi orman tanrı olan bu güzel su perisinin adı Daphne’dir. Daphne, Apollon’un içinde arzular uyandırır, Daphne ile konuşmak ister. Daphne, ışık tanrısının içinden geçenleri anlamıştır. Lakin Apollon bir tanrıdır ve tanrıyı seven genç bir kız ya sürgüne gönderilecek ya öldürülecektir. Defne bunu bildiği için kaçmaya başlar. Apollon, Daphne’yi kovalar. Çapkın tanrı bir yandan da “kaçma, seni seviyorum.” diye bağırır. Daphne kaçmaya devam eder. Apollon’a gelince, bu su perisini mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe iyice kısalır ve bir an gelir ki Daphne, Apollon’un sıcak nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluş olanağının kalmadığını anlayan güzel Daphne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır: “Ey toprak ana!..beni ört, beni sakla beni kurtar.” Bu içten yalvarış üzerine Daphne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Göğsünü gri bir kabuk bağlar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar. Güzel kokulu bir defne ağacı oluverir. Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Daphne’nin ağaç oluşunu üzüntüyle izler, sonra ona sarılır ve sert kabuklar altında hâlâ çarpmakta olan kalbinin sesini duyar. “Daphne!” der. Bundan sonra sen Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler, şarkılarda şiirlerde adımız yan yana geçecek.”

Bunun üzerine Daphne dallarını eğerek Apollon’u saygıyla selamlar.”

Defne ilçemizin ilk belediye başkanı Sayın Op. Dr. İbrahim Yaman, Defne’ye kazandırdığı eserlerden biri de, iki yıl önce Hidro Otelinin yan tarafında Defne Apollon söylencesini sembolize eden bir rölyef yaptırmış ve söylenceyi mermer üzerine işletmiştir.

Kutsal defne ağaçlarına sahip olmasıyla birlikte, ilkbaharın serin rüzgarları gibi tatlı ismi, yüzyıllarca birçok aşk öyküsünde geçmiştir.

Defne, geçmişte, birbirine uyumlu ev ve (geçici konaklama yerlerine) otellere sahipti. Bu hanelerin etrafı servi ve kavak ağaçlarıyla kaplıdır. Bunların arasında öne çıkan binalar, mermerden kolonları ve parlak beyazlıklarıyla Apollon, Jupiter, Diana ve Bahos tapınaklarıdır.

Bundan 3000 yıl öncesinde insanoğlunun insanoğluna sundukları sadece bunlarla sınırlı değildi.

Son birkaç yılda Defne’de güzel şeyler yapıldı. Dileğim yeni Başkanımız Sayın İbrahim Güzel ve ekibinin bu yapılanları daha ileriye taşımasıdır.

Defne’de biz yaşıyoruz. Çocuklarımızı bu güzel beldede büyütüp burada okula gönderiyoruz. Doğal olarak da sorumluluğumuzun gereği olarak insanımızın çağdaş yaşamın olanaklarından yararlanması hakkıdır diye düşünüyorum. Bugüne gelinceye Defne, sorunlarıyla birlikte büyümüş, insanlara yeterli alt ve üst yapıyı sunacak önlemler yeterince alınamadığı için günümüzdeki çarpık bir kent görünümüyle karşı karşıya kalmış ve özgün kimliğini hızla kaybetmiştir.

Özellikle 1980’li yıllarda karayolunun açılması sırasında büyük bir ağaç katliamı yaşanmış, sonra kentin dokusuyla uyuşmayan yeni yapılar inşa furyası başlamıştır..

Haydi, Defne’yi şöyle düşünelim: “Cadde ve sokaklar düzenli olarak temizleniyor, kimse sokağa çöp atmıyor, tükürmüyor. Kaldırımlarda hiçbir şeye takılmadan yürüyoruz. Açıkta yiyecek satılmıyor. Sulama kanallarında sular tertemiz akıyor Gece-gündüz sokakta tam güvenlik sağlanmış, gece aydınlatması kusursuz; kişi başına 10 metrekare yeşil alan düşüyor. 500 kişilik Kültür Merkezinde düzenli olarak tiyatro seyrediliyor, konserler dinleniyor. Sergi salonunda önemli sergiler açılıyor.”

Belde tarihi ve kültürel varlıkları (Trjan Su Kemeri, Şeyh Yusuf Çevresi…) ortaya çıkarılıp, gerekli restorasyonlar yapılıyor. Tüm binalar aynı ya da benzer renkle boyanmış. Hiç kimsenin dilediği yerde dilediği gibi inşaat yapmasına göz yumulmuyor. Yaşamı etkileyen kurallar sınırsız bir özgürlük içinde tartışılarak konuluyor ama kurallar konulduktan sonra herkese eşit biçimde ve ödünsüz uygulanıyor. Kimse, kimsenin hakkını ve hukukunu çiğnemiyor; buna yönelik eğilimler asla hoş görülmüyor. Yatırımlarda sadece ve sadece belde halkının çıkarları düşünülüyor. Ne güzel değil mi, böyle bir DEFNE olamaz mı?”

Bunları yeni başkanımız sayın İbrahim Güzel’den istiyoruz. İstememiz halinde mutlaka başaracağız. O halde diyorum ki, Defneli ev kadınları, gençler, öğrenciler, emekliler, öğretmenler, esnaf…., hangi meslekten ve hangi yaş grubundan olursak olalım Defne’de yaşıyorsak eğer, mutlaka Defne’nin sakini değil, sahibi olalım. Biz Defne’de yaşıyoruz. Ve Defne’yi çok seviyoruz.

Exit mobile version