Anadolu’nun ilk Camisi olan Habib-i Neccar’ın yorgun taş bedenine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapıştırılan bu ‘beyaz’ mermerden çeşme, sırıtmamış mı?
Hz.İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlos) ile onlara ilk inanan Habib-i Neccar’ın türbesinin bulunduğu Habib-i Neccar Camii’nin hemen ön cephesine Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan çeşme, verdiği hizmetin memnuniyeti noktasında değil belki ama, yapılışına dair bir detayla sorgulatıyor. Farklı dinlerin, dillerin, ırkların, mezheplerin kardeş olduğu bu şehirde, hoşgörünün merkezi, hatta bu anlamda şehrin gözbebeği bir noktaya eklenen en ufak bir ayrıntının dahi eldekiyle uyumsuz olması istenmez o yüzden. Sorgu da soru da o yüzden, cevap beklentisi de…
-Zamanın durduğu yer-
Şehrin hareketliliğinden bir nebze olsun sıyrılmak için Habib-i Neccar’ın dizi dibinde dinlenmeye geldiğiniz zaman, sizi, taş yapının dışında akan trafiğin ve kalabalığın ötesinde bir zaman karşılar. Adeta durmuş bir zaman, size dokunan ve dokunduğu yerde konuşma-ya başlayan bir zaman. Esen rüzgarın uğultusunda hikayesini fısıldayan bir zaman. Dinlerken, gözlerinizi kapatırsınız. Zamanın ötesine taşınan ruhunuzu takip edersiniz.
-Uymamış-
İşte böylesi bir noktada yapılacak her çalışma, o yüzden, bu fısıldanan hikâyelerin sahibine de özel olmak zorunda. Peki, Cami’nin hemen dış girişine ekli çeşmenin ‘mermer’ hali buna uymuş mu? Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi, detaylar noktasında duran ve restorasyon konusunda ciddi birikime ve deneyime sahip bir kurum tarafından yapılan bu eklenti yakışmış mı? Cami’nin dün kokan yorgun taş bedenine yapıştırılan bu ‘beyaz’ mermerden çeşme sırıtmamış mı? Peki, düzeltsek mi? Yaptığımızı, zaten var olana uydursak mı? Tamer Yazar