Taş Zemini Bulduk…

Finalimiz Ne Olacak? Dünyanın ilk ışıklandırılan caddesi olarak bilinen Kurtuluş Caddesi’ne bakan dar bir sokaktan aşağıya doğru inenler, Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan ‘eski evlerin restorasyon’ çalışmasına şahitlik ediyor. O şahitliğe, attıkları her adımda karşılarına çıkan ‘taş zemin’ de eşlik ediyor. Hikâye de tam olarak burada başlıyor. Ama gün yüzüne çıkan bu hikâyenin nasıl biteceğini hiç […]

Finalimiz Ne Olacak?

Dünyanın ilk ışıklandırılan caddesi olarak bilinen Kurtuluş Caddesi’ne bakan dar bir sokaktan aşağıya doğru inenler, Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan ‘eski evlerin restorasyon’ çalışmasına şahitlik ediyor. O şahitliğe, attıkları her adımda karşılarına çıkan ‘taş zemin’ de eşlik ediyor. Hikâye de tam olarak burada başlıyor. Ama gün yüzüne çıkan bu hikâyenin nasıl biteceğini hiç kimse bilmiyor!

“Yapacağımız çalışmayla, eski zemine bir tünel açacağız. Tüneli, led ışıklarıyla ışıklandıracağız. Aşağıda, gerçek zemin üzerinde, 100 metrelik bir yürüyüş parkuru yapacağız. Böylece eski caddeyi gün yüzüne çıkarmış olacağız. Üstteki akış da normal şekilde devam edecek.”
Yıllar önce Antakya’da, yerel idare eliyle, dünyanın ışıklandırılan ilk caddesi olarak bilinen Herod Caddesi’nin (Kurtuluş Caddesi) jeoradar taramasını gerçekleştirenlerden bizlere yansıyan bu ‘destansı’ cümlenin finali ne oldu diye sorsak, cevap ne olurdu?
-SIRADAKİ!-
İddialı başlasa da, eldeki hikâyeden bir final yaratamayan Antakya, sıradaki hikâyesi için ‘biraz’ özen’ istiyor. Bunu isterken de, ortaya çıkan dünün Antakya’sı için ‘örnek olsun’ demeyi de ihmal etmiyor. Konuşanlar mı?
O.V. >> Sanırım şanslıydık. Çünkü geçen gün de çalışma olduğunu görmüştük bu kısımda, ama işçilerin kalabalığı nedeniyle sokağa girememiştik. Güzel şeyler oluyor. Eskilere sahip çıkıldığını görmek keyif veriyor. Ama beni asıl heyecanlandıran kısım, zemin… Taş bloklar var, büyük kesme taşlar. Bilmiyorum, asıl zemin hep böyle miydi ama, gördüğüm şeyi çok sevdim. Burayı görenler ne hissetti bilmiyorum ama, ben, her detayının bir diğerini beslediği bir kent hikayesi izledim orada. Dilerim sonuna kadar bu şekilde gider ve kazanan, bu kent olur. Çünkü hak ediyor!
N.U. >> Burayı gördüğünüzde, aklınıza çok soru geliyor. Gelmekle de kalmıyor, öfkeleniyorsunuz. Burada, bir yerel idare çalışmasında, eski şehir ortaya çıkartılıyor. Bunun için ciddi bir emek var, çalışma var, özen var. Ama bir diğer yerde, hatta birkaç yerde, yine yerel idare eliyle, bu evlerin arasından ilerleyen yolları asfaltla kaplıyoruz. Kaç doğru, kaç yanlışa karşılık? Peki, kaç yanlış, kaç doğruyu yok ediyor? Anlamadığım şey şu ki… Ne yapmak istiyoruz? Allah için buna oturup da bir karar versinler. Ne yapmak istiyorlar? Bu şehri yeniden ‘eski şaşalı zamanlarına ulaştırmanın’ peşindeler mi, yoksa başka bir şey mi?
Ö.Ç. >> Geçtiğimiz günlerde Hatay Günleri için toplanmışlar. Okudum! Okudum, ama bir şeye üzülüyor insan! Bunca yanlışın, tarih ve kültür adına, hem de kurumsal imzayla yapıldığı bir kentte, tek derdimiz Hatay Günleri mi? Hatay Günleri’nde iyiysek, bitti mi sorunlarımız? Sahi, neyi tanıtıyoruz orada? Şehir şehir dolaşıp, ‘bize gelin’ diyoruz, öyle mi? O zaman ben de şunu sorayım! Geçenlerde o restore edilen sokaktan ben de geçtim. Taş duvarların ortaya çıkan hallerini izledim. Zemindeki eski Antakya’yı gördüm. Dedim ki kendi kendime… ‘İşte buymuş!’ Ama bugüne kadar yanlış yapan onca kurum bu kente o kadar büyük zarar verdi ki… Vermeye devam eden de yok değil! Bir gün bile bunun için bunca insanın bir araya gelip de konuştuğunu görmedim. O günkü toplantıda kimler yoktu ki? Esnaf temsilcileri, Oda başkanları, yerel ve kent idarecileri… Ama keşke aynı hassasiyeti, yitip gidenler için de ortaya koyabilseler! Hatta yanlış yapanı cezalandırabilseler! Yapılan yanlışı kimsenin yanına kar diye bırakmasalar! Anında tepki verseler, verebilseler! Demem o ki… Sermayeden yemeyi bıraksınlar. Çünkü yiyecek sermaye de kalmadı! Bu kentten geriye çok şey kalmadı!
E. S. >> İki gün oldu. Aslında tur kapsamında gelecektik, ama o zaman zaman sınırlaması oluyor. O yüzden özel geldik. İyi ki de böyle yapmışız. Biz genelde gastronomik turları seviyoruz. Yöresel tatları takip etmek güzel oluyor. Biraz da bu yüzden Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay yol haritamız var. Hepsi de birbirinden iyi. Burada sevdiğimiz şey, yöreseli de taş evlerde yeme fırsatımız oldu. Hikâyesi çok olan bir şehir burası. Ama üzüldüğümüz şey, korunamamış! Evler, sokaklar, kültürel değerler… Belli ki, evlerin çoğu, onlara bakamayacak durumdaki ailelerin elinde. Suç onlarda değil, ama onlara evleri konusunda destek olmak gerek. Belki de yol göstermek. Anlamadığımız bir şey de şu… Bize, buradaki evler için tescilli evler dendi. Bir de Hatay Koruma Kurulu varmış! Doğru mu? Peki, bunca betonun ve asfaltın buraya kadar girebilmesi nasıl olmuş? Nasıl izin verilmiş tüm bu gördüklerimize?
N.Y. >> Bu taş zeminden geçenlerde indik aşağıya doğru. Ninem anlatırdı, ‘bir zamanlar öyleymiş bu kent…’Tabi onun anlattıklarından çok az şey kaldı bugüne. Ama gün yüzüne çıkanları fotoğrafladık biz de. Tabi sormak istiyorum bu işi yapanlara. Burada çıkanlar, çıktığı haliyle kalacak mı? Yani, bulduklarımızın üzerini kapatacak mıyız yine? Yoksa ‘işte bu…’ diyerek, doğru olana, bulduğumuz yerden devam mı edeceğiz? Eğer ‘doğru bu ise’, diğer yanlışları temizlemeye ne zaman başlarız? Bir parodi izlemiştim. Ne zaman, hatırlamıyorum ama! Bir haber spikeri, çok şık bir kıyafetle haberi sunuyor, ardından haber bitince de yerinden kalkıp, yürüyor! Adamın üstü çok şık bir takım görüntüsünde, altı ise oldukça hırpani bir ev hali! Yani, görünen kısmın makyajı güzel, ama ötesi Allah’lık! Lafı şuraya getiriyorum aslında… Bizimkiler de dışarıda çok şık fuarlarla ‘kente davet’ yapıyor ya, görüntü bunun gibi! Verdikleri görüntü, orada çok şık! Ama gelenler burada çokça hayal kırıklığı yaşıyor. Niye? Sahi, niye?
-SORALIM!-
Antakya’nın Ulu Cami, Güllü Bahçe, Zenginler, Yeni Cami, Şehitler ve Gazipaşa Mahallelerinde bulunan 15 eski cadde ile sokakta başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında, toplam uzunluğu 5 bin 500 metre olan bölgede gerçekleştirilecek iyileştirme ve yenileme çalışmaları, eldeki son fotoğraf karesi nedeniyle umut veriyor. Ancak çalışmaları yakından izleyenler, bundan sonrası için ‘ne olacak?’ sorusuna da cevap arıyor. Özellikle de, bünyelerindeki KUDEB birimleri ile kentin tarihine ve kültürüne ‘taraf’ olmaya çalışan yerel yönetimlerin bugüne kadar yaptığı yanlışlar ‘ciddi zararlar’ doğurmaya devam ederken.
-TERCİH NE?-
Gerçekleşen çalışma kapsamında ortaya çıkan taş zemin yanı sıra evlerin ‘bir zamanlar üzeri sıva ile kapatılmış’ taş duvarlarının ‘orijinal’ hali ile korunup korunmayacağı sorusu ise, çalışmaları yakından izleyenlerin temel sorgusu. Biriken soruların ‘beklenen’ cevapları’ adına yerel idarenin konuya ilişkin bir ‘açıklama’ yapması istenirken, izlenecek yol haritasında ‘tercihin’ ne olacağı ise merak konusu.
O zaman son soru bizden gelsin! Antakya Belediyesi eliyle, asfaltın ‘kurumsal bir tercih’ halini aldığı eski Antakya’nın bu son hikâyesinde, tercih, eskiden yana mı olacak, yoksa yanlışları biriktirmeye devam mı edeceğiz? Çalışmaları üstlenen Hatay Büyükşehir Belediyesi’nden ‘cevap’ gelir mi? -Tamer Yazar-

Exit mobile version