İyi günler sevgili okuyucu.
Kuşkusuz ki biz, dini gelenek ve göreneklerine bağlı bir toplumuz. Özellikle ölülerimiz için son görevi yerine getirirken, büyük bir sorumluluk içinde, saygılı bir tutum içinde oluruz. Vefat eden yakınımızı, camide kılınan cenaze namazı sonrası mezarlıkta uğurlar, ardından da önce üç gün taziye alır ve yedisinde, kırkında kuran hatmi indiririz.
Son zamanlarda sıklıkla tanık olduğumuz çağ dışı bir uygulama, ne yazık ki bu merasim ve taziyelerde modern yaşamın önüne ciddi bir set kuruyor. Taziyelerde, mahalle aralarına belediye tarafından kurulan taziye çadırlarında ve son olarak da Defne Belediyesinin açmış olduğu semt evlerinde salonların taziye evi olarak kullanılması uygulamasında, din görevlisi büyüklerimizin okuduğu dualar, ses sistemi kullanılarak mikrofon marifetiyle hoparlörden okunmaktadır. Bu uygulamada doğal olarak ortalama saat 12:00’de başlayan dualar, aralıksız bir şekilde saat 17:00 ve bazen de 18:00’e kadar devam ediyor. Elbette ki ölülerimizin ardından yapılan bu anmalar çok gerekli ama, duaların hoparlör kullanılarak okunması ne kadar doğru?
Din görevlilerimizin mikrofon kullanma ve hoparlör ayarı gibi konularda çok eksik olduğu da aşikar. Din görevlisi büyüğümüz, eline mikrofonu alıp duayı bağırarak okuyor. Ses sistemi de sonuna kadar açık tutuluyor. Öncelikle hemen belirteyim ki, bu merasim ve anmalarda duaların mikrofon kullanılarak okunmasına karşıyım. Benim gibi düşünen ve artık bu tarz gelenek ve göreneklerimizde modernleşmeden yana olan çok sayıda vatandaşımız var. Dualar, ortalama 35-40 m2 olan taziye çadırlarında ve doğal bir akustiği olan semt evi salonlarında rahatlıkla çıplak ses ile okunabilir. Okunmalı da.
Bayram tatilinde tanık olduğum bir olayı paylaşmak istiyorum. Defne Belediyesi, Akdeniz Mahallesi semt evini taziye salonu olarak tahsis ediyor. Mahalle sakinlerine, burası yapılırken salonun taziye evi olarak kullanılmayacağına dair söz verilmesine rağmen, bu söz tutulmuyor. Olsun. Ölenlerimize rahmet olsun. Lakin mahallenin tam ortasında yer alan bu salon, zaten kendi doğallığı içinde bir akustiğe sahip ve en fazla 40-50 m2. Din görevlilerimiz, dualarını, son ses açılmış hoparlörden okumaya başlıyor. Mahalle çınlıyor. Yarım saat, bir saat değil, saatlerce aralıksız aynı dualar tekrarlanıp mahalle dualarla çınlıyor. Etrafında sayısız bina var. Sayısız daire ve sayısız yaşam var. Bu yaşamlar içinde hastası olan var. Ders çalışması gereken var. Yaz günü pencereyi açıp evini havalandırmak isteyen var. Misafiri olan var. Müslümanı var, gayri müslimi var. Neden dualar mikrofonla okunup saatlerce dua yayını yapılıyor?
Bu durum çağdaş bir görüntü mü?
Din görevlisi büyüklerimiz, dua okurken işlerini kolaylaştırmak istiyor olabilirler. Belki ses sistemi kullanılması onları daha az yoracak. İyi ama, siz o hoparlörü açtığınızda etrafta yaşayan insanların sosyal yaşamına, hak ve hukukuna ne denli saygılı olmuş oluyorsunuz? Ölümüze görev yapalım, yapalım ama, bunu kimseye zarar ve rahatsızlık vermeden yapalım.
İran’da, duaların hoparlör kullanılarak okunması yasaklanmıştır. İran da bile yasak, yanlış okumadınız. Ama bizde, bu adeta yeni bir moda…
Bu uygulamadan vaz geçilmesi yönünde kanaat önderlerimizin, seçilmiş başkanlarımızın, din görevlilerimizin, diyanet yetkililerinin elini taşın altına koyması lazım. Bu ülkede beş vakit namazın ilgili saatlerde camilerden hoparlör ile okunması zaten yeterli bir dini görev değil mi? Bir de adım başı her taziye çadırında gün boyu insanların dualara muhatap bırakılması normal bir durum değildir.
Dualar, hoparlörsüz ve mikrofonsuz okunsun. Ölülerimiz, hoparlör kullanıldığında, daha huzurlu olup ruhları daha görkemli şaha kalkmıyor.
Ölüye görev, yaşayana saygı, adabında yapılmalıdır.
İyi çalışmalar.
YORUMLAR