Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muhsin Boz

TELE

         “Tele” ön eki, Yunanca kökenli olup uzak, ırak anlamında kullanılır. Pek çok bileşik sözcüğün başına gelir: Televizyon, telefon, teleskop, telefoto, telesekreter, telekominikasyon, telegram…

Tele ön eki, felsefede de bazı terimlerin önüne geçmiş. Örneğin telekinezi, yani uzaktan kontrol. Düşünce gücüyle maddeler üzerinde etki yapma. Kişinin beyinsel gücünü kullanarak cisimleri hareket ettirmesi. Ancak bilimsel olarak ispatlanmamıştır.

Tele ön ekinin, başka sözcüklerin de önüne geçerek bileşik sözcükler türetildiğini görürüz. Örnek; telekült… Ancak konumuz dışında olup bu konuya girmeyeceğim.

         Tele ile başlayan bir diğer bileşik sözcük telepati, diğer adı ile uzaduyum. Bilgilerimiz dâhilindeki beş duyunun desteği, yardımı olmaksızın insanlar arasında gerçekleştiği ileri sürülen bilgi aktarımı. Bazılarına göre ruhsal iletişim. Herkesin anlayacağı bir dille söylemek gerekirse, uzaktan hissetmek. Parapsikologların ya da ruhsal araştırmacıların bazıları, duyuların ötesinde bir algı türü olduğunu kabul etmektedirler. Fiziksel olarak iki kişi bir arada olabilir ama şart değil. Örnek vermek gerekirse… Telefonunuz çalması halinde, kimin aradığını hissetmeniz ve bu hissin doğru çıkması. İki kişinin bir arada olduğu duruma örnek: Biri bir şey düşünür. Tam söyleyeceği sırada, yanındaki söylemiştir bile.  Telepatinin, hayvanlarda da olduğu iddia edilmektedir. Yola çıkması halinde sahibinin kaza geçirerek öleceğini hisseden bir köpeğin, yola çıkılmasını engellemeye çalışması… gibi. Yapılan bilimsel deneylerde her beş kişiden birinin, diğer insanlara göre daha iyi telapatik özelliklere sahip olduğu tespit edilmiştir. Bu özellik doğuştan gelebileceği gibi, sonradan da gelişebilir. Telapati, birbirlerini seven ve aralarında sıkı bağ olan insanlar arasında daha fazla görülür. Anne bebek, anne-çocuk veya eşler arası… Telepatinin alt türleri de var. Fiziksel olarak iki kişi bir araya gelmese de bir alıcı ve bir verici vardır. Telepatinin bir türünde bilgi aktarımı gecikmelidir. Tesirin gönderilmesi ile alınması arasında bir zaman dilimi vardır.

Hepinizin mutlaka başına gelmiştir. Benimki kişilerden çok olayı sezme, birazdan olabilecek bir şeyi hissetme şeklinde ve çoğu kez benimle ilgilidir:  Öğrenciyken tıka basa dolu bir dolmuşta, ayakta kapıya dayanmış bir şekilde yol alıyoruz. Zihnimden şu geçti: Eğer kapı açılırsa ne yaparım. Düşmemek için, dolmuşta nerelere tutunurum? Derken kapının açılması, benim dolmuştan düşmem, savrulmam. Çalıştığım bir hastanede, koridorda yürürken, hiçbir nedeni yokken, en son 15-20 yıl önce görüştüğüm bir kişinin önce aklıma gelmesi ve 5-10 saniye sonra onunla karşılaşmam. Hatta karşılaştığım kişi ile ayaküstü bir-iki dakika süren sohbetin ardından şunu diyecektim de vazgeçmiştim. “İnanmayacaksın ama 5-10 saniye önce aklıma düştün nedense.” Demedim, çünkü inanmayacağını biliyordum. Daha ilginç olanı bir gün sonra anlattıklarımın aynısının, aynı koridorda yeniden cereyan etmesi. Bu defa hatırladığım, aklıma düşen kişi farklı. Geçmişte kalan ve uzun bir süredir görüşmediğim bir okul arkadaşım. Hatta kendi kendime, “Hoppala! Ne oluyor Muhsin?!” demiş ve o günlerde daha bir dikkatli olmaya çalışmıştım. Bir şeyin habercileri mi bu iki tesadüf, sezgiler, altıncı his! Ne derseniz, deyin artık.

Tabii yaşadığım daha farklı birkaç olay var ama hepsini buraya taşımanın anlamı yok. Sanırım sizin de benzer anılarınız vardır ya da yakınlarınızdan duyduğunuz…

 

KAYNAKLAR:

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER