Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Tente işgali sona erdi

Sırada ne var? Vatandaş

Sırada ne var?

Vatandaş şikâyet etti… Esnaf dertlendi… Sokağın ziyaretçileri ise merakla baktı, ama baktığına bir türlü anlam veremedi… Biriken onca şikâyetin ve şaşkınlığın sonunda, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ‘yıkım süreci’ sorunlu binasını çevreleyen tenteler en sonunda geriye çekildi! Ancak geriye çekilen tentelerin altından yeni sorular çıktı! Cevaplar mı?

Misyonunu, ‘Vakıfları, amaçlarına uygun yaşatmak ve Vakıf medeniyetini çağdaş bir anlayışla geleceğe taşımak’ olarak ifade eden Vakıflar Genel Müdürlüğü, vizyonuna dair mesajında da oldukça net… ‘Çağdaş yöntemleri ve evrenselleşen değerleri ile insanlığı Vakıf ruhu ve medeniyetinde birleştiren öncü bir kurum olmak!’

-EKSİLEN KİMLİK-
Oldukça geniş bir alanda hayır hizmetleri de yapan ‘Vakıfları’ Antakya gündeminde tutan şey ise ne misyonu, ne vizyonu, ne de bahse konu hayır hizmetleri başlığında attığı insani adımları. Antakya, giderek ‘eksilen tarihsel ve kültürel kimliğinde’, batı yakasında kaybettiği ruhunu doğu yakasında korumaya çalışıyor. Bunu yapmaya çalışırken de, aile albümlerinde kalan tescilli evlerin siyah-beyaz fotoğraflarında sıkışan ‘dün’ hikâyesini gelecek nesle aktarmanın telaşını yaşıyor.

-KAYIP KENT!-
Bu konudaki kaygıyı, konuya ilişkin sorumuzu cevaplandıran bir turizmci cevaplasın…
“İfade ettiğiniz bir şey var ve ona katılmamak mümkün değil. Aslında söylediğiniz şeyi, birçok insan baksa da görmüyor! Bence durum bu! Aksi halde konuşmamak, yaşananlara müdahil olmamak mümkün mü? Dediğiniz şeyi ben geçenlerde yaptım. Antakya’nın Cumhuriyet Meydanı’na sırtımı verdim ve batı yakasının tüm beton çirkinliğini geride bıraktım, karşıya baktım… Kentin doğu kısmına! Eski kente! Bu kente gelmeyenlere her daim anlatılana! Gördüğüm şey mi? Bence… Bu kentin belediye başkanları, Valisi, STK’ları, mimarları, ama 7’den 77’ye her bireyi, gelsin, aynı yerde dursun ve baksın. Benim baktığım yerden karşıya diksin gözlerini ve ‘görsün’! Gördükleri ile şaşırsın! Aslında daha çok, göremedikleriyle! Niye mi?
Sırtımı batıya yasladım ve doğuya baktım, dedim ya! Ne mi gördüm? Hiçbir şey… Aslında sadece tek bir şey! Allah’tan Ulu Cami’si kalmış bu kentin, ki ona da Cami diye dokunamamışlar herhalde. Yıkarlardı yoksa onu da… Hatta ‘çaresiz’ bırakırlar, yıkılışı ile oraya da bir bina kondururlardı. Anlatacağım şey şu ki; Baktığınızda, Ulu Cami kısmının ötesinde, doğu yakasında hiçbir şey kalmamış. Ön cephe, batının benzeri beton binalar ile kaplanmış. Dağın eteklerine doğru uzanan ahşap evler, taş binalar, Ulu Cami’nin koruması altında adeta. Bir tek o kısım direnebilmiş betona, bugüne. Diğer kısımlar bitmiş, bitirilmiş.
Şimdi sormak lazım, doğunun kent siluetini bu hale getirenlere! Memnunlar mı? Antakya’nın bu halinden memnunlar mı? O yüzden, Vakıflar bu konuda bir karar verirken, bunu iyi düşünsün. Eksilen, yok olan bir kente verebileceği en büyük hediyeyi düşünsün. Ona, ‘nefes alabilme şansı vermek’ varken, eldekinden ne kadar çok eksilteceğini düşünsün. Bence en çok da bunu düşünsün. Çünkü ya bu kenti yaşatacaksınız, ya da vazgeçip, suyun akışında gidebileceğiniz yere kadar gideceksiniz! Sen sağ ben selamet hikâyesi! Değişmiyor sanırım!”

-TENTE TAMAM!-
Antakya’nın yaya trafiğine açık en işlek alanı olan Saray Caddesi’nin, Asi Nehri ile arasında yükselen Vakıf İşhanı için verilmiş ‘nihai’ bir karar henüz yok! Ancak bir yıkım kararı var! Yıkım kararı ardından Vakıflar’ın bu alanda yükseltmek için hazırladığı, ama kimsenin henüz bilmediği/görmediği bir İşhanı Projesi de! Ancak kent insanı, kentin tescilli yakasında daha fazla beton yapı görmek istemediğini açıkça ifade ediyor, etmeye de devam ediyor. Konuşanlar mı?
S.M. > Üniversite öğrencisiyim. Bu kenti seviyorum. Küçük ve çok kendine özel. Her şey öylesine bir arada ki… Öylesine farklılıklar iç içe ki, insan büyük keyif alıyor bu durumdan. Gördüğüm bir şey var, onu söyleyeyim o zaman… Bence burada yaşayanlar, kendi kentlerinin çok farkında değiller. Herkes modern binalar peşinde. Bence eski kent çok güzel. Oradaki yaşanmışlık arasında gezmek müthiş. Ama o yaşanmışlık, büyük bir terk edilmişlik de barındırıyor. Peki, niye? Burası için, “yeşil alan” olsun diyenler var sanırım. Güzel olurdu. Eski kentin Asi’ye bakan kısmında oturmanın hayali bile güzel. Keşke…
L.M. > Grup olarak geldik, geziyoruz. Her şey çok güzel. Hele ki künefe ve tabi yemekleriniz! Sorduğunuz konuya vakıf değilim, ama… Burada insanlar, kenti, batı ve doğu diye ayırmışlar sanırım… Soruna bu yönden bakarsanız eğer; batıdan bakılan doğunun bu ön cephesinin temizlenmesi lazım bence. Yazık etmişler. Belediyeler, kenti yönetenler… Nasıl oldu da bu kadar yüksek katlı beton binalarla arka kısmı kapatabilmişler? Nasıl olmuş da izin çıkmış onca yüksek yapıya? İstanbul için konuşup durdukları da bu aslında, biliyor musunuz? ‘Kent siluetini öldürdüler’ tartışması tam olarak bu!
Burada da siz bitirmişsiniz. Hem de başarılı (!) bir şekilde! Geriye dönüşü de yok gibi! İşaret ettiğiniz bina, bence bunun panzehiri olabilir… En azından ciddi bir görsellik yakalanır. Batıdan bakanlar, doğuyu izler, beton binaların kalabalığını değil. Dilerim karar, parasal hesaplamalar içinde kaybolmadan, bu kentin geleceği için alınır. Ve o kararla da ‘dün’ kazanır, beton değil!
G.Ç. > Bir ara imza kampanyaları mı yaptılar? Bana da söylemişlerdi! Yok, ben imzalamadım… İmzamla mı değişecek bu durum? Bize mi soracaklar sanıyorsunuz? Adamlar, kapalı kapılar ardında Allah bilir neyin hesaplamaları içindeler! Vatandaşa, sana-bana söz mü düşer? Bizi adam yerine mi koyarlar sanıyorsun? Onlar karar alır, sen-ben bir iki gün kızar, öfkeleniriz, ardından da hayata kaldığı yerden devam ederiz. Bu, hep böyle olmuştur.
Ş.D. > Tenteleri geriye aldılar da yol rahatladı diye sevinenler var ya, bana garip geliyor bu insanlar! Hiç mi düşünmüyorlar? Bu adamlar bu tenteleri geriye aldıklarına göre, yıkım kararı daha da uzayacak. Hatta baharı da, yazı da bulacak. Yani aylarca, belki daha fazla biz bu harabe hayalet bina ile yaşamaya mahkûm edileceğiz. Neymiş, tenteleri geriye almışlar! İyi artık, o yokmuşuz gibi davranırız! Bu mudur? Sorup duruyorsunuz ya… Bence bırakın sormayı! Biz kim, kent silueti kim!

-DAHA NE KADAR?-
Vatandaşın haklı sorusu ve sorgusu, geriye alınan tentelerle beraber rahatlayan kaldırımlar ve yaya trafiği değil, ama ‘yıkım sürecinin’, alınan bu kararla daha ileri bir tarihe atıldığı gerçeği noktasında! Peki, vatandaş bu tedirginliğinde haklı mı? Geriye alınan tenteler, yıkım sürecini de belirsiz bir tarihe mi etiketliyor? Kurumlar arasında, bahse konu bina ile ilgili tartışmanın da bir sonuca ulaşamadığını mı netleştiriyor?

-VALİ ETKİSİ!-
Geçtiğimiz günlerde, Antakya’nın doğu yakasını ziyaret eden ve burada esnafla, vatandaşlarla bir araya gelen Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın, alınan bu son kararda etkisi olduğu ifade ediliyor. Kent içi yaya trafiğinin bu en kalabalık noktasında uzun zamandır yaşanan sıkıntılı süreci sonlandıran Vali Doğan’ın, kentin doğu yakasının ön cephesinde yükselen binanın akıbeti için de sürece dahil olmasını ve eski kentin görselinde ‘kazanım’ adına adım atmasını isteyenler ise az değil. -Tamer Yazar-