Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sinan Seyfittinoğlu

Terör, Savaş ve Uğur Mumcu

İyi günler sevgili okuyucu.

Gençlik yıllarımızın en etkileyici, kendimize örnek aldığımız en önemli gazeteci figürü hiç kuşkusuz Uğur Mumcu idi. O dönem, taraflı tarafsız herkes güne bu değerli gazetecinin yazdığı ve her yazısında da ülkede önemli gündem olan köşe yazılarını okur, onun araştırmacı kimliği ile cesur duruşu karşısında etkilenirdi.

Ben, 1990 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okuyan yeni bir öğrenciydim. Basın Yayın okuyor ve o dönem ülke gündeminde olan çarpıcı tüm gelişmeleri bu değerli kalemin izini takip ederek sürüyordum.

Yaptığı araştırmalarla, özellikle global anlamda yaşanmakta olan ve emperyalist egemen güçler tarafından bir maşa gibi kullanılan TERÖR belasıyla ilgili çok çarpıcı tespit ve değerlendirmeler yapardı. Terör kabusunun arkasındaki gizli perdeyi aralar, egemen güçlerin bilinmesinden ya da duyulmasından endişe duydukları bilgi ve dokümanları paylaşırdı. Oyunun kirli sayfalarından dem vurur, fillerin çimleri nasıl ezdiğini tüm açıklığıyla aktarırdı.

O dönem onu okuyan herkes, tüm öyle allı pullu terör örgütlerinin, terör ilişkilerinin arkasında gizli bir aklın, kirli bir elin olduğunu bilir, anlardı. Terörün açtığı yaralar, yarattığı acılar ve ortaya koyduğu trajedi yadsınamazdı kuşkusuz, ama asıl şok eden; onu kendi çıkarları için kullanan, destekleyen, besleyen, büyüten dengeler ve güçlerin entrikal senaryolarıydı. İşte bu senaryolar, Uğur Mumcu tarafından cesur ve açık seçik ortaya konduğunda, aslında kimsenin masum olmadığı gün gibi ortaya çıkardı.

Kaldı ki, yaşadığımız ülke, terör oyununun en sert ve en acımasız oynandığı koca bir coğrafya ve maalesef bu alanda biriktirdiği tarihsel miras çok çarpıcı. Bugün, yıllar içinde bu alanda yaşanan çok derin acıların sonunda ülke tarihi bir dönemecin eşiğinde, teröre karşı savaş ilan ederek yepyeni bir sayfa açmış durumda. Olup bitenleri, güç dengelerini, ilişkileri, hesap ve kitapları algılamak Uğur Mumcu gibi çok değerli araştırmacı gazetecilerin yeniden hatırlanmasını, onların baktıkları farklı gözlükle yeniden olay ve süreçlerin analiz edilmesini gerektiriyor.

Bugün, kahraman Mehmetçiğin Suriye topraklarında verdiği mücadele, uzun bir tarihsel sürecin ve bir kanlı hikayenin gelinen son halkası. Bu ülke, yıllarca terörü anlamaya ve yorumlamaya çabaladı. Şimdi ise ona karşı savaş ilan etti. Bu savaş, bir başka boyutuyla sadece terörist militanlara karşı kora kor bir cephe savaşı değil, aynı zamanda bugüne kadar terörü kullanan, destekleyen, besleyen tüm denge ve dinamiklere karşı bir başkaldırıdır. Ve kuşkusuz ki, bu mücadelenin en büyük aşamasından biri de diplomasidir.

Teröristi, dağda ya da sahada top, tüfek ve füzeyle vurabilir, yok edebilirsiniz. Ancak onun arkasındaki güçlü ve kirli el ile ancak diplomatik yollar ile bir mücadele verebilirsiniz. İşte tam bu aşamada, bu gizli güçlerin foyasını ortaya dökecek Uğur Mumcu gibi değerli kalemlere ihtiyaç var. Ve ne acı ki, biz bu değerli kalemi yine bir terör saldırısı sonucu kaybettik.

Elbette bir Barış savunucusu olarak her türlü savaş ve savaş zihniyetine karşıyım. Başlatılan operasyonun masum ve sivil halka zarar vermeden, ardında mümkün ise hiçbir gözyaşına izin vermeden sonlanması, arzulanan hedef ve amaçlara başarıyla ulaşılmasını, Mehmetçiğimizin yeniden sadece iç güvenliğimiz ile ilgili eski güçlü konumuna huzur ile geri dönmesi ve bölgede güvenli bir barış ortamının yaratılmasını diliyorum.

Bugün verilen bu büyük mücadele, güvenli bir barış ortamını sağlayacaksa, bunun daimi ve sürdürülebilir olmasını, bizim olduğu kadar etrafımızdaki tüm komşularımızın da barışçıl bir ortamda yaşayabildiği bir aşamaya gelmesini yürekten diliyorum.
Ama bir uyarı da yapmak lazım: Terör, terörü yaratan zihniyeti yok etmek, o zihniyeti bertaraf etmekle durdurulur. Bu da, egemen güçlerin ve emperyalizmin artık topyekün sorgulanmasından geçmektedir. Terör gibi en büyük insanlık suçunu yaratanların da senin benim gibi insan olduklarını unutmayalım. İşte o insanların hastalıklı beyinlerini durdurmak lazım. Eline silah alıp dağa çıkıp kurşun sıkan piyonlar değil, o piyonları kullananlara karşı sağlam bir duruş sergilemek gerekir.

Ve bu iş düşünüldüğünden çok daha uzun sürebilir.

İyi çalışmalar.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER