Operasyon Olursa!
Heyet Tahrir El Şam (HTŞ), Cephe Tahrir Suriye (CTS) ve eski Nusra grupları yanı sıra birçok Arap ve Afrika ülkesinden gelen yabancı terörist savaşçıların bulunduğu İdlib, Şam-Moskova hattından çıkacak kararla şekillenecek kaderini beklerken, olası sonucun etkileri için Hatay da, Ankara da tetikte!
Hatay sınırından çok da fazla uzakta olmayan ve olası bir operasyonun tartışmaları arasında ‘yarın ne olacak’ tedirginliği yaşayan İdlib, sonuçları, 500 bine yakın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan kentimiz için de ciddi sıkıntılara neden olabilecek senaryoları tartışmaya devam ediyor. Peki, söylenenlere geçmeden, İdlib Türkiye için neden bu kadar önemli, buna yakından bakalım mı?
-ÖNEMLİ-
Konuya ilişkin değerlendirmesin-de İdlib’e işaret eden, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkez Başkanı Erol Başaran Bural, bölgenin Türkiye için önemine işaret ederken şunları söyledi:
“Öncelikle coğrafi konumundan dolayı önemli. Hatay’a bağlı Yayladağı ilçemizin güneydoğusundan, yani ülkemizin en güneyinde yer alan kara sınır noktamızdan başlayarak, Altınözü ve Reyhanlı sınırına kadar uzanıyor. Türkiye’nin yaklaşık 100 km’lik Suriye sınır hattını oluşturuyor. Suriye’ye açılan en büyük kara sınır kapımız olan Cilvegözü sınır kapısının Suriye tarafında kalan Bab-Al Hava sınır kapısına da ev sahipliği yapıyor.
İkinci önemli özelliği… Bu bölgede asker konuşlandırmış olmamız. Hâlihazırda İdlib’i çevreleyecek şekilde 12 ayrı gözlem noktasında ‘Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü’ olarak görev yapan TSK birliklerimizin konuşlanmış olması, bu bölgeyi bizim için oldukça önemli kılıyor.
Üçüncü husus ise, Zeytin Dalı Harekâtı ile TSK tarafından kontrol altına alınan ve terör örgütü PKK/PYD’den temizlenen Afrin bölgesini güneyden emniyete alması. Suriye kuzeyinde yaratılmaya çalışılan PKK/PYD terör devletçiğinin Akdeniz kıyılarına ulaşmasını engellemek açısından önemli bir coğrafi konuma sahip.”
-OLASI GÖÇ-
Bural, olası bir göçün (en az 250 bin kişi) sonuçlarına dair de konuşurken, Hatay gibi sınırın karşı noktasında bulunan illeri tedirgin eden bu tabloya eklenebilecek çözümler ve riskler için de şunları dile getirdi:
“Bu durumda bence en iyi yöntem, belki de sayıları çatışmaların şiddetine göre 500 bini geçebilecek sığınmacı akınının Türkiye-Suriye hudut hattının Suriye tarafında karşılanması ve bu tampon bölgelerde oluşturulacak güvenli bölgelerde sığınmacıla-rın barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması olacaktır. Bu yöntemle, hâlihazırda Suriyeli göçmen sayısı 3.5 milyonu bulan ülkemizin daha fazla sığınmacı yükü almamakla birlikte, çatışmalardan kaçan sivillerin arasına sızabilecek terör örgütü elemanlarını da sınır ötesinde tutarak güvenlik riski en aza indirilebilir. İdlib’den Türkiye’ye doğru yaşanacak kitlesel bir göç hareketinden faydalanarak ülkemize giriş yapmak isteyecek yabancı teröristlerin de olabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Geniş bir kitleye karışarak, öncelikle Türkiye’ye, ardından da diğer ülkelere sızmaya çalışabilecek yabancı teröristlerin varlığı da olası bir göçün sınırlarımız ötesinde durdurulması gerekliliğini güçlendiriyor.”
-SİLAHLI GRUPLAR-
Sadece olası bir ‘göç’ değil, ama bölgede bulunan silahlı grupların varlığının da unutulmaması gerektiğini ifade eden, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkez Başkanı Erol Başaran Bural’ın tespiti ise şöyle:
“Eğer geniş kapsamlı bir operasyon kararı verilirse, İdlib’de çatışmalar daha yoğun ve sert olacaktır. Sayı olarak yaklaşık 100.000 silahlı kişinin aynı bölgede bulunduğunu göz önünde bulundurursak, İdlib bölgesine düzenlenecek bir operasyonun sonucu, Sayın Dışişleri Bakanımızın da belirttiği ‘felakete2 dönüşür. Aynı zamanda, İdlib’in, ülkenin en kalabalık yerleşim yeri haline geldiğini, nüfusu 3.5 milyona yakın bir bölgede sivil halkın silahlı gruplar ve terör örgütleri arasında sıkışıp kalacağını, sivil kayıpların büyük rakamlara ulaşacağını da hesaba katmak gerekiyor.” -Tamer Yazar-