AÇKD Başkanı Selda Asker, kadına verilen değeri, 8 Martlarda karanfilli, davullu zurnalı eğlencelerde değil hayatın içinde görüp hissetmek istediklerine vurgu yaptı …
Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Selda Asker, Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı mesajında; kadına verilen değeri, 8 Martlarda karanfilli, davullu zurnalı eğlencelerde değil hayatın içinde görüp hissetmek istediklerine vurgu yaptı. 8 Mart’ın; Amerika’da 40.000 dokuma işçisi kadının emeklerinin hakkını istedikleri için, çalıştıkları tekstil fabrikasında polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında 129 kadın işçinin öldürülmesinin utancı olduğunu bildiren AÇKD Başkanı Selda Asker, mesajında şunlara yer verdi: “Düşük ücretlerini, çalışma saatlerini, insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek amaçlı başlattıkları eylemler sonucunda yanarak ölen kadınlarımızın anısıdır 8 Mart. 1957 den bu yana kadınların haklarını tırnaklarıyla kazıya kazıya kadınsak bizde insanız diye haykırdıkları gündür 8 Mart… Ne erkeğin önünde ne erkeğin arkasında, kadın erkek yan yana dedikleri gündür 8 Mart…”
Kadınlar, haklarını kaybetme noktasına geldi …
O günlerden bu günlere geldiğimizde, özellikle ülkemizde kadının Cumhuriyet’ten bu yana kazandığı haklarını kaybetme noktasına geldiğine değinen AÇKD Başkanı Selda Asker, kadının evlenme yaşından tutunda, kaç çocuk doğuracağına, ne giyineceğine, eğitimine kadar her konuda erkeklerin karar verme hakkını kendinde görmeye başladığını savundu ve mesajında şunlara değindi: “Her gün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde şiddet, tecavüz, kadın cinayetlerini okuyoruz. Neredeyse bunları yapanlara ceza değil teşvik uygulanacak. Mahkemeye kravatla gelen tecavüzcünün iyi halden serbest bırakılması buna sadece bir örnek. Dünyadaki en fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadın, dünyadaki eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu da yine kadınlar. Kadınlar bugün ülkemizde de erkeklere göre %25 – 50 oranında daha az ücretle çalıştırılmaktadırlar. Nüfusun yarısını oluşturan biz kadınlar, dünyanın her yerinde çalışıyoruz, üretiyoruz, maddi-manevi değerlerin yaratılmasında yer alıyoruz. Yeryüzündeki işlerin büyük bölümünü bizler yapıyoruz ama emeklerimiz görülmüyor, zenginliklerin çok azına kadınlar sahip. Aile içinde harcanan emek ve yapılan işler cinsiyetlerinin doğal uzantısı olarak görülüyor. Buda emeğine değer verilmeyen kadının, çalışma yaşamına hep bir adım geride başlamasına neden oluyor. Kadınların ezilmesinde ve sömürülmesinde ataerkillik ve kapitalist sömürü, işbirliği halindedir. Birisinin güçsüzleştirdiğini diğeri daha çok sömürüyor. En çok kadınlar işsiz kalıyor. Daha örgütsüz ve daha kötü koşullardaki işlerde, daha düşük ücretle çalışıyorlar. İşten en kolay kadınlar çıkarılıyor. Bugün sağlıklı kuşakların yetişmesi için en önemli rolü; analık rolünü üstlenen kadının toplumda hak ettiği konumu bulması gerekiyor. Türkiye`de kadına verilen değeri, 8 Martlarda karanfilli, davullu zurnalı eğlencelerde değil hayatın içinde görüp hissetmek istiyoruz. Çocuk yaşında para için mal gibi satılan, okula gönderilmeyen, aile mahkemelerinde yargılanan, boşanmalarda suçlu duruma düşürülmeye çalışan kadınların haklarının savunulmasını, evde, işte, sokakta, siyasette, savaşta ve barışta toplumsal cinsiyet ayırımının son bulmasını istiyor ve tüm emekçi kadınların hak ettikleri konuma bir an önce gelmelerini diliyorum.”
Mehmet ÖZGÜN