Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Toplumsal felaket kapıda

Milletvekilleri Topal ve Ertem,

Milletvekilleri Topal ve Ertem, artış gösteren aşı karşıtlığının tehlikelerine dikkat çekti …

CHP Hatay Milletvekilleri Serkan Topal ve Birol Ertem, bir grup milletvekiliyle birlikte TBMM Başkanlığına ilettikleri önergede, toplumda artış gösteren aşı karşıtlığını gündeme getirdi. Milletvekili Topal ve Ertem, çocuklarına aşı yaptırmayı red eden aile sayısının vardığı boyuttun oldukça düşündürücü ve bir o kadar da kaygı verici olduğunu belirtti ve “Türkiye’de aşılama oranları yüzde 90’ların altında seyretmektedir. Bu durum istatistiki bir bilgiden ziyade toplumsal bir felakete dönüşmek üzeredir” dedi.
Kızamık salgınının nedeni aşılama oranının düşüklüğüydü
Enfeksiyon hastalıklarının önlenebilir hastalıklar olduğunu hatırlatan Milletvekilleri Topal ve Ertem, önergede şunlara yer verdi: “Aşılama, enfeksiyon hastalıklarından korunmada en başta gelen önlemlerden biridir. Aşılama ile difteri, tetanoz, boğmaca, kızamık, kızamıkçık, meninkokosaik menenjit, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, pnömokoksik pnömoni, influenza, tetanoz ve kuduz dahil olmak üzere bir çok hastalığı kontrol etmek mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2017 verilerine göre, Türkiye’de pek çok aşı için aşılama oranları yüzde 90’ın altında seyretmektedir. Bu oran ülkemizde özellikle bazı bölgeler için daha da düşmüş durumdadır. Türkiye’de 2013 yılında patlak veren ve yaklaşık 8.000 vakaya ulaşan kızamık salgınının nedeni aşılama oranının düşüklüğüydü. Bugün aynı sorun diğer Avrupa ülkelerinde de görülmektedir.
Son dönemlerde Türkiye’de aşı karşıtlığının yükselmesi, zaten yetersiz olan aşılama ve bağışıklık oranlarını daha da aşağıya çekecek bir faktör olarak hızla devreye girmektedir. Çocuklarına aşı yaptırmayı red eden aile sayısı 2011’de 183 iken, Günümüzde bu rakam 10 bini aşmıştır. Aşı karşıtlığının değişik nedenlerle aşılanamayan çocuk oranını (pek çok aşı için yüzde 15 kadar) daha da arttıracağı tahmin edilmektedir. Çocuklarına aşı yaptırmayı red eden aile sayısının vardığı boyut oldukça düşündürücü ve bir o kadar da kaygı vericidir.
Aşı yaptırmamak bireysel özgürlük değildir …
Yaşadığımız toplumda aşı karşıtlığı söylemine bağlı pratiğin bu hızda yayılmaya devam etmesi, bilinçli olarak aşılatılmayan çocukların ilgili hastalıkları ve o hastalıkların komplikasyonlarını yakın gelecekte yaşayacakları anlamına gelmektedir. Bu bağlamda aşılatılmayan çocukların yaşamını yitirmesi ve toplumsal bağışıklık oranının düşmesine bağlı olarak da düzenli salgınların yaşanması olasıdır. Ayrıca, bütün bu sorunların ortaya çıkaracağı ekonomik yükü de dikkate almak gerektiği aşikardır.
Aşı yaptırmamak bireysel özgürlükler alanına dahil edilebilecek bir karar değildir. Daha 1930 yılında yayımlanan ve günümüzde hala yürürlükte olan Umumi Hıfzısıhha Kanunu o günün çiçek hastalığı gibi kimi hastalıklar için aşıyı zorunlu tutmuştur. Aslında aşı için herhangi bir kanuni düzenlemeye gerek olmaması gerekir, ancak eğer ortada hukuki bir boşluk olduğu iddia ediliyorsa, aşıyla önlenebilir bütün hastalıklar için aşıyı zorunlu hale getiren bir mevzuatın uygulamaya konulması hususu vakit kaybedilmeden gündeme alınmalıdır.
Türkiye’de aşılama oranları yüzde 90’ların altında seyretmektedir. Bu durum istatistiki bir bilgiden ziyade toplumsal bir felakete dönüşmek üzeredir. Türkiye’de aşıyla önlenebilen hastalıklar temelinde aşılama oranlarının istenilen düzeye ulaşmamasının altındaki nedenlerin araştırılarak, toplumda giderek artan aşı karşıtlığına yönelik alınabilecek önlemler ivedilikle ortaya konulması gerekmektedir.” -Mehmet ÖZGÜN-