Son açıklamasında “Anadolu, dünyanın özeti” diyen, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Müzeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik noktasında durup, Antakya’nın eski Roma kimliğinde yaşam alanları kuranlar olarak ‘ne yaptık, ne yapıyoruz’ diye soralım mı? Sorarken de, ‘iğne-çuvaldız’ hikâyesinde birkaç adım ilerleyelim!
“Sürdürülebilir turizmin yolu kültür turizminden, kültür turizmi de arkeoloji ve diğer varlıklardan geçiyor. Kültür turisti yüksek nitelikli turisttir. Çünkü yemeği, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi, öğrenmeyi ister, beklentileri de harcaması da yüksektir. Geldiği kentte sadece otelinde vakit geçirmez, o kentin tarihi kalıntılarını, geçmişini, coğrafyasını görmek, yerel yemeklerini tatmak, yerel müziklerini dinlemek, danslarına eşlik etmek ister. Bunları yapan turist, ülkeye de kente de daha fazla para bırakacaktır.”
Bu ifade, Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Müzeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik’ten. Anadolu coğrafyasının, ‘kültür turizmi’ başlığında ‘turist beklentisinde’ olan tüm kentlerine özet bir sunum yapmış, Nevzat Çevik. Mevcut tarihin, sahip olunan yöresel kültür ile yoğrulmasının önemine işaret etmiş. Biraz diğerlerini, biraz bizi anlatmış.
-STRATEJİ!-
Onun açtığı yolda biraz ilerleyelim ve sözü, Antakya adına son zamanlarda kaleme alınmış en net ve en cesur eleştiriyi ‘sosyal paylaşım sayfası üzerinden’ kent gündemine bir kez daha taşıyan, Hatay Turizm Derneği’nin yeni Başkanı Hakan Boyacı’ya bırakalım.
Geçtiğimiz günlerde yönetim değişikliği yaşayan ve kent turizmin ‘inovatif’ bakış açısıyla bilinen Hakan Boyacı ve listesini yönetime getiren Dernek adına bundan sonra nasıl bir yol haritası izlenir bilinmez ama, Hakan Boyacı’nın “Stratejisi olmayan Kent; Hatay…” ve “Antakya Evleri ve İşlevsiz Restorasyonlar…” başlığında kaleme aldığı düne dair bir yazısı bugünkü sayfanın konuğu olsun ve ara başlıklarla da adımlarımızı atmaya başlayalım… İşte o kelimeler:
-ÜZÜCÜ DETAYLAR-
Her konuşmada, Hatay’ın tarihi ve kültürel zenginliklerinden bahsederiz. Evlerimiz şöyle, müzemiz şöyle, kalelerimiz şöyle, cami ve kilisemiz şöyle, mutfağımız şöyle diye… Lakin ne kadar doğru sahip çıkıyoruz, ne kadar geleceğe taşıyoruz, tartışılır. Son zamanlarda tarihi Antakya evleri arasında fotoğraf çekmek için dolaştığımda gözüme çarpan bazı üzücü detayları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Dünya’da ve ülkemizde birçok tarihi kent restore edilerek yaşatılıyor ve bu yolla da turizmde katma değer yaratılıyor. Bu kentlerdeki çalışmaların belli bir plan, strateji ve hedef doğrultusunda yapıldığını biliyoruz. Yapılan araştırmalardan yola çıktığımızda, profesyonelliği olmayan, ön analizleri, çalışmaları yapılmayan ve hedefi olmayan hiçbir girişimin başarıya ulaşmayacağını da bilmek gerekiyor.
-CAN YAKICI-
Hatay Turizmi’nin önemli destinasyon alanlarından biri de, tarihi Antakya evleriydi! 7-8 yıl önce başlayan çalışmalarda gelinen nokta ise çok can yakıcı… Sorunlar mı? Bilinçsiz, ehli olmayanlar tarafından yapılan restorasyonlar… Plansız, işlevlendirmeden uzak işletmeler, her 2 adımda bir kafe olması… Bu işletmelerin çoğunluğunun yerel konseptten uzak olmaları… Turizme hizmet verecek hijyen ve standardı taşımamaları…
Denetimsizlik… Bu mahallelerde yaşayan insanların yaşamsal haklarının ihlal edilmesi… Güvenlik… Zonta graffiticilerin türemesi (Sanata karşı değilim, ama yapılan da estetik değil!)… Yaptığımız plan ve stratejilerin devamlılığının olmaması… Yetersiz personel stoku… Yetkin olmayan ekiplere görevler verilmesi…
-ÖNERİLER-
Uzmanlarca, acil bir “Eylem Planı”, Antakya evleri ve sokakları için kültürel akslar oluşturulmalı… Restore edilen evlerle ilgili olarak, turizme yönelik işlevsellik haritaları çıkarılmalı. (Örnek olarak her 500 metrede 1 kafe, 3 pansiyon, 1 müze, umumi wc, Information Bürosu gibi…) Restore edilen ana sokaklar, Wallwasher denilen led dış cephe aydınlatmasıyla daha estetik bir görüntü kazandırılmalı… Yoğun hareket olan ana sokaklara güvenlik kameraları konulmalı… Özel oluşturulacak turizm polisi ve zabıtasıyla sokakların denetimi yapılmalı… Duvarlara yazı yazanlarla ilgili uyarıcı panolar olmalı, cezai işlemler uygulanmalı… İşletmelerin düzenli kontrol ve denetimleri yapılmalı… Sokak sağlıklaştırma projelerinde, Antakya’nın kimliğinde olan renklere izin verilmeli… İzinsiz yapılan restorasyonlara sıkı denetim getirilmeli… Sokaklarda yönlendirme görselleri düzenlenmeli…
-YEREL İDARE-
Tabi ‘marka olma sürecinde’ başlıca sorunlarımızdan, Antakya Evleri sadece 1’i! Şimdi bu yazdıklarımı okuyan yöneticilerin, “Zaten biz yapıyoruz”, “Benim ekibim 1 numara”, “Yakında yapacağız”, “Önce şu, Sonra bu” vs, mırıldanmalarını duyar gibiyim! Kimse alınmasın. Dost acı söyler. Artık durup bir etrafımıza ve Antakya’ya, hatta daha geniş olarak Hatay’a bakma zamanı geldi.
-SON SÖZ!-
Hatay Turizm Derneği Başkanı Hakan Boyacı’nın eski tarihli bir kent yazısını güncelleyerek paylaştığı Antakya adına başka konuşmak isteyen çıkar mı bilinmez ama… ‘Kral Çıplak’ diyenlere ihtiyacımız olduğunun altını bir kez daha çizelim! Bunu yaparken de, yıllardır benzer sorun başlıklarında ilerlediğimizi de unutmayalım! -Tamer Yazar-