Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim BABÜROĞLU

Türkiye bu gelişmelere hazır mı?

Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti’nin yıkılma zamanının geldiği düşüncesiyle, topraklarını paylaşmak için ülkeler arasında gizli anlaşmalar yapıldı. Bu gizli anlaşmalardan biri de Sykes-Picot Anlaşmasıdır. Orta Doğu’nun paylaşılmasını öngören bu gizli anlaşma, Ekim 1916 tarihinde Rusya’nın onayı ile imzalanır. Bolşevik İhtilali ve Rusya’nın savaştan çekilmesi nedeniyle bu anlaşma yürürlüğe girmez.

Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için 10 Ağustos 1920’de, Sevr Antlaşması imzalanır. Antlaşmanın şu anda Türkiye’nin komşuları Suriye ve Irak’la ilgili maddeleri şöyleydi: Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan ile onun güneyinde özerk Kürdistan kurulacak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Suriye’yi Fransa; Irak ve Filistin’i İngiltere alacaktı.

***

Birinci Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı Arabistan ve Mezopotamya’dan çekilmiş, yerini İngiltere ve Fransa doldurmuştur. Gelişen süreçte, ABD devreye girdi. Soğuk Savaş dönemi ve sonrasında, merkez Basra Körfezi olmak üzere Orta Doğu’daki petrol ve enerji kaynaklarını kontrolü altına aldı. ABD, bölgeyi kendi amaçları doğrultusunda şekillendirirken, İsrail’in güvenliğini daima birinci planda tuttu. Sovyetlerin 1979’da Afganistan’ı işgal etmesinden ardından, ABD Körfez Bölgesi’ne tam olarak yerleşti.

Petrol zengini Körfez ülkeleri, kendi güvenliklerini de düşünerek ABD askerine kapıları sonuna kadar açtılar. Katar, Bahreyn, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Umman, Ürdün ve Irak’ta ABD üsleri var. ABD’nin bölgedeki en büyük üssü, 10 binden fazla askeriyle Katar’daki Hava Üssü. Bahreyn’de 5’inci Filo var. Bölgede en fazla ABD askeri (15 bin) Kuveyt’te. Birleşik Arap Emirlikleri’nde, beş bin ABD askeri var. İsrail’in saldırısı nedeniyle, üssü kapatan tek ülke yok.

***

ABD, Körfez Ülkelerinde sadece askerini konuşlandırmıyor, aynı zamanda bu ülkelere, askeri danışmanlık, askeri malzeme ve silah satışlarını da yapıyor. ABD’nin 2023’te yabancı ülkelere silah satışı yüzde 16 artarak 238 milyar dolarla rekor düzeye çıktı. Rusya-Ukrayna savaşı, Doğu Avrupa ülkelerinin silahlandırılması ve Finlandiya-İsveç’in NATO üyeliği ABD’nin silah satışında rekor kırmasına neden oldu. “Savaş için para, para için savaş” çarkı hızla dönüyor.

Mesela, Suudi Arabistan, 2018-2022 döneminde küresel silah ithalatının yüzde 11’ini gerçekleştirdi. Bu dönemde, Hindistan’dan sonra dünyada en çok silah ithal eden ikinci ülke oldu. Suudi Arabistan’ın satın aldığı silahların yüzde 78’i ABD’den.

***

ABD, Mezopotamya ve Körfez Bölgesi’nden pençesini çekmek niyetinde değil. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Barzani’yle Stratejik iş birliğini artırıyor. İran’ın, Irak ve Suriye üzerindeki kontrolünü ortadan kaldıran ve İsrail’in güvenliğini koruyan politikalardan ödün verme niyetinde değil. ABD, bu stratejisini uygularken, bölge ülkelerini “maşa” yöntemiyle kullanarak, çatışmalara doğrudan katılmadan, en az maliyetle “vazgeçilmez, lider ülke” konumunu sürdürmeyi hedefleyecektir.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Erbil’de 2018’’de yapımı başlatılan dünyanın en büyük konsolosluğunun 2025’te tamamlanacağını açıkladı. 200 bin metrekare genişliğindeki konsolosluk alanı, 28 futbol sahası genişliğinde. (1) ABD’nin, Suriye ve Irak’tan askeri varlığını çekeceği söylentileri var. ABD, Erbil’de dünyanın en büyük komplekse sahip konsolosluğunu boşuna inşa etmiyor. Erbil, ABD’nin merkez üssü oluyor. Suriye ve Irak’tan çekeceği, kritik önemdeki askeri varlığını ABD bu konsolosluk alanında konuşlandırabilir. Bu açıdan, Irak’tan ve Suriye’den askerlerin çekilmesi, sadece mevzi değiştirme anlamı taşır. ABD, yine istediği zamanda istediği yere müdahale etme yeteneğini elinde tutacaktır.

***

Şimdi 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Heyeti tarafından, Paris’in Sevr semtinde imzalanan Sevr Antlaşması’na dönelim. Bölgede bir Kürdistan… Irak’ın kuzeyi halkası, ABD konsolosluk kompleksiyle tamamlandı. Suriye’nin kuzeyindeki halka da, PKK/PYD terör örgütüne işgal ettirilen Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 25’lik alanla tamamlandı. Bu iki bölgenin birleştirilmesi ABD, İngiltere ve Fransa’nın işi.

İsrail’in saldırıları devam ederken, ABD’nin hedefinde sapma yok. Bu uzun savaşın sonunda, yeni çizilecek haritada; Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Libya’nın etnik ve mezhep temellere dayalı küçük parçalara ayrılması ve bölgede merkezi Erbil olan yeni bir devletin kurulması öngörülmektedir.

***

Türkiye, ABD’nin bölgedeki stratejisinden en fazla olumsuz etkilenen ülkelerin başında geliyor. 1916-1918 yılları arasında, Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandıran İngiliz casus, Yarbay Thomas Edward Lawrence (1888-1935): “Osmanlı İmparatorluğu’nu Orta Doğu’da parçalama başarısını yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim.” demişti.

101 yıl önce, Lozan Konferansının bitiminde, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya (İnönü) söylediği şu sözler, Sevr Dosyasının açık kaldığının bir kanıtı idi: “Bütün bu reddettiklerinizi bugün cebime koyuyorum. Yarın birer birer çıkarıp sizlere ödeteceğim.”

Tarih, stratejik körlük ve kişisel ihtiras uçurumlarıyla, stratejik öngörü ve diplomatik olgunluk zirveleri arasında dolaşan kanlı bir dönme dolabın hikâyesi gibi…  Bir yanda 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan Hitler, öte yanda 1683 yılında Viyana’da başlayan çekilmeyi 1921 yılında Sakarya’da durduran Atatürk. Birinde aşırı kişisel ihtiras ve macera, diğerinde tarih bilgisi, vatan-millet sevgisi stratejik öngörü ve diplomatik olgunluk…

“Uluslararası İlişkilerde ebedi dostluklar değil, ebedi çıkarlar vardır.” sözü belki de bugünkü denklemi açıklayan en önemli gerçek. Stratejik Öngörü de Ulusal Çıkarların anahtarı

(1) https://www.rudaw.net/turkish/world/120220243

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER