Biliyorum bu yaptığım programın adı…
Biliyorum bu yazdığım kitabın adı…
Ama gerçekten şimdi bu soruyu sorma zamanı…
Türkiye seçime gidiyor ama seçimin kuralları, adayları, tarihi belli değil…
Seçim olup olmayacağı, seçim olsa bile bu seçimde Cumhurbaşkanı adaylarının anayasal kurallara uyup uymayacağı, seçim güvenliği konusunda halkın büyük bir kesiminde endişe var.
Ankara’da kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Herkes suskun ve endişeli bir şekilde seçim takviminin başlamasını bekliyor. Batı medyasında; “Türkiye kaosa gidiyor”, “Türkiye bitişin eşiğinde”, “Erdoğan tekrar kazanırsa Türkiye çökecek” manşetleri atılıyor.
Türkiye’nin demokratik hukuk devletinden tamamen kopması ve bütünüyle otokratik bir yönetime girilmesinden söz ediyorlar. Hatta bazı batı medyaları “bu seçimlerde kan dökülmesinden” söz ediyor.
Eskiden seçimler nüfus sayımı gibi bir şeydi. Seçim öncesinde herkesin içi rahat olurdu. Sadece ülkeyi kimin yöneteceği ve yurttaşa neler sunacağı konuşulurdu. Daha çok ekmek, daha çok demokrasi, daha çok hukuk konuşulurdu.
Şimdi…?
Korku, endişe, tedirginlik, karamsarlık, umutsuzluk…
Peki ne oldu bize…?
Tamam; kriminalize olmuş suç örgütleri devlet yönetimine sızmış ve aklına eseni yapıyor…
Tamam; hukuk iktidarın sopası gibi sallanıyor ve kimse yargıdan gelecek adalete inanmıyor…
Tamam; Türkiye ilk kez bir ekonomik buhranı aralıksız 5 yıldır yaşıyor…
Peki ne yapacağız…?
Vaz mı geçeceğiz koskoca ülkeden…?
Yine mavi gözlü devin Bandırma vapuruna atlayıp Samsun’a mı çıkmasını bekleyeceğiz…?
Bizi kurtarıcılardan kurtarması için yeni bir kurtarıcı mı bekleyeceğiz…?
Hakikaten ne yapacağız…?
Bilen var mı?
Bakın seçimler geliyor; Ankara’daki genel merkezlere selden kütük kapmak isteyenler geliyor yüzsüzce…
Ülke umurlarında değil. Tek dertleri var vekil olup canını kurtarmak. Herkes paradan, iltimastan, adam kayırmacılığından, dayılardan söz ediyor…
FETÖ borsası gibi borsalar kurulmuş. Adı da “Vekillik Borsası”…
Muhalefet partilerinde daha yaygın bu tablo. Kimse ülkenin içinde bulunduğu koşullardan ve vaziyetten bir ders çıkarma peşinde değil. Çantasına parayı dolduran şimdiden nöbete başlamış parti merkezlerinde.
Dolar kuru gibi; birinci, ikinci, üçüncü sıraların pariteleri var…
Kimse ya durumun farkında değil, ya da içine düştüğümüz durumdan faydalanmaya çalışıyor…
Belki son demokratik seçimlere giriyoruz…
Belki de bir daha seçim sözcüğü diktatörlerin ülkesindeki gibi sembolik bir anlam kazanacak…
Hilafetten de söz eden var, şeriattan da…
Kimse Atatürk cumhuriyetini ağzına bile almıyor artık…
Seçim bile yapılamayacağını konuşanlar var sokakta…
Ama bir vurdumduymazlık, bir boşvermişlik, bir adam sendecilik her yerde…
Farkında mısınız…?
Eğer korkulanlar olursa kaybettiğiniz 2. Sıra, 3. Sıra vekillik değil koskoca bir ülke olacak…
Hiç mi düşünmüyorsunuz bunları…?