Şahin, meclis kürsüsünden kadının sorunlarına dikkat çekti, utanç verici olduğunu söylediği istatistikleri sıraladı
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin, parlamentonun önceki günkü oturumunda kürsüden yaptığı konuşmada kadın sorunlarına bir kez daha dikkat çekti. Gerçekçi politikalar üretilemediği için ülkemizin uluslararası arenada karnesinin maalesef kırıklarla dolu olduğunu söyleyen Şahin, toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi sıralamasında Türkiye’nin 162 ülke içerisinde 68’inci sırada yer alarak OECD ülkeleri içerisinde sonuncu sırada olduğunu bildirdi.
Türkiye’de kadınların yüzde 38’inin şiddet mağduru olduğunu söyleyen Şahin, “Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde de 156 ülke içerisinde 133’üncü sıradayız. Verilerine kimsenin inanmadığı TÜİK rakamlarına göre bile iş gücüne katılımda kadınlar yüzde 34’le içler acısı bir durumda. Ekonomik katılım ve fırsatlarda 140’ıncı sırada, eğitime erişimde 101’inci, sağlık ve yaşam sürecinde 105’inci sırada, politik güçlenmede 114’üncü sıradayız. Dünya Ekonomik Forumu tarafından ‘Türkiye’de kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için yüz otuz altı yıl, ücret eşitliğine erişebilmesi için iki yüz on yedi yıl geçmesi gerektiği’ ifade ediliyor. Türkiye’yi çağdaş medeniyetler önünde rezil eden bu tablo AKP’nin eseridir. Utanç verici tüm bu istatistikler Türkiye’de kadını anlamaya yeterlidir ve başka da söze gerek yoktur diye düşünüyorum.
Atatürk’ün eşitlik fikrinden uzak anlayış …
Cumhuriyeti borçlu olduğumuz Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, bizlere, eşitlik ve özgürlük fikrini miras bıraktı. ‘Güçlü bir millet olmanın yolunun kadınların her alanda yükselmesini sağlamak olduğunu’ ifade eden Atatürk’ün çağdaş ve aydınlık rejimi bugün de biz kadınların yolunu aydınlatmaktadır. Ancak, ne yazık ki, bugün ülkemiz, Ulu Önder Atatürk’ün ‘Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur’ diyerek belirttiği eşitlik fikrinden oldukça uzak bir anlayışla yönetilmektedir.”
İktidar, İstanbul Sözleşmesine önce “devrim” dedi, sonra “öcü” yaptı …
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının geri alınması yönünde bir irade koyması gereken Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonunun, kadınların sorunlarını da geçiştirerek, Komisyon üyelerini konuşturmayarak, davet edilen STK’leri görmezden gelerek daha en baştan kendi amacını sakatladığını söyleyen Şahin, raporda İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını meşrulaştırmak isteyen ifadelerin kullanılmasının, kadına yönelik şiddetin çözümünden ne kadar uzak olunduğunun en net göstergesi olduğunu bildirdi.
İstanbul Sözleşmesi’ni kendi iktidarları döneminde yerlere göklere sığdıramayan, övgülerle “devrim” olarak adlandırarak topluma sunan ve imzalayan AKP’nin, sonrasında sözleşmeyi “öcü” olarak gösterdiğini ve tarihî bir hataya imza attığını belirten Şahin, konuşmasında şunlara yer verdi: “Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Bu yönetim anlayışıyla ülke olarak rezil oluşumuz bir değil beş değil. AKP aynı AKP, iktidar aynı iktidar ancak bir öyle bir böyle davranmak, dün ‘ak’ dediğine bugün ‘kara’ demek Anayasa tanımamazlık tam bir AKP klasiği.
20 yılda 7.071 kadının yaşam hakkı ihlal edildi …
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının tüm siyasi metinlerden çıkarıldığı bir ortamda ‘şiddete sıfır tolerans’ söylemi de gerçekliğini kaybetmiştir. 912 sayfalık raporun önemli bir bölümü olan ‘Uygulama Sürecinin Değerlendirilmesi’ kısmında kadına yönelik şiddetle mücadelede çok yönlü, bütüncül ve toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesine vurgu yapılıyor. Oysaki bize bile söz hakkı vermekten kaçındınız. Birçok komisyon kuruldu, birçok rapor yazıldı ancak hiçbiri tavsiye kararı olmaktan öteye gidemedi. Benzer şekilde, raporda ‘sorumlu adres’ olarak tanımlanan ve benim de üyesi olduğum KEFEK, namus, töre cinayetleri, uygulamadaki sorunlar, kadın istihdamı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme gibi birçok alanda çok önemli raporlar hazırladı, hem de bu çalışmaları defalarca yaptı, raporladı ancak sonuç yine aynı, uygulamada bir arpa boyu yol kat edilemedi. 2002-2021 yılları arasında ülkemde 7.071 kadının yaşam hakkı ihlal edildi. Önümüzde öyle bir tablo var ki çalışma raporlarının uygulanması bir yana yayınlanmasının bile engellendiği koşullarda yeni komisyonlar kurmak, yeni raporlar yazmak; sorunu çözme niyeti ve kararlılığından ziyade ne yazık ki ‘mış’ gibi davranmaktan başka bir anlama gelmemektedir.
Artık kaybedecek zamanımız yok …
Hepimizin isteği; ortak aklın sağlanması, kararlılık ve irade gösterilmesidir. ‘Mevzuat yeterli’ söylemlerinin arkasına sığınarak bunları uygulayacak bir iradenin olmadığı yine göz ardı ediliyor, bu nedenle de bu rapor da baştan samimiyetini ve gerçekliğini yitirmiş oluyor. Evet, mevzuatımız var ama eksiklikler de var. Peki, Cumhur İttifakı ne yapıyor? Eksiklikleri gidermek yerine kamuoyunda kadın düşmanı grupların yürüttüğü bir grup azınlığın sözüyle toplumun yarısını oluşturan kadınlar adına kararlar veriyor. Bir gecede, kadınları koruyan düzenlemeleri askıya alıyor, ‘Nafaka sınırlandırılsın, ara buluculuk getirilsin, erken yaşta evliliklere göz yumulsun’ propagandası yapıyor çünkü AKP’nin bu çağ dışı zihniyeti ‘Kadın-erkek eşitliği fıtrata aykırıdır’ diyen bir söylemden güç alıyor. Tam da bu noktaya itirazımız. Toplumsal cinsiyet eşitliği toplumun her hücresine yerleştirilmediği sürece gerçek bir eşitlikten bahsetmek de mümkün değildir. Kadınları tüm süreçlere eşit olarak katmadan demokrasi kurulamaz. Türkiye’nin geleceği, kadınlar olmadan konuşulamaz, tartışılamaz. Kadına yönelik şiddet ve kadınlara yönelik politikalar kararlılık ve irade gerektirir; bu nedenle de politiktir. Ancak bu irade Cumhur İttifakı’nda yoktur.
Artık kaybedecek zamanımız yok. Sürekli aynı suyun içerisinde debelenmektense önceki komisyonların raporları ve hâlâ yürürlükte olan genelgeleri okuyarak, İstanbul Sözleşmesi’ni özümseyerek şiddetsiz bir toplum yaratmak mümkün olacaktır. Çünkü sorun artık tavsiye kararlar üretilmesinden çok daha derindir ve acildir.”
Mehmet ÖZGÜN