Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Türkiye’nin kenevir serüveni: Tartışmalar giderek derinleşiyor

Türkiye’de kenevirin meşrulaştırılması yönünde hızla atılan adımlar, sağlık meslek örgütlerinden

Türkiye’de kenevirin meşrulaştırılması yönünde hızla atılan adımlar, sağlık meslek örgütlerinden yükselen itirazlara rağmen sürüyor. Mevzuat değişiklikleri, endüstriyel kazanç beklentileri ve “yerli-milli kenevir” söylemi tartışmaları alevlendiriyor.

Adım adım meşrulaştırma

Türkiye’de yaklaşık on yıl önce başlayan kenevir düzenlemeleri, son yıllarda ivme kazanarak “milli proje” haline getirildi. Hükümetin keneviri stratejik ürün olarak sunması, medyada yer alan “şifalı ve mucizevi bitki” söylemleriyle desteklendi. Kenevirin, tarımdan savunma sanayine, ilaçtan kozmetiğe kadar geniş bir kullanım alanına sahip olduğu yönündeki vurgular, kamuoyunda olumlu algı oluşturdu.
Bu süreçte, uluslararası danışmanlık devleri arasında adı geçen McKinsey’in rolü dikkat çekti. Erdoğan’ın 2019’da başlattığı “kenevir açılımı”nın arkasında bu firmanın yönlendirmeleri olduğu iddia edilirken, benzer çalışmaların Lübnan gibi ülkelerde de yürütüldüğü biliniyor.

Liberal çığırtkanlar ve yeni pazarlama dili

Kenevirin meşrulaştırılmasında en güçlü destekçilerden biri, Batılı sivil toplum kuruluşları ve sermaye grupları. “Zarar azaltımı” ve “yasallaştırma” söylemleri üzerinden agresif bir lobi faaliyeti yürütülüyor. Türkiye’de de bu dilin yansımaları giderek daha görünür hale geldi.
Medya organları, keneviri “yeşil mucize” olarak lanse ederken, yerli yazarlar da aynı dili kullanmaya başladı. “Dağa taşa kenevir ekmek” sloganlarıyla pazarlanan bu yaklaşım, toplumda normalleşme sürecini hızlandırıyor.

Yerli ve milli kenevir projesi

Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan “yerli ve milli kenevir” çalışmaları kapsamında, 2020’de “Vezir” ve “Narlı”, 2025’te ise “Gizlence” isimli yerli kenevir türleri geliştirildi. Bu ürünlerin “esrar yapımına uygun olmadığı” özellikle vurgulansa da, kenevirin ekonomiye katkısı üzerinden yapılan propaganda, eleştirilerin önüne geçiyor.
Medyanın da desteğiyle kenevir, dini söylemlerle harmanlanarak “Allah’ın nimeti” olarak tanıtılmaya başladı. Bu dil, hem muhafazakâr kesimi ikna etmeye hem de sektörde yeni bir pazar açmaya hizmet ediyor.

Halk sağlığı tehdidi tartışması

24 Haziran 2025’te Meclis’e sunulan ve 21 Temmuz’da jet hızıyla yasalaşan düzenleme, kenevirli ürünlerin eczanelerde satılmasının önünü açtı. Türk Tabipleri Birliği ve sağlık meslek örgütleri ise bu sürece sert tepki gösterdi.
Uzmanlar, kenevirin tıbbi kullanım alanlarının sınırlı olduğunu, bağımlılık riski taşıdığını ve düzenlemenin halk sağlığı açısından ciddi tehdit oluşturduğunu vurguladı. Buna rağmen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “bilimsel temelli kullanım” söylemiyle düzenlemeyi savundu.

CBD ve THC ayrımındaki muğlaklık

Piyasaya sunulacak ürünlerin “psikoaktif olmayan CBD bazlı” olacağı açıklansa da, uzmanlar bu ayrımın yanıltıcı olduğuna dikkat çekiyor. CBD’nin yan etkileri, THC’ye dönüşme riski ve piyasada denetimsiz satılan yüzlerce ürün, mevcut düzenlemelerin yetersizliğini ortaya koyuyor.
Araştırmalar, düşük THC içerikli olarak pazarlanan ürünlerde dahi yüksek oranlara rastlandığını ortaya koyuyor. Bu durum, denetim mekanizmalarının ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.

Eczaneler yeni dağıtım noktası mı oluyor?

Yeni düzenleme ile eczaneler, kenevirli ürünlerin satış merkezi haline getiriliyor. Ancak eczacılar arasında bu durum meslek etiği, güvenlik riski ve saygınlık kaybı endişelerini gündeme taşıdı.
Muhalefet milletvekilleri, düzenlemenin sağlık kuruluşlarında şiddet olaylarını tetikleyebileceğini raporlara geçirirken, uzmanlar da eczacıların “torbacı” konumuna düşme riski olduğunu belirtiyor.

Geleneksel ve alternatif tıp yükselişte

AKP döneminde kurumsallaşan GATT uygulamaları ile kenevirin “tıbbi” amaçlı kullanımı arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Bilimsel kanıt eksikliğine rağmen bu alanın genişlemesi, hem sağlık politikaları hem de ticari beklentiler açısından kritik bir kırılma noktası olarak görülüyor.