İflas Etti
Suriye konusunda, “Gizli kapılar ardında, perde arkasında kimlerle hangi görüşmelerin yapıldığı, ne tür pazarlıkların döndüğünden kamuoyu ciddi manada endişelidir” diyen Çalışkan: “Türkiye’nin Suriye politikasının iflas ettiği ve bütünüyle bataklığa saplandığı ortadadır.”
Geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ukrayna’ya yaptığı ziyaret sonrası uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlaması sırasında paylaşılan, “Siyasette dargınlık olmaz. Her an barış içinde olacaksın. Her an görüşebilme imkânı yakalayacaksın” ifadesi, gözleri ‘Ankara ve Şam’ hattına, olası bir politika değişikliğine çevirdi.
Kamuoyuna son dönem yansıyan buna benzer açıklamaları değerlendiren, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, İktidarın, 11 yıl aradan sonra Suriye ile tekrar diyalog kurma çabasına girmesiyle ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu.
Son gelişmeler, akıllara, Suriye’deki karışıklıklar başlamadan önce Beşşar Esad’la görüşen Saadet Partisi heyetini de getirdi.
-TESCİLLENDİ!-
Buna dair açıklamasında, “Suriye’de kanın dökülmemesi ve huzurun bozulmaması için Esad’la görüşen Saadet heyetini, başta dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidar cenahı ‘Esadcılıkla’ suçlayarak, linç kampanyası başlatmıştı” diyen Çalışkan, “Ancak aradan geçen 11 yılın ardından, iktidarın, Suriye politikasından 180 derece saparak tekrar diyalog görüşmeleri başlatması, Saadet Partisi’nin haklılığını bir kez daha tescilledi” değerlendirmesinde bulundu.
Hatırlanacağı gibi, Suriye’deki iç savaş henüz patlak vermeden, Saadet Partisi Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak başkanlığındaki bir Parti heyeti, Şam’da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la bir araya gelmişti.
-HAKLI ÇIKTIK!-
Geldiğimiz noktada, Saadet Partisi’nin haklılığının bir kez daha net bir şekilde ortaya çıktığının altını çizen GİK üyesi Çalışkan, “Saadet Partisi, savaş başlamadan Suriye’ye gönderdiği heyetle, her ne şartla olursa olsun barışın sağlanması ve iç huzurun tesisi için girişimlerde bulunmuştu. Ancak o günkü Türkiye kamuoyu bütünüyle savaşa endekslendirildiğinden, Saadet Partisi’nin bu çıkışı büyük bir lince uğradı. Bugün ise onca enkaza, yakıp yıkmaya, kana, gözyaşına, milyonlarca ölüme, milyonlarca vatansız insana ve yüz binlerce yetime rağmen yine de barışın önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.
-GİZLİ KAPILAR!-
“Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun, aylar önce Suriye Dışişleri Bakanı ile yapılan bir görüşmeyi neden şimdi açıkladığını sormak lazım” diyerek, bu konuda oluşan sorulara ve Ankara’nın zamanlamasına dikkati çeken Çalışkan, son dönemdeki süreçle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Aylar önce yapılan bu görüşme, neden bugün sızdırılıyor? Kamuoyundan saklanan bir şey mi var? Şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması gerekirdi. Bu aşamada, hükümetin derin ortağı görünümündeki Vatan Partisi heyetinin görüşmeler yapmak üzere Suriye’ye gitmesini manidar buluyoruz. Vatan Partisi’nin, hükümeti ve Türkiye’yi temsilen Suriye’ye gitmesi, kuşku verici bir durumdur. Bugüne kadar Türkiye’ye güvenip Suriye’de güvenlik güçlerimizle birlikte mücadele eden muhaliflerin de güvenlerinin boşa çıkarılmaması önemlidir. Bu kadar yaşanmışlıktan sonra bize güvenen insanları yüzüstü bırakmamız doğru bir davranış olmaz, devlet geleneğine de aykırıdır. Gizli kapılar ardında, perde arkasında kimlerle hangi görüşmelerin yapıldığı, ne tür pazarlıkların döndüğünden, kamuoyu ciddi manada endişelidir.”
-SURİYE POLİTİKASI!-
Türkiye’nin, süreci iyi yönetmesi gerektiğine vurgu yapan GİK üyesi Çalışkan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu açıdan, süreçte ilgili birimlerin şeffaf, dürüst ve ikna edici olması gerekir. Arka planda başka bir anlaşma varsa, bunun da kamuoyuyla paylaşılması ve ülkemize güvenen birlikte hareket eden kitlenin ikna edilmesi gerekir.
Saadet Partisi olarak, başından beri ifade ettiğimiz gibi, esas olan barıştır. En kötü barış, en iyi savaştan iyidir. Başta Suriyeliler olmak üzere, komşularımızın, ülkelerinde huzur ve refah içerisinde yaşamasını istiyoruz. Türkiye’nin Suriye politikasının iflas ettiği ve bütünüyle bataklığa saplandığı, milyonlarca insanın vatansız kalmasına, yüz binlerce insanın ölümüne neden olunduğu ortadır.
Böyle bir durumda, Türkiye’nin sorumluluktan kaçmadan görevini yerine getirmesi gerekir. Hamasetle, iç kamuoyuna yönelik adımlar, sorunu derinleştirmekten başka bir anlam ifade etmez.”
Tamer Yazar