Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Türkiye’ye karşı olan…

Cephe Genişliyor “Körfez-Arap ülkelerinin

Cephe Genişliyor

“Körfez-Arap ülkelerinin Şam Büyükelçilikleri yeniden açılıyor. Suriye’nin Arap Birliği’ne tekrar kabulü çalışmaları hız kazandı. Suriye’de Arap Gücü’nün konuşlandırılması ve İran’ın askeri varlığının azaltılmasında somut adımlar atılabilir” diyen Gazetemiz Yazarı Dr. Naim Babüroğlu uyardı

ABD birliklerinin, neredeyse üçte birini kontrol ettikleri bölgeden çekilmeleri durumunda, IŞİD’in Suriye’de yeniden canlanacağı bir boşluğun oluşabileceği yönündeki kaygılar artarken, Suriye’deki siyasi ve askeri dengeler başlığında da yeni bir tablo oluşuyor. Konuya ilişkin oldukça çarpıcı bir değerlendirme ortaya koyan isim ise, Gazetemiz Yazarı, aynı zamanda İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu oldu.
-YENİ SURİYE!-
Hatay’a komşu Suriye kenti İdlib’de sıkışan silahlı gruplar ve yüzbinlerce sivil nedeniyle yakından izlenen gelişmeleri kaleme alan ABD merkezli Foreign Affairs Dergisi ise, ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan birliklerini Suriye’den çekmesiyle ilgili ani kararının bir hata olduğunu belirtiyor. Dergi, eğer bu karardan vazgeçilmezse, Washington’un Ankara ya da Tahran’la değil, en iyi seçenek olarak, Suriye’de ABD’nin yerini tutabilecek ve siyasi çözüm için yürüteceği müzakerelerle ülkenin doğusunda yeni çatışmaların önünü alacak Moskova ile anlaşması gerektiğini kaydediyor. Trump’ın fikrini değiştirmesi veya askerlerin geri çekilmesini yavaşlatması durumunda bile, ABD’nin Suriye’deki pozisyonunun her halükarda zarar göreceğinin altını çizen Dergi, ABD’nin en yakın Arap ortakları da dahil, bölgesel oyuncuların daha şimdiden ABD birliklerinin Suriye’den çekilmiş gibi davranmaya başladıklarına vurgu yapıyor. Peki, tablodaki Ankara nerede? Bunun tespiti, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu’ndan gelsin…
-ÇEKİLME ZAMANI-
Naim Babüroğlu’na göre, Trump, Suriye’den çekilme açıklamasını yapmasının hemen ardından Amerikan hükümeti içerisinde dirençlerle karşılaştı. Trump’ın bu direnç yüzünden açıklamasını esnetmek durumunda kalmasına atıf yapan Babüroğlu, ortaya 120 günlük takvim konulsa da, özellikle Ankara’ya gelen heyet, çekilme sürecinin belirsizliğini ortaya serdi:
“Trump, çekilme açıklamasını yaptıktan sonra çeşitli dirençlerle karşılaştı. Pentagon, Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, özellikle kendi senatörleri, Kongre’de çok büyük bir tepkiyle karşılaştı. Cumhuriyetçi Senatör, yani Trump ile arası çok iyi olan Graham onu ziyaret etti. Ziyaret sonrasında, ‘Çekilmeyi üç şarta bağladı Trump’ dedi ve açıkladı. İlk olarak, ‘orada bulunan Kürtler’ dedi. ‘YPG/PKK terör örgütünün korunması garanti altına alınacak’ dedi. ‘Suriye’de İran gücü arttırılmayacak, bu önlenecek’ dedi. Bir de, ‘IŞİD’in boşluktan faydalanarak gücünü artırması önlenecek’ dedi. Bir de önemli bir koşul var… İsrail’in güvenliği ‘güvenlik altına’ alınacak. Bunları açıkladıktan sonra, Trump’ın bu açıklamasının çekilme kararı değil, sadece öylesine yapılmış bir açıklama olduğu ortaya çıktı. Daha sonra Trump’ın, Irak askerlerine bir ziyareti oldu. Bu ziyaret, Trump’ın çekilme açıklamasını da esnetmesine neden oldu. Orada komutanlarla yaptığı kısa bir toplantıda, çekilmenin, ABD’nin ulusal çıkarları ve Pentagon’un, yani Savunma Bakanlığı’nın güvenliği açısından ne kadar tehlikeli olduğu anlaşıldı ve komutanlar Trump’ı ikna ettiler. Trump, Beyaz Saray’a dönünce, ‘Tarih vermedim, biz yavaş çekileceğiz’ dedi. Ama en son gelen heyetten şunu anlıyoruz… 120 güne uzanan bir takvim var. Ama şu ortaya çıktı. Bolton’ın Ankara ziyareti, Bolton’ın, Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’un ve Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin… ABD’nin çekilme zamanı belirsiz! Dört ay deniyor, ama Nisan sonu olduğunda hangi dinamikler değişir, hangi yeni aktörler devreye girer, bunu kimse bilmiyor.”
-DEĞİŞİKLİK!-
Babüroğlu, ABD’li yetkililerin, özellikle Bolton’ın, Suriye’nin güneyindeki Tanaf bölgesinden çekilmeyeceklerini de gayet net ifade ettiğini anımsattı. Trump’ın da aslında ekibiyle olgunlaştırılmış bir aldatma planı yaparak çekilmeyi açıkladığını, ancak ABD’nin Suriye’den çekilmeme kararlılığının ortada olduğunu belirten Babüroğlu, “İsrail’in güvenliği, İran’ın askeri varlığının arttırılmasının önlenmesi, YPG/PKK terör örgütünün varlığının korunması ve Türkiye’nin olası bir operasyonunu önlemek açısından, ABD, mevcut durumda pek çekilmeyi düşünmüyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:
“İkincisi, Suriye’nin güneyinde Tanf bölgesi var, Ürdün sınırında. Radikal unsurları ABD’nin desteklediği ve kontrol ettiği Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 8’ine tekabül ediyor. Bolton, İsrail ile görüşmesinin ardından, ‘Suriye’nin güneyindeki Tanf bölgesinde 200 ABD askeri kalacak’ dedi. 2 bin 400 ABD askerinin tümü, Fırat’ın doğusundan, Menbiç’ten çekildi. Ama Tanf bölgesinde ‘kesinlikle 200 ABD askeri kalacak’ dedi, çekilmelerine rağmen. Bu ne demek? ABD çekilmiyor. ABD, politikaları ve stratejisiyle, hatta silahlı kuvvetleriyle, ordusuyla orada kalmasıyla devam edecek. Bir kere bunda hiç kuşku yok. Üçüncüsü, ABD, YPG/PKK terör örgütüne Türkiye’nin yapacağı olası operasyona tamamen karşı olduğunu tekrar tekrar söyledi. Sonuncusu, ABD çekilirse, ki ben çekileceğini değerlendirmiyorum, üsleri ve tesisleri kime devredeceği belli değil. ‘IŞİD ile mücadeleyi Türkiye devam ettirsin’ denmişti. Ama Bolton’ın dünkü ziyaretinden sonra şöyle bir değişiklik ortaya çıktı… ‘DAEŞ ile mücadeleyi ABD yapmaya devam edecek’! ABD, IŞİD ile mücadeleyi Suriye’de yapmaya devam edecekse, bu bir kuvvete ihtiyacı olacak demek. Bu sonuç ve Tanf bölgesinden çekilmemesini düşündüğümüzde, ABD’nin tamamen çekildiğini söyleyebilir miyiz? Demek ki Trump günü birlik bir açıklama yaptı ya da gerçekten karargâhıyla olgunlaştırılmış bir aldatma planı yaparak, ‘Bakalım böyle yaparsak ne olur?’ dedi. Trump’ın taktik düşündüğünü, fevri hareket ettiğini düşünüyorum. Ama taşlar şimdi yerine oturuyor. 2 bin 400 askerin sayısı azalabilir. Ama Tanf bölgesi ve IŞİD ile mücadele kapsamında en azından çekirdek bir kadroyu orada bırakacaktır. İsrail’in güvenliği, İran’ın askeri varlığının arttırılmasının önlenmesi, YPG/PKK terör örgütünün varlığının korunması ve Türkiye’nin olası bir operasyonunu önlemek açısından ABD mevcut durumda pek çekilmeyi düşünmüyor.”
-ABD, KARŞI!-
Ankara’nın, 911 kilometrelik Suriye sınırındaki güvenlik tehditlerini ortadan kaldırmayı siyasi hedef olarak koyduğunu, ancak bu bölgede aynı zamanda ABD askeri varlığı olduğunu anımsatan Babüroğlu, olası bir operasyonun da ancak ABD ile işbirliği halinde yapılabileceğini vurguladı. Trump’ın çekilme açıklamasıyla Ankara’ya ‘yeşil ışık yakar’ göründüğünü de belirten Babüroğlu, ancak nihayetinde, Amerikan hükümetinin Türkiye’nin herhangi bir operasyonuna karşı olduğunu gösterdiğini de kaydetti ve şöyle devam etti:
“Türkiye’nin bir siyasi hedefi var. Her askeri operasyonun bir siyasi maksadı olur. Türkiye’nin siyasi hedefi, 911 km’lik Türkiye Suriye sınırında kendisine tehdit olan ve bekasını olumsuz etkileyen PYD/PKK terör örgütünü etkisiz hale getirmek. Bunu; Fırat’ın batısında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Afrin harekatıyla yaptı ve o bölgeyi terör unsurlarından arındırdı. Bu siyasi hedef devam ediyor. Ben, literatüre ve stratejiye göre konuşuyorum. Defaten, Türkiye, ‘terör örgütünü etkisiz hale getireceğiz, bunun için gerekirse operasyon yapacağız’ dedi. Ancak sorun şu: Burada, Fırat’ın batısındaki operasyonlarda olduğu gibi sadece IŞİD veya PKK/YPG terör örgütü yok. Burada ABD askerleri var. ABD askerleri dediğiniz, NATO’nun lider ülkesi ve en güçlü küresel güç. Orada ABD askeri varsa, orada ABD ile işbirliği yaparak ancak bu operasyona kalkışabilirsiniz. Trump’ın bu açıklaması, sanki böyle sıcak bir hava verdi, bir yeşil ışık yaktı. Ama Trump’ın taktik düşünmesi, stratejik düşünmemesi, Irak’taki komutanlar tarafından ikna edilmesi ve şu anda geldiğimiz noktada da çekilmeyi zamana yayacağız demesi şunu da gösteriyor… Demek ki ABD, Türkiye’nin YPG/PKK terör örgütüne olası operasyonuna karşı. ABD, Türkiye’nin herhangi bir operasyonuna da karşı. Bizim tabloda devam eden bazı halkalar var. Menbiç’te bir bölgeye Şam yönetimi gelmişti. O zaman Rusya, ‘YPG/PKK ya da ABD’nin boşalttığı yerlere Şam yönetiminin gelmesini istiyoruz’ dedi. Rusya, bu noktada ABD ile anlaşıyor aslında.”
-KÖRFEZ ÜLKELERİ-
Diğer yandan, Babüroğlu’na göre, Körfez ülkelerinin Suriye’de büyükelçiliklerini yeniden açması ve Şam’ı yeniden Arap Birliği’ne katma yönündeki girişimleri, Türkiye’ye karşı cephenin genişlemesi anlamına geliyor. Türkiye’nin, Körfez ülkeleri arasında sadece Katar ve Kuveyt ile işbirliği bulunduğunu anımsatan Babüroğlu, özellikle Riyad’ın son dönemde Türkiye’nin ulusal güvenliğine hasmane tutum takınmasına vurgu yaptı. Babüroğlu, ABD’nin de bölgede, İran’a ve Türkiye’ye karşı bir Arap gücü konuşlanmasını yeğleyebileceğine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Şam da, başkentte, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in içinde bulunduğu toplam 10 Arap ülkesi büyükelçiliklerini aktif duruma getirdi. Kaldı ki, Suudi Arabistan ile Kuveyt kaldı, onların da eli kulağında. Mısır, Suriye’ye, ‘Hazırlanın, sizi Arap Birliği’ne alabiliriz’ diye demeç verdi. Bu, Türkiye’ye karşı cephe genişliyor demek. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan’ın öteden beri hedefi, ‘Buraya biz bir Arap gücü getirelim. Bu güç, tampon bölgelerde konuşlansın. Fırat’ın doğusunda, Türkiye’ye sınır bir yerde konuşlansın. YPG/PKK terör örgütü de biraz güneye gelsin’. Bu Arap gücünün konuşlanması ve İran’ın askeri varlığının azaltılmasına karşılık, Şam yönetiminde hem büyükelçilikleri aktif duruma getirelim, onları da Arap Birliği’ne kabul edelim.’ Muhtemel ki ABD de bunu destekliyor. ABD; Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin askeri gücünün burada konuşlanmasını şundan istiyor… Böylesi bir askeri güç Türkiye ile YPG/PKK arasında bir tampon bölgede konuşlanırsa, Türkiye’nin buraya müdahalesi önlenir. Türkiye’ye karşı cephe, aslında biraz daha da genişliyor ve güçleniyor.”
-ASKERİ YIĞINAK-
Başkent Şam’da Arap ülkelerinin büyükelçilikleri yeniden aktif hale gelirken, bu son gelişme, Suriye’deki dinamiklerin Ankara’nın çok da istediği bir yönde ilerlemediğini netleştiriyor bir bakıma. Tüm bunlar olurken de, Hatay gibi sınır illeri üzerinden Suriye sınırında askeri yığınağın trafiği artarak devam ediyor. Anlaşılan o ki, Suriye’deki askeri ve politik satrancın hamlelerine müdahil olan başkentler, yeni cepheler ve taraflar yaratıyor.-Tamer Yazar-