Tuzağa düşmeden, dolduruşa gelmeden…

Eşitsizler arasında geçen bir seçim süreci yaşandı. Bir taraftan iktidarın tüm olanaklarını kullanan bir parti ve bir aday, öte yandan her türlü engellemelerle karşı karşıya bırakılan partiler ve adaylar. İşte 24 Haziran seçimleri bu ortam içerisinde yapıldı. Buna birde OHAL sürecini ilave ettiğimizde, durumun olağan dışı olduğu, yani eşit koşullar içerisinde yapılmış bir seçim olmadığı […]

Eşitsizler arasında geçen bir seçim süreci yaşandı. Bir taraftan iktidarın tüm olanaklarını kullanan bir parti ve bir aday, öte yandan her türlü engellemelerle karşı karşıya bırakılan partiler ve adaylar.

İşte 24 Haziran seçimleri bu ortam içerisinde yapıldı. Buna birde OHAL sürecini ilave ettiğimizde, durumun olağan dışı olduğu, yani eşit koşullar içerisinde yapılmış bir seçim olmadığı kendini açıkça gösteriyor..

Ama denilecek ki; seçime giren partiler ve adaylar bu durumu bilerekten aday oldular ve yarışa katıldılar. O vakit tüm olumsuz koşulları bertaraf edecek, engelleri aşacak bir tutum ve davranış içinde olmaları gerekir idi.

Bunun yeterince yapıldığını söylemek elbette ki mümkün değildir. Bir ölçüde gayret gösterilmiş ise de, muhalefet kanadına bu konuda tam not vermek olanaksızdır.

Seçimlere katılım oranı çok yüksek olmuştur. Ama buna karşılık sandık güvenliği yeterince sağlanamamıştır.

CHP’nin sandık güvenliğinden sorumlu olan Mehmet Ali Çelebi’nin yaptığı açıklamaya göre 1800 sandıkta hiçbir partiden görevli bulunmamıştır.

Bu durum dahi muhalefet kanadının kendine düşen görevi yeterince yapmadığının açık bir göstergesidir.

Ama tüm olumsuzluklara rağmen AKP, mecliste çoğunluğu sağlayamamış, başka bir anlatımla azınlığa düşmüştür. MHP ile yapacağı meclis içi koalisyonunun ne kadar uzun ömürlü olacağı bilinemez.

Bu nedenlerle seçmenlerin yüzde ellisini oluşturan muhalefet kanadının kısa süre sonra yapılacak olan yerel yönetimler seçimlerini hesaplayarak bir kez daha düşünmesi, yanlışlarını tespit ederek hızla bunların telafisi yoluna gitmesi gerekir.

İktidar kanadı bu durumu gördüğü ve izlediği için, muhalefet cephesinin dağılmasını ve bu partilerde karışıklıklar çıkması suretiyle, önümüzdeki kısa süre içinde yapılacak olan yerel yönetimler seçimlerinden de başarıyla çıkabilmenin yollarını, yöntemlerini şimdiden araştırmaya ve hatta uygulamaya koymaya başlamıştır.

Buna karşılık millet ittifakını oluşturan partilerde seçim sonuçları nedeniyle aşırı bir hareketlilik izlenmektedir. Özellikle ana muhalefet partisi olan CHP de bu hareketlilik fazlasıyla kendini göstermektedir.

Elbette ki seçim sonuçlarını her parti kendi açısından değerlendirecektir. Bazı partilerin baraj dışı bırakılmaması için o partilere giden oyların hesabı yapılmalıdır.

Yine elbette ki her aday, seçim sonuçlarını değerlendirmek suretiyle yapılan doğruları ve yanlışları bulma yoluna gidecektir. Özellikle alanları dolduran milyonlar ile sandıktan çıkan oy arasındaki farkın nedeni üzerinde durulmalıdır.

Ama bu değerlendirme yapılırken hiçbir zaman mensup olunan partiye ve o partiye umut bağlamış olan seçmenlere zarar verici bir tutum ve davranış içine girilmemelidir.

Bu nedenle parti içi iktidar ve muhalefet kanatlarının bu durumları göz önünde tutmak suretiyle hareket etmeleri gerekir.

Bilinmelidir ki yönetimde olmak, yönetimde kalmakta ısrar etmek kadar, yönetime gelmek ve mensup olunan siyasi partiyi yönetmek istemekte bir ölçüye kadar doğal karşılanır. Ancak bunun için hırs ve ihtirası ötelemek, mensup olunan partiye gönül vermiş olan milyonları hüsrana uğratacak tutum ve davranış içine girmemek gerekir.

Elbette ki seçim sonuçları nedeniyle bazı olumsuzluklar yaşanmıştır. Başarısızlıklar olmuştur. Kırgınlıklar, umutsuzluklar, beklentilerin gerçekleşmemesinin oluşturduğu hüsran ve olumsuzluklar sinirlerin gerilmesine neden olmuş olabilir.

Ancak bilinmelidir ki koltuk sevdası hiçte iyi bir şey değildir.

Koltuğu bırakmamak kadar, koltuğa gelebilmek için çaba sarf etmenin de yol ve yöntemleri bellidir. Yıkıcı olmadan, bölünmeye mahal bırakmadan, ülke ve parti menfaati ile o partiye gönül vermiş milyonları hüsrana uğratacak fevri davranışlardan şiddetle kaçınılmalıdır.

Öfkeyle kalkan zararla oturur.

Hesapsız kitapsız atılacak adımlar, söylenecek sözler, yapılacak eylemler, kırılacak kalpler, daha sonra kolay kolay onarılamaz, yaptığı tahribatın izlerinin silinmesi mümkün olamaz.

Tuzağa düşmeden, dolduruşa gelmeden herkesin sakin bir kafayla düşünmesi , her türlü hırs ve beklentiyi ötelemek suretiyle ülkesi , partisi ve partiye gönül vermiş bulunan üyelerinin geleceğini düşünerek adım atması zorunludur….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version