Ülkemiz adete bir depresyon dönemi yaşıyor

Milletvekili Topal, toplumun her alanında hissedilen depresyon ve cinnet haliyle ilgili herhangi bir önlem alınmadığına vurgu yaptı CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal, bir grup milletvekiliyle birlikte Meclis Başkanlığı’na ilettiği önergede, ülkemizin adete bir depresyon dönemi yaşadığına vurgu yaptı. Milletvekili Topal, toplumun her alanında hissedilen depresyon ve cinnet haliyle iliği önlem alınmadığına da dikkat çekti. Ekonomik […]

Milletvekili Topal, toplumun her alanında hissedilen depresyon ve cinnet haliyle ilgili herhangi bir önlem alınmadığına vurgu yaptı

CHP Hatay Milletvekili Serkan Topal, bir grup milletvekiliyle birlikte Meclis Başkanlığı’na ilettiği önergede, ülkemizin adete bir depresyon dönemi yaşadığına vurgu yaptı. Milletvekili Topal, toplumun her alanında hissedilen depresyon ve cinnet haliyle iliği önlem alınmadığına da dikkat çekti.
Ekonomik sıkıntılar, depresyonu tetikleyen önemli etken …
Ülkemizde özellikle son dönemlerde hız kazanan şiddet, çocuk kaçırma, cinayet, intihar, silahlı çatışma ve gasp olaylarının sıradanlaşmaya ve toplum tarafından kanıksanmaya başlandığını belirten Milletvekili Topal, önergede şunlara yer verdi: “Aile içi şiddetin, taciz ve tecavüz olaylarının her geçen gün artması, bir biri ardına kaçırılan küçük kız çocuklarının cansız bedenleri, oğluna pantolon alamadığı ve kredi borcunu ödeyemediği için intihar eden baba ve avukatın durumu ve benzeri olaylar, toplumun hemen her kesiminde endişe yaratmakta ve geleceğe yönelik kaygıları arttırmaktadır. Ülke olarak içte ve dışta büyük sorunlar yaşadığımız, ekonomik anlamda zor bir dönemden geçtiğimiz gerçeğine karşın bugün toplum olarak içinde bulunduğumuz haleti ruhiye bütün bu sorunların da ötesinde geleceğimiz açısından büyük tehlikeye dönüşmektedir. Güce dayalı otoriterleşme toplumun bütün moral değerlerini zayıflatmakta, ahlaken ve vicdanen çöküntü yaşanmakta, geleceğe yönelik umut ve beklentiler azalmaktadır. Nitekim ülkemizin uluslararası olumluluk sıralamasında (insan hakları, basın özgürlüğü, eğitim düzeyi, bilim, patent vb.) sonlarda yer alırken, olumsuzluk (yolsuzluk algısı, çocuk ölümleri, kadın cinayetleri, şiddet vb.) sıralamasında önlerde yer alması da içinde bulunduğumuz süreçle doğrudan bağlantılıdır.
Öte yandan ülkemizin de adeta bir depresyon dönemi yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, bu durumu tetikleyen birincil etkenin ekonomik sıkıntılar olduğunu, bunun yanı sıra ülkeyi yönetenlerin ve rol model olarak görülenlerin kullandığı dil ile davranışlarının da insanları etkilediğini belirtmektedirler. Toplumun her alanında hissedilen bu depresyon ve cinnet halinin sonuçlarına dair bir öngörüde bulunulamaması ve önlem alınması adına yeterince araştırma ve inceleme yapılmaması ise ne yazık ki tehlikenin büyüklüğünün farkına varılmadığının göstergesidir. Çünkü ülkemizin her yerinde görülmeye başlanan ve travma yaratan olaylar, ruhsal sıkıntıların ve psikososyal stresin bedensel belirtilerle ifade edilmesine yani somatizasyona dönüşmektedir. Türkiye’de yaşanan bu durum tam da budur. Her ne kadar heterojen bir özelliğe sahip olsa da depresyona bağlı duygu değişimi, taciz, tecavüz, şiddet, cinayet ve intihar gibi olaylarla kendisini dışa vurmaktadır.”
Depresyon ciddiye alınmıyor
Genel olarak ‘uyaranlara karşı duyarlığın azalması, girişim gücünün ve kendine güvenin yiterek umutsuzluğun, karamsarlığın güçlenmesi biçiminde belirlenen ruhsal bozukluk’ olarak tanımlanan depresyonun, günümüzün en yaygın hastalıklarından biri olmasına ve toplumu içten içe çökertmesine karşın en az ciddiye alınan hastalıklar arasında yer aldığını belirten Milletvekili Topal, konu ile önergede şu bilgilere yer verdi: “DSÖ raporunda Türkiye’de 2015 yılında yaklaşık 3 milyon 260 bin kişinin depresyondan muzdarip olduğu, Türkiye Nüfusunun yüzde 4,4’üne denk geldiği kaydedilmiştir. Raporda ayrıca özellikle gençler, doğum öncesi ve sonrası dönemde kadınlar ve yaşlılar arasında görülen depresyonla mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Ancak Türkiye’de bu konuda yapılmış bir araştırma yoktur. Uzmanlara göre bu oran ülkemizde çok daha yüksektir. Tedavi konusunda çekingen davranılması, psikiyatriste başvurulmaması, hastalığın bilinmemesi, önemsenmemesi ve hastaların çevrelerince zayıf olarak algılanacakları endişesi sağlıklı bir veri tabanının oluşmasını engellemektedir. Bu konuda veri olarak kabul edilebilecek en önemli göstergelerden biri ise kullanılan ilaçlardır. Türkiye’de antidepresan kullanımı son 9 yılda yüzde 160 oranında artarak rekor düzeye ulaşmıştır. Son bir yılda yaklaşık 37 milyon kutu ilaç tüketilmiştir. Türkiye’de antipsikotik tüketimi ise son 5 yılda 7 milyon 20 bin kutudan 12 milyon 158 bin kutuya çıkmıştır.
Bu gerçekler ışığında toplum sağlığını ve ülke geleceğini yakından ilgilendiren depresyon hastalığıyla ilgili araştırma yapılması, Türkiye’nin depresyon haritasının çıkartılması, hastalığın nedenleri ve sonuçları konusunda toplumun aydınlatılması ve depresyonla ilgili politikalar geliştirilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmalı.” -Mehmet ÖZGÜN-

Exit mobile version