Bir kişinin iki dudağı arasında
AKP-MHP destekli İktidar ve Başkanlık Sistemi eleştirisinde, “İttifakların ve koalisyonun ortadan kalkacağı iddiasının hiçbir şekilde mümkün olmadığı görüldü. İktidarın, bugün kendisiyle taban tabana zıt insanlarla birlikte yol yürüdüğü görülürse, ne demek istediğimiz gayet iyi anlaşılacaktır” diyen Çalışkan, demokrasi vurgusu yaptı.
Seçim sürecine yaklaşan Ankara’da tarafların söylemleri giderek sertleşirken, Altılı Masa’yı oluşturan Partilerin liderleri; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun son ‘Anayasa’ değişikliği noktasında paylaştığı çözüm önerisi vatandaşın da gündeminde.
Gelinen noktada, Başkanlık Sistemi ile yeniden hayata geçirilmek istenen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem noktasında bir değerlendirme yapan, Saadet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi, Partinin Hatay’daki güçlü ve önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan; Çin, Kuzey Kore ve Rusya örneklerini paylaştı, “Sınırsız, sorumsuz yetkilerle donatılmış tek adamla yönetilen ülkelerin ne hale gelebileceği görülüyor” dedi.
Çalışkan’ın tespitleri ve eleştirileri, ara başlıklar halinde şöyle:
-HAYAL ÜRÜNÜ!-
Son günlerde, ülke gündemindeki Altılı Masa’nın anayasa önerisine ilişkin aldığı karar küçümsenmesine karşılık, ülkenin kaderinin bir kişinin iki dudağı arasına bırakıldığında yaşananlar ortadadır!
Bugün geldiğimiz noktada, insanların temiz duygularla ve iyi niyetlerle desteklediği sistemin anlatılandan çok farklı olduğu, beklentilerin aksine, olumsuz birçok gelişmeyi beraberinde getirdiği görülmüştür. “Ekonomide, kalkınmada ve özgürlükte hızlı kararlar alınacak, bürokrasi hantallığı yok edilecek, bürokratik oligarşi kalkacak” iddialarının hayal ürünü olduğu ortaya çıkmıştır.
İttifakların ve koalisyonun ortadan kalkacağı iddiasının da hiçbir şekilde mümkün olmadığı görüldü. İktidarın, bugün kendisiyle taban tabana zıt insanlarla birlikte yol yürüdüğü görülürse, ne demek istediğimiz gayet iyi anlaşılacaktır. Başkanlık sisteminde, ittifaklar, seçimden önce yapılmak zorunda ve yapılan ittifaklar bağlayıcı olmaktadır.
-GELİNEN NOKTA!-
Milli Görüş lideri merhum Necmettin Erbakan’ın ilk verdiği kanun teklifi, halkın, cumhurbaşkanını direkt seçmesiydi. Ancak Meclis’in yetkilerinin kısıldığı bir yönetim modeli öngörülmemişti. Bakan yetkilerinin sıfıra indirildiği, Bakanlıkların sıradan bir Müdürlük haline geldiği, kimsenin karar alamadığı bir noktaya geldik. Halkın daha fazla söz sahibi olması beklenirken, halkın temsil edildiği Meclis iradesinin tamamen yok edilmesi, yetkilerin bir kişinin adına kullanıldığı, farklı bir bürokratik yapı ortaya çıktı.
Pekâlâ, bu yetkiyi seçilebilecek herkes kullanabilir… KHK’larla bir gecede 10 binlerce insanın memuriyetten ihracı mümkün olabilir… Bugünkü tıkanma, bütünüyle Meclis’in -halkın temsilcilerinin- yok sayılmasından kaynaklanıyor.
-KONTROLSÜZ GÜÇ!-
Biri bize şunu söyleyebilir mi? “Başkanlık’tan önceki dönemde şunları yapamıyorduk da Başkanlık’tan sonra elimiz rahatladı!” Bu arkadaşların, Başkanlık’tan önce yapmak isteyip de yapamadıkları bir şey yoktu! Bugün de başkanlık ellerine geçtiği için ekstradan hiçbir şey yapmış değiller. Dün de önlerinde hiçbir engel yoktu, bugün de. Ama bugün kontrolsüz bir güç olduğu için, bazen ayarı kaçırıp zarara bile dönüşebiliyor. Nitekim, KHK ihraçlarında ve birçok hukuksuzluklarda görüldüğü gibi!
Sonuç olarak, Altılı Masa’nın anayasa önerisine sebepsiz saldırının mantığının olmadığı görülüyor. Saadet Partisi, cumhurbaşkanını halkın seçmesine karşı değildir. Halkın temsilcilerinin etkisizleştirilmesine karşıdır. Kısa vadeli iç tartışmalara kurban edilen bu konjonktürel durumun ileride ne tür faturalara yol açabileceği de şimdiden hesaba katılmalıdır.
Tamer Yazar