Seçim tarihi yaklaştıkça özellikle iktidar cenahında büyük bir telaş, stres, sert ifadeler ihtiva eden konuşmalar kendini göstermeye başladı.
Sağduyu sahiplerinin ittifakla değerlendirdikleri bir husus vardır, o da iktidar ve ona destek veren partiler ile muhalefet partileri arasında seçimin eşit koşullar altında geçmeyeceği hususudur.
Yani görünen o ki, iktidar partisi ve ona destek verenler seçimi kazanabilmek için her türlü olanağı kullanmaktan çekinmeyen bir tutum içerisinde bulunmaktadırlar.
Böyle olunca da, iktidar karşıtı görüş sahibi olanlarda bir umutsuzluk, bir karamsarlık havasının belirmeye başladığı ne yazık ki izlenmektedir.
Bu nedenle bir hususa değinmek ve bir noktayı hatırlatmak istiyoruz: Umutsuzluk, insan yaşamı içinde, ulusların geleceği içinde, en kötü bir durumdur.
Umudun bittiği anda hemen hemen her şeyinde bitmekte olduğu izlenimi tabana gittikçe yayılır ve bu yayılmanın önü de çok zor alınır.
Bu nedenle öncelikle hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaması ve umudun yitirilmesi halinde nelerin olabileceğini, nelerle karşı karşıya kalınabileceğini hatırdan çıkartmaması gerekir.
Şimdi seçim dışındaki bir olayı hatırlatmak istiyoruz.
Farz edelim ki bir maç yapılacak.
Spor müsabakalarında elbette ki şartların eşit olması kuraldır.
Ancak varsayalım ki kurallar eşit değil. Yani bir taraf her türlü desteği almakta, hakem aynı zamanda yarışın tarafı, her türlü haklar kendi isteği doğrultusunda kullanılmaktadır. Öbür taraf ise, rakibin kullandığı hakları kullanabilme olanağından yoksundur.
Bu durumda ne yapmak gerekir?
Rakibin haksız olarak elde ettiği üstünlüğü kabul edip bir kenara çekilmek mi gerekir, yoksa daha fazla çalışıp, daha fazla güçlenip, her türlü olumsuz koşullara rağmen maçı kazanmak için çaba sarf etmek mi gerekir?
Elbette ki ikinci yolu seçmek, yani umutsuzluğa kapılmadan, paniklemeden maçı kazanmak için gerekeni yapma yolu seçilmelidir.
Eğer bu ikinci yol seçilir ve paniğe kapılmadan, umutsuzluk girdabına girmeden, nasıl olsa kaybedeceğim, şartlar nasıl olsa rakibin lehine benim aleyhime anlayışı ile maça çıkma yerine, ben güçlüyüm maçı her türlü olumsuz koşullara rağmen kazanacağım, zira ben oyunu kurallarına göre oynuyorum, maça bu kurallar doğrultusunda çıkıyorum, sonunda ben galip geleceğim anlayışı ile hareket edildiği takdirde, emin olun ki bu inançla yarışa katılan taraf maçı kazanacak ve ipi göğüsleyecektir.
İşte tıpkı spor müsabakasında ipi göğüsleyebilmek için rakibin hakkı olmayan olanaklarla yarışa başlaması nedeniyle mutsuzluğa kapılmadan, umudunu yitirmeden maça başlanması ve bu inançla hareket edilmesi sonucu da maçın kazanılması gibi, seçimlerde de aynı kural geçerli olacaktır.
Onun için kimsenin umutsuzluğa kapılmadan, karamsarlığa düşmeden, nasıl olsa seçimi kaybedeceğiz anlayışı ile sandığa gitmeme düşüncesine kapılmadan, her türlü olumsuz koşullara rağmen seçimin kazanılacağına inanması ve bu doğrultuda sadece kendisinin değil, çevresindekilerinde hareket etmesini sağlamak suretiyle mutsuzluk düşüncesini mutluluğa, umutsuzluk havasını ise umuda dönüştürmesi gerekir.
Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun dava arkadaşlarının inandıkları ve iman ettikleri gibi hareket edilir, her türlü olumsuz koşulları olumluya dönüştürebilmek için canla başla çalışılır, ülkenin geleceği, çocuklarımızın, torunlarımızın, gelecek kuşakların huzuru ve mutluluğu için el birliği ile uğraş verildiği takdirde, aşılamayacak hiçbir zorluk, ulaşılamayacak hiçbir hedef söz konusu olamaz.
Bu nedenle nasıl olsa seçimin galibi bellidir, seçimi bizim görüşte olanlar kazanamayacaktır diyerek umutsuzluğa kapılmak suretiyle bir köşeye çekilme yolunu seçenler, bilmelidirler ki gelecek kuşaklara hesap veremeyecekler, hatalı görüşlerinin ve tutumlarının oluşturduğu olumsuz tablonun vebali altında kalacaklardır.
nabiinal@hotmail.com