Umudun Tükendiği An….

“Umudun tükendiği an” her şey bitmiş demektir. Bu gerçeği herkesin aklında tutması ve ona göre kendine bir yön çizmesi gerekir. Hele hele ülke geleceği söz konusu olduğu zaman, bunu hatırdan uzak tutmamak bir yurttaşlık borcu ve görevi olarak önümüze çıkar. Seçim tarihi yaklaştıkça, özellikle iktidar kanadında büyük bir telaş ve arayış görülmekte, bunun sonucu olarakta […]

“Umudun tükendiği an” her şey bitmiş demektir. Bu gerçeği herkesin aklında tutması ve ona göre kendine bir yön çizmesi gerekir. Hele hele ülke geleceği söz konusu olduğu zaman, bunu hatırdan uzak tutmamak bir yurttaşlık borcu ve görevi olarak önümüze çıkar.

Seçim tarihi yaklaştıkça, özellikle iktidar kanadında büyük bir telaş ve arayış görülmekte, bunun sonucu olarakta seçmenin yeterli oyunu alabilmenin yol ve yöntemleri araştırılmakta, bulunan yol ve yöntemlere yasal bir statü kazandırılmak istenmektedir.

15 yıllık AKP iktidarının, yapılan onca yanlışlara rağmen sandıktan çoğunluğu elde ederek çıkmış olmasının nedenleri üzerinde tüm siyasi partilerin durması ve uzun uzun düşünmesi gerekir.

Özellikle muhalefet partileri, yaşanan olumsuzluklara rağmen AKP’nin hala birinci parti olabildiğinin nedenlerini araştırıp bulmak zorundadırlar.

Yine muhalefet partileri, seçmene kendilerinin iktidar alternatifi oldukları yolunda inandırıcı mesajlar verebilmenin ve tükenmek üzere olan umutların yeniden yeşerebilmesinin yollarını vakit geçirmeden aramak zorunda olduklarının ayırdına varmaları gerekir.

İktidar karşıtı görüş sahiplerinin hatırı sayılır bir kısmının, önümüzdeki seçimlerde “nasıl olsa sandıktan muhalefet başarılı olarak çıkarılmıyor, bugünkü sistem içerisinde seçim güvenliği yeterince sağlanamıyor, oylarımıza sahip çıkılamıyor, o halde bende sandığa gitmeyeceğim” yolunda bir düşünce içinde olduğunu endişe ile izlemekteyiz.

Ne demek sandığa gitmemek?…

Sandığa gitmeyeceğiz diyenlerin önce bir “özeleştiri yapmaları” gerekir. Zira seçmen bugüne kadar tüm olumsuzluklara rağmen hala AKP’nin sandıktan birinci parti olması doğrultusunda oy kullanabiliyor veya sandıktan böyle bir oyun çıkmasına neden olacak ortamların sağlanmasına ses çıkarmıyor ya da destek veriyor ise, bunda kendilerinin de kusurunun olduğunu görmelidirler.

Siyasi iktidarın daha çok oy aldığı yöreler kırsal kesim ile gecekondu bölgeleridir. Bu yörelerde yaşayanlar, muhalefet tarafından yeterince aydınlatılmadığı ve o yöre insanları da, iktidar karşıtı olanları hala öteki olarak kabul ettikleri sürece, bu kısır döngünün değişmesi mümkün olamayacaktır. Bu nedenle muhalefet partilerinin ve iktidar karşıtı görüş sahibi olanların, kırsal kesim ile gecekondu bölgelerinde yaşayanlara kendilerinin öteki olmadığını, onlardan biri olduğunu, 15 yıldır yapılan yanlışlarla ülkenin iyiye değil kötüye, çağdaşlığa değil çağ dışılığa, bolluğa değil yoksulluğa düştüğünü, yılın 365 günü bıkmadan usanmadan anlatmalıdırlar.

Eğer bu yapılır, AKP karşıtı görüş sahiplerinin kendilerini o yöre insanlarına kabul ettirmeleri gerçekleşirse, bilinmelidir ki ne yapılırsa yapılsın sandıktan muhalefet kanadının zaferle çıkması kesindir.

Bu gerçeğin gözden uzak tutulmaması ve ona göre bir yol izlenmesi halinde, tükenmek üzere olan umutlar yeniden yeşerecek ve ülkenin üzerindeki umutsuzluk bulutları dağılarak güneşli günler ülkemizi aydınlatmaya başlayacaktır.

Şu gerçek hatırdan biran olsun çıkarılmamalıdır: “Her türlü olumsuz koşullara rağmen kurtuluş mücadelesinden başarı ile çıkılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, çağdaşlığa giden yolun açılması için gereken hukuki alt yapı oluşturulmuştur. Koşullar hiçbir zaman o günkünden ağır değildir. Cumhuriyetin kurulduğu ilk günlerdeki ülkenin içinde bulunduğu durum göz önünde tutulduğunda, bugünkü koşulların çok daha iyi olduğu açıkça görülecektir. 60 yılı aşkın bir demokrasi tecrübemizin yönetim şeklimizin demokratik sosyal hukuk devleti olduğu, hukukun üstünlüğü ilkesinin anayasamızda yer bulduğu bilinmelidir”.

Bu durumda herkesin, kendi konumuna ve çevresini etkileyebilecek olan gücüne göre, başarıya ulaşabilmek için kendine düşeni yapması zorunludur.

“Sandığa gitmemek bir çözüm değildir”. Aksine sandığa gidilecek, oylara sahip çıkılacak ve oy verecekleri sadece seçim döneminde değil, yılın 365 gününde yalnız bırakmayarak, aydınlatarak kendilerinin öteki olmadığına inandırmak suretiyle, ülkenin esenliğe çıkmasına, dünya durdukça demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile ülkemizde egemen olmasının sağlanmasına gayret gösterilmelidir.

Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: “En kötü olan umutsuzluktur. Umudun bittiği yerde her şey tepetaklak olur. Bu nedenle umudumuzu yitirmeden, yasal ve anayasal tüm hakları sonuna kadar kullanmak suretiyle, demokrasimize ve cumhuriyetimize sahip çıkmanın bir vatandaşlık borcu olduğunun” ayırdına vararak mutsuzluk girdabından kurtulmalıyız….

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version