Dile kolay. Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 97. yıldönümünü coşku ile kutluyoruz.
Aradan tam 97 yıl geçmiş. 97 yıl önce bugün, genç Türkiye Cumhuriyetinin sağlam temeller üzerine kurulmakta olan yapısının bir daha hiçbir şekilde zarar görmemesi, düşman ellerine düşmemesi için yapılan büyük mücadelenin başarı ile sonuçlandığı meydan muharebesinin başlatıldığı önemli bir gündür. Kurtuluş mücadelesi tarihimizde bugünün, çok, ama çok büyük bir yeri vardır. Tarihe de bu şekilde not düşülmüştür.
30 Ağustos meydan muharebesinin kazanıldığı günlerde, Türkiye aynı zamanda örnek bir mücadele veriyor ve tüm dünyaya bir ulusun, adım adım, padişahlık yönetiminden, tek adam idaresinden, hilafetten, şeriat düzeninden, demokrasiye nasıl geçileceğinin örneğini veriyordu.
Bir taraftan Anadoluyu işgal etmiş bulunan düşman güçlerinin def edilmesi ve Anadolunun tamamen düşmandan temizlenmesi mücadelesi verilir iken, öte yandan da parlamentonun çalışmasını sağlamak ve atılan her adımın millet iradesi ile olduğunu kanıtlamak için uğraş veriliyordu.
İşte bu durum, diktatörlüklerden demokrasiye, tek adam yönetiminden millet iradesi ile yönetme anlayışına geçiş uğraşı veren diğer ülkelere de örnek oluyordu.
Şöyle bir başımızı 97 yıl öncesine çevirerek Anadolunun ne durumda olduğunu bir kez daha anımsayalım.
Ülke dört bir yandan yabancı güçler tarafından taksim edilmiş ve işgale uğramıştı.
Kendi koltuğunu korumaktan ve geleceğini düşünmekten başka hiçbir şeyi düşünemez duruma gelmiş bulunan saltanat yönetimi ise, durumu kurtarmak ve kalanla yetinebilmek için, işgalci güçlerin her dediklerine evet demekte idi. Yani bir tür tak ve şak usulü ile hareket ediliyordu. İşgalciler tak diyor, saltanat yönetimi ise hemen şak diyerek alınan kararları aynen onaylıyordu.
Dünyanın o günlerdeki güçlü devletleri, Osmanlı devletinin sonunun geldiğini, ameliyat masasına yatırılan hasta adamın vücudunun çeşitli yerlerinin kesilip alınmak suretiyle etkisiz bir hale getirildiğini düşünüyor ve bundan da sadist bir zevk alıyorlardı.
İşte bu anlayış dünyada hakim iken, Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları, olmaz denileni olur hale getirmek, hasta adam denileni sapasağlam bir durumda ayağa kaldırmak ve sonunda da tüm dünyanın saygı duyduğu bağımsız bir devletin oluşmasını sağlayabilmek için ilk adımı atmışlar ve kurtuluş mücadelesini başlatmışlardı.
30 Ağustos, kurtuluş mücadelesinin başarı ile sonuçlanmasını sağlayan önemli ve sağlam bir adımdır. Bu nedenle, 30 Ağustos başkumandanlık meydan muharebesinin kazanıldığı bu önemli adımın atıldığı günün 97. yılını kutlamanın gurur, şeref ve mutluluğu içerisindeyiz.
30 Ağustosta sadece düşman yenilgiye uğratılmamıştır.
30 Ağustosta biryandan kurtuluş mücadelesi verilirken, düşmanı anayurdumuzdan atmak için uğraş verilirken, öte yandan da millet iradesini yansıtan parlamentonun çalışmasını sağlamak suretiyle, tüm dünyaya eşi ve benzeri görülmemiş bir örnek verilmiştir. 97 yıl önceki bu örneği unutmamak gerekir.
Bu nedenle bugün, 30 Ağustos zafer bayramını kutlarken, bize bu büyük günü yaşatan Atatürk ve dava arkadaşlarının, demokrasiye, milli iradeye, hakimiyetin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesine olan inançlarının da net bir şekilde ortaya konulduğunu görmenin gurunu da yaşadığımızı ifade etmek isteriz.
30 Ağustos zafer bayramımızın 97. yılını kutladığımız bu büyük günde, bizi bu mutluluğa eriştiren, hür ve bağımsız bir şekilde yaşamamızı sağlayan, şanlı al bayrağımızın dünya durdukça ülkemiz üzerinde dalgalanmasını bize kazandıran Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları ile şehitlerimize şükran ve minnet duygularımızı bir kez daha yineliyor ve nice 30 Ağustoslara, Zafer Bayramlarına diyoruz….
YORUMLAR