9 Eylül, sadece düşmanın bozguna uğratılıp denize doğru kaçtığı ve böylece İzmir’inde kurtarıldığı gün olarak kabul edilmemelidir.
Dün kutladığımız 9 Eylül tarihi, sadece kurtuluş mücadelesinde başarıya ulaşıldığı gün olarak değil, aynı zamanda genç Türkiye Cumhuriyetinin her konuda bağımsız bir devlet olarak varlığını sonsuza dek sürdürme kararlılığında olduğunun tescil edildiği bir gün olarak kabul edilmelidir.
Kurtuluş mücadelesi ile ülkemiz, bir yandan düşman işgalinden kurtarılmış, öte yandan özgürlükçü demokrasinin temellerini oluşturacak olan reformların adım adım yapılmasını da sağlamıştır.
Bu nedenle 9 Eylül’ü, sadece İzmir’in kurtarıldığı gün olarak değil, sonsuza dek yaşayacağına inandığımız Türkiye Cumhuriyetinin temel taşlarının hazırlanıp atıldığı günün başlangıcı olarak kabul etmek gerekir.
Kurtuluş mücadelesi ile Anadolu düşman işgalinden kurtarılmıştır.
Kurtuluş mücadelesinin başarıyla sona ermesi ile birlikte laik Cumhuriyetin nitelikleri, temel felsefesi ve kuralları şekillenerek adım adım uygulamaya konulmaya başlanmıştır.
Şöyle bir geriye dönüp baktığımızda o tarihlerde şartların ne olduğunu, düşünürsek, bizi bugünlere getirenlerin, ne denli ileri görüşlü olduğunu ve çağdaş bir uygarlığa sahip olabilmemiz için hangi zor koşullarla mücadele ettiğini görür ve anlarız.
Çünkü o dönemde, bireylerin vatandaş olmadığı, kul olarak ülkeyi yönetenin emrinde olduğu inancı her konuda kendini göstermekte idi.
İşte kurtuluş mücadelesi bu anlayışla yapılmış ve yurttaşlık bilinci böylece ortaya çıkmıştır.
Yine ulus devlet olma anlayışı da, kurtuluş mücadelesini yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının kararlı tutumları sonucu var olabilmiştir.
Kurtuluş mücadelesinin başladığı günlere şöyle bir göz atığımızda, yapılan mücadelenin büyüklüğü, çağdaş bir uygarlık hedefine ulaşabilmek için hangi adımların atılacağının belirlenerek dünyaya örnek olan bir mücadelenin yapıldığı kendini net bir şekilde gösterir.
Şöyle bir düşünelim?
Anadolu düşman güçleri tarafından işgal edilmiştir.
İşgal güçleri her türlü eziyeti ve hunharlığı yapmaktan çekinmemiştir. Ama sonunda mağlup olmuş ve teslim olma zorunda kalmıştır.
İşte böylesi bir ortamda kurtuluş mücadelesinin kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yunan komutanlarına küçük düşürücü tutum ve davranışta bulunmasına müsaade etmemiş, onları misafir olarak kabul etmek suretiyle dünyaya örnek teşkil edecek bir davranış içersinde olunmuştur.
İşte bu davranış dahi genç Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş ülkeler arasında hızla yerini alması, etkin ve saygın bir devlet olarak kabul görmesi için yeterli olabilmiştir.
Laik Cumhuriyetin temelleri kurtuluş mücadelesi ile birlikte atılmış ve hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğu ilkesi daha savaş yıllarında bile yüksek sesle dile getirilmek suretiyle tüm dünyaya duyurulmuş ve ilan edilmiştir.
Eğer bugün; rahat bir nefes alabiliyorsak,
Eğer bugün; haktan, hukuktan, özgürlükten söz edebiliyorsak,
Eğer bugün; egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesinin varlığından, kuvvetler ayrılığından söz edebiliyorsak,
Eğer bugün; her türlü olumsuzluğa rağmen, laik bir Cumhuriyet yönetiminde yaşama imkânına sahip olabiliyorsak,
Bunu kurtuluş mücadelesine, bu mücadeleyi yapanlara, Atatürk ilke ve devrimlerine, laiklik ilkesine borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.
Bu nedenlerle 9 Eylül tarihini de, kurtuluş mücadelesinin başarıyla sonlandırılmasını da, laik demokratik sosyal hukuk devletine kavuşmamızı da, unutmamak gerekir…
YORUMLAR