Yıllardır yazar, söyler ve uyarırız: Siyasette başarılı olabilmek için kırsal kesim ile varoşlara girmek, öteki olunmadığını kanıtlayacak tutum ve davranış içerisinde olmak gerekir deriz.
Yıllardır yaptığımız bu uyarılara ne yazık ki son zamanlara kadar fazlaca önem verilmemiş idi.
Ancak bir süredir bu yazılanların, söylenenlerin ve yapılan uyarıların nihayet farkına varıldı, kırsal kesim ile gecekondu bölgelerinde yaşayan yurttaşlarımıza öteki olunmadığı, sorunları ile samimi ve içten ilgilenecek ve bu sorunlara çözüm bulacak anlayışın sosyal demokrat partilerde olduğu anlatılmaya başlandı.
Sosyal demokrat partinin olmazsa olmazları arasında altı ok ilkesi bulunmaktadır.
İşte bu ilkeler iyi bir şekilde anlatıldığı, bu ilkelere ödün verilmeden sahip çıkıldığı takdirde bilinmelidir ki; sosyal demokrat partiye ve anlayışa oy vermeyeceği söylenen yurttaşlarda oy verecek ve bu anlayışı destekleyecek.
Yeter ki; anlatılsın, inandırılsın ve öteki olunmadığı gerçeği kabul ettirilsin.
Bugünkü yazımızı, böyle bir girişten sonra tamamlama gereğini duyuşumun nedenini de kısaca anlatmak istiyorum.
Geçtiğimiz hafta bir hanım ile yaptığım sohbet, bana bunları hatırlattı ve uyarılarımın doğruluğunu bir kez daha kanıtladı.
Sohbet ettiğim hanım muhafazakâr çevrenin bir ferdi olarak inancı gereği de başı örtülü bir yurttaşımız idi.
Ama doğruları görüyor, yaptığımız bu uyarıların haklı olduğunu kabul eden bir tutum ve davranış sergiliyordu.
Bana dedikleri şunlardı:
Bugün ne çekiyorsak cehaletten çekiyoruz.
Bu nedenle eğitime büyük önem verilmelidir.
Eğer 1924 yılında kabul edilen eğitim-öğretim birliği yasasının gerekleri tam olarak yerine getirilse idi bugünkü olumsuz tablo ile karşı karşıya kalmazdık.
Eğer köy enstitüleri kapatılmasa idi yine bugünkü olumsuz tablo ortaya çıkmazdı.
Ancak ne yazık ki; çağdaş eğitime önem verilmedi, aksine çağdaş bir eğitim modelinden geriye dönüş için zaman zaman adımlar atılması yoluna gidildi.
Böyle olunca da bugünkü her yönden olumsuz olan tablo ortaya çıktı.
Böyle bir olumsuz tablo yaşama geçirilince, elbette ki tek adam anlayışı da egemen olacak, elbette ki liyakat yerine adam kayırma anlayışı kendini gösterebilecek, elbette ki ekonomik sıkıntılar meydana gelecek ve bu sıkıntıların üstesinden gelinebilmesi için yük yine kırsal ile gecekondularda yaşayan vatandaşların ağırlıklı olarak sırtına binecek.
İşte ben bu nedenledir ki iktidar partisine değil muhalefet partisine oy veriyorum.
Bu sözleri duyduktan sonra bende hiçbir zaman tükenmemiş olan umudun daha da güçlendiğini gördüm ve anladım.
Artık umut tohumları yeşermeye, gelişmeye, güçlenmeye ve ürün vermeye başlamıştır.
Bunun önüne kimsenin geçmesi mümkün değildir.
Bu umut tohumlarının gelişmesini engellemeye ve ürün vermesine mani olacak yollara başvurmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Zira özgürlükçü demokrasilerde, seçmen bu anlayışa sahip olmuş ise artık bu anlayışın gelişmesi, güç kazanması ve kazandığı gücü de sandıkta belli etmesi hiçbir şekilde engellenemez, durdurulamaz.
Bu nedenle de ülkemizin geleceği açısından aydınlık günlerin çok yakın olduğuna, özgürlükçü demokrasinin, parlamenter sistemin tüm kurum ve kuralları ile birlikte yaşama geçirileceğine, böylece daha güzel, daha aydınlık, daha çağdaş, herkesin eşit bir şekilde elini taşın altına koyduğu, herkesin tasada da kıvançta da birlik ve beraberlik içerisinde mutlu bir yaşam süreceğine inancım daha da arttı.
Bu sohbet bana bir gerçeği daha gösterdi: Sabırla, kendini en doğru bir şekilde ifade etmekle, öteki olunmadığını kanıtlamakla çok şeyin üstesinden gelinebilir.
Bu nedenle umudum daha da artmıştır. Yeşermeye başlayan umut tohumlarının ürünleri çok yakında ülke geneline yansıyacak ve sandıktan bu umut tohumlarının ürünleri oy olarak çıkmak suretiyle ülkenin esenliğe kavuşmasına neden olacaktır….
YORUMLAR