Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Av. Nabi İNAL

Uyanış başladı…

Demokrasi tarihimize şöyle bir dönüp baktığımızda; tüm hakların bize altın tepsi içerisinde sunulduğunu, bu hakları elde edebilmek için hiçbir mücadele yapılmadığını görürüz.

Bunun sonucu olarakta, yönetimi elinde bulunduranlar, iktidar sahipleri, çeşitli nedenlerle verilen hakları adım adım geri alma yolunda adımlar attıklarında hiçbir karşı duruş olmamış, böyle olunca da amaçlarına kolaylıkla ulaşabilmişlerdir.

1946 seçimleri ile birlikte adım attığımız çok partili yaşam sürecinde, demokrasiye geçişle birlikte yurttaşlarımıza tanınan haklar zaman içinde budanmaya çalışılmıştır.

Bu bağlamda yapılan devrimlerden de geriye dönüş için, sistemli bir hareket başlatılmış ve bunun sonucu olarak ta konuşan Türkiye yerine konuşamayan Türkiye tablosu meydana gelmiştir.

Dikkat ederseniz konuşmayan Türkiye demedim, k o n u ş a m a y a n Türkiye dedim.

Zira gelişmeler öylesine oluşmuştur ki, artık insanlarımız konuşma, eleştirme, hakkını arama konusunda tamamen içine kapanık bir hale gelmiş, adeta korku duygusu benliklere yer etmiştir.

Oysaki korkunun ecele faydası olmadığı, özdeyişlerimizden biridir.

Eğer korkunun ecele faydası olsa idi, bugüne kadar çok şeyin değişmesi söz konusu olabilirdi. Ama böylesi bir değişim olmadığına göre, korkmakla, suskun kalınmakla, yasalar çerçevesi içerisinde hak aramaya cesaret edememekle bir yere elbette ki varılamaz.

İşte demokrasi tarihimizdeki gelişmeler sonucu, toplum suskun bir topluma dönüştü.

Bu hale gelinişin önemli nedenlerinin başında, eğitim düzeyimizin düşük olması gelir.

Nitekim eğitimin önemini bilenler, genç Türkiye Cumhuriyetini kurduklarında, bu konuda önemli adımlar atılmasını sağlayacak olan yasaları yürürlüğe koymuşlardı.

Ama tıpkı demokrasinin ve demokrasi ile verilen hakların altın bir tepsi içerisinde sunulması gibi, çağdaş bir eğitim olanağının sağlanması da altın bir tepsi içerisinde sunulduğu için, zaman içerisinde bu olanak elden alındı. Böylece bu günlere gelindi.

Yıllardan beri yazar, çizer ve söyleriz: Sorunların üstesinden gelebilmek, çağdaş bir toplumun kalıcı bir şekilde var olmasını sağlayabilmek için, kırsal ile gecekonduda yaşayanlara bu gerçekleri anlatmak, kabul ettirmek, o yöre insanını, öteki olunmadığına, aksine kendilerinin yararlarını koruyacak olan kişiler olunduğuna inandırmak gerekir.

Yıllardır söylediğimiz sözler, yazdığımız yazılar, yaptığımız uyarılar fazlaca önemsenmemiş idi.

Ta ki geçtiğimiz günlere gelinceye kadar.

Zaman içinde bu gerçek görüldüğü ve bu yolda adımlar atıldığı içinde 31 Mart seçimlerinde uyanışın başlayarak semere vermeye başladığı net bir şekilde görülmüştür.

Bir hukuk garabeti olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının seçimlerinin yenilenmesi kararı sonrasında toplum, konuşmaya, korku duygularını elinin tersi ile itmek suretiyle demokrasinin kuralları içerisinde yasaların verdiği hakları kullanmaya, kullanmasını engel olmaya kalkanları da sorgulamaya başlamıştır.

Nitekim İmamoğlu’nun çağrısı üzerine, başta sanatçılar olmak üzere çeşitli meslek kuruluşları mensuplarından gelen açıklamalar, söylenen sözler, yazılan yazılar, sosyal medyadaki haberler, bunun açık bir kanıtı ve aynı zamanda müjdecisi olmuştur. Hele hele sanayicilerin uyarıları oldukça dikkat çekicidir.

Bu nedenle, uyanışın başladığı gerçeğini kimsenin göz ardı etmemesi gerekir.

Bu nedenle, bu uyanışın önüne takoz koymak, engellemeye kalkışmak boşuna gayretten öteye gitmeyecektir.

Bu nedenle, umutsuzluk bulutları dağılmaya başlamıştır.

Bu nedenle, mutsuzluk havası ortadan kalkmaya başlamıştır.

Bunun sonucu olarakta, mutsuzluklar mutluluğa, umutsuzluk duyguları umuda, çağdışı anlayış çağdaşlığa, korku havası ise özgürlük türkülerinin söylendiği bir ortama dönüşmeye başlamıştır.

23 Haziranda sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi yapılmayacak, 82 milyon yurttaşımızın demokrasiye olan bağlılıkları bir kez daha yüksek sesle dile getirilmek suretiyle korkuyu yendikleri, özgürlüğe doğru hızla yürüme isteğinde oldukları da kanıtlanacaktır.

Yeter ki oy vermeye gidilsin, yeter ki sandığa ve oylara sahip çıkılsın.

Bilinmelidir ki; 23 Haziran’dan sonra, her şey daha güzel olacak…

[email protected]

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER