Peki, ‘Ne Zaman’ Yaparız?
Antakya PTT Baş Müdürlüğü binası önüne asılan ‘uyarı içeren branda’ kalkalı çok uzun zaman oldu.Hatta buna dair haberimizin yayın tarihi olan 5 Mart 2017 Pazar ile 19 Nisan 2018 Perşembe arasında tam 1 yıl 1 ay 14 günü geride bırakmışız!
2017 senesi Mart ayında yaptığımız habere şu şekilde başladık… “Atatürk Anıtı’na bakan PTT binasını çevreleyen taş duvarların hemen yanı başına Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından eklenen dubaların önce ‘ne’ amaçla olduğu anlaşılamadı. Binayı çevreleyen taş duvara yaklaşık 1 metre açıkta boylu boyunca ilerleyen dubaların ne olduğu ve ne amaçla bu bölgeye yerleştirildiği vatandaşlar tarafından anlaşılmaya çalışılırken, beklenen uyarı en sonunda geldi. Birbirine zincirle bağlı dubalara işaret eden uyarıda şu ifade yer aldı… ‘Duvarlar -yıkım- tehlikesi oluşturduğundan, kaldırım kısmen yaya trafiğine kapatılmıştır.”
-KAÇ GÜN OLMUŞ?-
Antakya PTT Baş Müdürlüğü binası önüne asılan bahse konu ‘uyarı’ kalkalı çok uzun zaman oldu. Hatta buna dair haberimizin yayın tarihi olan 5 Mart 2017 Pazar ile 19 Nisan 2018 Perşembe arasında tam 1 yıl 1 ay 14 günü geride bırakmışız! Peki, “yıkım- tehlikesi” ne olmuş, biliyor muyuz? Bu konudaki çalışma ne olmuş, sorguluyor muyuz? ‘Tehlike var’ diyenlerin aldığı önlem ne olmuş, soruyor muyuz? ‘Uyarı’ brandasını asıldığı yerden kaldıranların ‘yıkımın tehlikesinde yürüyenlere mesajı ne olmuş, takibini yapıyor muyuz? Ama en çok da, kurumsal uyarıya karşın aradan geçen 410 günde hiçbir şey yapmayanların denetiminde durması gereken kent idarecilerin yaptırımı ne olmuş, cevap için ısrar ediyor muyuz?
-NE DEMİŞTİK?-
Soruların cevapsızlığında ve “yıkım- tehlikesi” olduğu söylenen duvarların yanı başında yürüyenlerin şehrinde düne dair söylediklerimizi bir kez daha tekrar edelim o zaman!
“Bugünün çapraz sorgusuna, PTT Merkez Müdürlüğü’nün son çalışması girsin! Antakya kent merkezindeki idare binasının önüne sadece birkaç hafta önce astıkları plastik bir branda üzerine yazılı, “Duvarlar ‘yıkım’ tehlikesi oluşturduğundan, kaldırım kısmen yaya trafiğine kapatılmıştır” uyarısı ile girsin… Uyarı üzerine, duvara yakın kaldırımın Büyükşehir destekli kapatılması ile girsin… Ama zaman içinde, kapatılan alanı sınırlayan zincirli engelin kalkması ile de girsin… Ama en çok da, vatandaşı olası bir tehlikeye karşı uyaran brandanın kaldırılması ile girsin… ‘Bize emanetsiniz’ demeyi bırakıp, ‘Allah’a emanet olun’ diyen resmi bir algı ile girsin !
O zaman soralım mı? Madem uyardınız (!) bizleri, buna dair çalışmaya ne oldu? Risk içerdiğini söylediğiniz duvarları o riskten kurtaracak projelendirmeye ne oldu? Yıkım tehlikesi olduğunu açık açık söylediğiniz duvarların yanı başından çocuklar güle oynaya geçerken, sizlerin kurumsal sorumluluğuna ne oldu?
Sahi, hangi ara bu kadar lakayt iş yapar olduk? Hangi ara devlet işini bu kadar gevşettik?
Makam ağırlığını ise hafiflettik! Açık ve net, ben şikayetçiyim! Olası bir kaza için şimdiden şikayetçiyim!
Bir vatandaş olarak beni hiçe sayanlardan şikayetçiyim! Verilen sözleri rüzgara savuranlardan şikayetçiyim!
Hizmeti sulandıranlardan şikayetçiyim! Balığın baştan koktuğu bu hikayeyi ise toptan reddediyorum… Yok, bu hikaye bana ait değil! Böylesi yönetilen bir şehir bana ait değil… Yaşamlarımızı oyun hamuru gibi şekilden şekle sokmaya çalışanlar bana ait değil… ‘Yaptım-Oldu’ mantığını kent idaresinin hemen her hücresine bir hastalık gibi yayan zihniyet bana ait değil… Hayatlarımızla, yüzümüze baka baka alay eden bu makam sahipleri bana ait değil… Sahi, bize ait olanlar nerede? Ne yaptınız onlara?”
-VATANDAŞ SORUYOR!-
Bizlerin, aradan geçen 1 seneyi aşkın süredir gündemde tuttuğu ‘sorun’ konusunda vatandaşın tepkisi ise ‘alıştık’ yönünde!
“Hatırlıyorum, ama uzun zaman önceydi. Duvarlarda sorun varmış sanırım ya da böyle bir şeydi. Artık uyarıyı kaldırdıklarına göre bir şey kalmamış olmalı. Yoksa buradan her gün çoluk çocuk herkes geçiyor, önlem almazlar mıydı? Alırlardı! Sorun kalmamış, ama dubaları kaldırmayı unuttular demek ki… Eğer böyle değil de, sorun deva ediyorsa, işte buna ‘burası Türkiye’ derim işte! ‘Hikâyemiz hiç değişmiyor’ diye de eklerim. Ama şaşırır mıyım? Keşke ‘evet’ deme şansım olsaydı. Ne yazık ki şaşırmazdım. Dedim ya, ‘burası Türkiye’! Bunun gibi milyon tane örneğimiz var. Keşke olmasa, ama var!” -Tamer Yazar-