Ardından bir taş eksilttiler
10 seneyi aşkındır oturduğu taş evin olduğu sokağın hemen yanı başındaki kemer yapıyı işaret eden Betül Candaş, fotoğraf çektirmek için üzerine çıkanlarca büyük bir parçası yere düşürülen yeri işaret ederken, yitip gidenlerin kenti adına ayağa kalkıp ‘sorumluluk’ alması gerekenlere iliştirilen sorulara cevap da arıyor…
Eski Antakya sokaklarına girdiğinizde; Kemerli dar koridorlar boyunca ilerleyen yaşamlara, dünü fısıldayan hikâyeleri ile ahşap ve taş evlere, hayran bırakan şekilleri ile size kendi hikâyelerini anlatma çabasındaki kapı tokmaklarına ve hala eksilmeyen gülümseyişlere tanıklık ediyorsunuz. Dün kokan sokakları arasında bugüne açılmış taş evlerin içindeki çay bahçelerinde Antakya kahvesi içmek ise ayrı bir güzellik ya da geniş avlulu bu evlerin restoran haline gelmiş hallerinde bu kentin zengin mutfak kültüründe mola vermek de… Uzun Çarşı’yı gezerken kömürde kızarmış künefe ile günün finalini yapmak da…
Peki, her şey güllük gülistanlık mı? Değil! O yüzden de öncesindekini tekrar edelim ve diyelim ki… Antakya’nın gerçek hikâyesi için doğu yakasının içine dalmak gerek… Tokmaklı kapıların dar koridorlarda kalabalık ettiği dünde adımlamak gerek… Ve her adımdaki kayboluşa dokunmak gerek…
-BAKIMSIZ!-
Bugüne geçmeden, dünün kelimeleri ile devam edelim mi? Çünkü aynı yerdeyiz… Zenginler Mahallesi’nde. Yorgun ve yoksul sokakları arasında birikmiş, bir o kadar yorgun ve bir o kadar yoksul evlerin adresinde. O adresin taş bir kemer noktasındayız! Dar bir sokağın üzerinde birer yarım ay şeklinde yükselen iki kemerin hemen yanı başında… Kemeri oluşturan kesme taşların dün hikâyesi bilinmiyor. Ancak dün yalnız değil! Bugünün işgalinde! Öyle ki, eldeki ‘bugün’, dünü anlatan taş kemeri sarıp sarmalamış adeta. Bozulan ve kendini zamana karşı koruyamayan taşların arasına çimento olarak girmiş! İşçiliği de, estetiği de es geçmiş. Özensizliğin altına imza atmayı ise ihmal etmemiş. Sadece bu da değil! Çimento da değil! Yazılar, boyalar, karalamalar… Çok belli! Kimselerin gelip gitmediği! Hele ki bakımı ile sorumlu olanların uzun zamandır uğramadığı.
-NASIL OLDU?-
Yaklaşık 10 seneyi aşkındır oturduğu Zenginler Mahallesi’ndeki taş ve ahşap evinin hemen yanı başındaki kemeri işaret eden Betül Candaş, eldekinden kalan Antakya adına çok şey anlatan bu duruma dair konuşurken, hem düşündürdü hem gülümsetti. Yaşananları anlatırken, eski bir Roma kenti olan Antakya’nın çaresiz ayakta kalma çabasının lime lime olmuş hikâyesinden damlayanları ise her birimiz için bir kez daha netleştirdi.
Anlattıkları mı?
“Buraya gelen bazı gençler, fotoğraf çekmek istemişler, ki şartları abartılı şekilde zorlayarak bunu yapmak istemişler ve taş kemerin üzerine çıkmış içlerinden bir tanesi. Tabi, çok eski bir yapı ve üzerine çıktığı kemerin ortasındaki taşı yere düşürmüş. Düşürmesiyle beraber de o taş iki parçaya ayrılmış.”
Yaşananları, olayın ardından Zenginler Mahallesi Muhtarı ile de paylaştığını ve yapılması gerekenler noktasında kendisine bilgi verdiğini söyleyen Candaş, eldeki adına çok da umutlu olunmaması gerektiğinin altını çizecek ek bir paylaşımda da bulundu bizlerle.
-BİMER’E BİR YAZI!-
Betül Candaş’a BİMER’e yazdığı bir yazıyı ileten Zenginler Mahallesi Muhtarı Mahmut Gülcü, aslında, eldeki kent adına herkesin bir diğerinden ne kadar uzak durduğunun da fotoğrafını çekmiş. Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) mevcut sorunlara ilişkin iletilen ve Candaş tarafından bizlerle paylaşılan yazıda şu ifadelere yer verilmiş:
“Hatay ili Antakya ilçesi Zenginler Mahallesi’nde Muhtarlık görevi yapmaktayım. Antakya Belediyesi Fen İşleri Müdürü Mehmet Bök Bey’e mahallemdeki beton yama yapılacak yerleri 2 aylık süre içerisinde 6-7 defa bildirmeme rağmen çözüm üretilmedi. Ayrıca, Mahallem, Antakya’nın ilk mahallelerinden olup, tarihi yapısı nedeniyle birinci derece sit alanı olmaktadır. Antakya Belediyesi Kudeb Birim Sorumlusu Cevdet Havayioğlu’na mahallemin sorunlarını defalarca iletmeme rağmen, mahalle sakinleri olarak hiçbir sonuç alamamaktayız. Mahalle Muhtarı olarak, Cevdet Bey’i telefonla arıyoruz, ancak kendisi telefonlarımıza cevap vermemektedir. Bunlara istinaden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zatıalimiz Muhtarlara bu kadar ehemmiyet verirken, Ak Partili Belediyemiz-Antakya Belediyesi, Sayın Cumhurbaşkanımız ve ayrıca Sayın Başbakanımızın yürümüş olduğu bu kutsal yolda sınıfta kalmıştır.”
Aynı zamanda Akdeniz Muhtarlar Federasyonu Başkanı da olan Zenginler Mahallesi Muhtarı Mahmut Gülcü’nün bu ifadeleri, bu kentin kültürü ve tarihi adına resmi kurumsal kimliklere yüklenilen sorumluluklar adına çok şey anlatıyor. Peki, haklarında anlatılanlara cevap vermek isteyenler olur mu? Durum, eldeki kadar trajik mi sahi? Eldekinin anlattığı kadar sahipsiz mi?
-SAHİPSİZ!-
Cevap ‘Evet’ mi bilinmez ama, bu kemere dair konuşan vatandaşın düne ekli kelimelerinin bugün de geçerliliğini koruduğunu söylesek mi?
O zaman yine o konuşsun ve bugüne bir nokta koyalım!
“Bazen elinde kalem, bu duvarlara bir şeyler yazanları görüyoruz, ama bir şey demiyoruz, diyemiyoruz. Desek ne olacak? Bugün gidip yarın yine gelecekler! Hatta bu defa geldiklerinde belki de küfürlü bir şeyler yazacaklar. O yüzden bu şiirlere, tüm o renkli renkli kalplere razıyız. Madem engelleyemiyoruz, yazsınlar. En azından bizleri utandıran küfürler yazmasınlar.
Peki, niye temizlemiyorlar? Güzel soru… Siz bilmiyorsanız biz nasıl bilelim? Vardır bir bildikleri! Belki de tüm duvarların yazılarla dolmasını bekliyorlar! Eskinden böyle miydi? Bu evler ya bakımsızlıktan ya da terk edilmişlikten yıkılır, çökerdi. Şimdi restore edilenlerden bazıları bile bu yazılar yüzünden bakılmayacak halde. Emeğe yazık, tarihe yazık, kültüre yazık, bu şehre yazık. Ne diyelim başka?”
Sahi, ne diyelim başka? -Tamer Yazar-