Türk tipi başkanlık diye adlandırılan yönetim biçiminin, sonuç itibariyle o ülkeyi tek adam anlayışı ile yönetilmesi gibi demokrasi ile bağdaşmayan bir sonuca götüreceği yazıldı, çizildi, söylendi.
Ama bu uyarılara kulak veren olmadığı için de, referandumdan geçmek suretiyle sistem yasalaştırıldı.
Türk tipi başkanlık sisteminin yasalaşması sonucu yapılan seçimlerle de resmen uygulamaya konuldu.
Aradan geçen kısa zaman içerisinde bu sistemin, ülkenin zaten var olan tek adam anlayışının hakim olduğu siyasal partiler açısından daha da katı bir uygulamaya neden olduğu görülüp anlaşıldı.
Artık tek kişinin anlayışının, kararının, sözlerinin attığı ve atacağı adımların, çoğunluğu elinde bulunduran siyasal iktidar açısından aynen yaşama geçirilmesinin vazgeçilmez olduğu gerçeği net bir şekilde kendini göstermeye başladı.
Aradan geçen kısa süre içerisinde Türk tipi başkanlık sisteminin, gerçek demokrasi ile bağdaşmadığı ve bünyemize uymadığı gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Bir asrı aşkın süredir uygulanmakta olan parlamenter sistemin daha da güçlendirilmesi suretiyle, tüm demokratik ülkelerde var olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin ödünsüz yaşama geçirilmesi gerekliliği bir kez daha açıkça görülüp anlaşılmaya başlanmıştır.
Yaşama geçirilen Türk tipi başkanlık sistemi ile kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelendiği, parlamentonun ise tamamen etkisiz bir durumda kaldığı gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Bu durumu görenlerin, adım adım sesleri yükselmeye ve yeniden eski sisteme dönmek suretiyle kuvvetler ayrılığı ilkesinin ödünsüz uygulanması, güçlendirilmiş parlamenter sistemin yaşama geçirilmesi yolundaki beklentiler yüksek sesle dillendirilmeye başlanmıştır.
Öyle ki, birçok siyasi partiden de bu doğrultudaki beklentiler açıkça söylenmekte ve yeniden eski sisteme dönülmesi hususunun neden ve gerekçeleri açıklanmaya başlandı.
Son günlerdeki bir gelişme de, bu konudaki talebin ve beklentinin haklılığını ve doğruluğunu gözler önüne serme fırsatını vermiştir.
Bilindiği üzere yeni sistem gereğince, tüm kararlar tek kişinin gösterdiği doğrultuda alınmakta, tüm adımlar işaret edilen yola doğru atılmaktadır. Bunun aksinin düşünülmesi bile imkânsız bir hale gelmiş gibidir.
İşte böylesi bir ortamda, muhalefetin ve sağduyu sahiplerinin tüm uyarılarına rağmen, termik santrallere konulacak olan filtrelerin iki buçuk yıl daha ertelenmesi yolundaki iktidar kanadının meclise getirdiği teklif kabul edilmiş ve onay için Cumhurbaşkanlığına gönderilmişti.
İnkâr kabul etmeyecek bir gerçek vardır, o da bu yasa teklifinin AKP genel başkanının bilgisi ve oluru olmadan meclise getirilemeyeceği ve parlamentoda da böyle bir teklifin yasalaşmayacağıdır.
Nitekim tüm uyarılara, filtre takılmasının ertelenmesinin oluşturacağı sakıncaların yazılıp çizilmesine rağmen, tasarı meclisten kabul suretiyle geçti.
İşte ne oldu ise bundan sonra oldu.
Tepkiler çığ gibi artmaya başladı.
Sakıncalar bir kez daha gözler önüne serildi.
Yasanın onaylanması beklenirken birden bire veto edildiği açıklandı.
Şimdi herkes şu soruyu sormakta kendini haklı görüyor: Mademki bu erteleme zararlı idi, neden meclise sunulmasına iktidar kanadı olur verdi. Mademki belirtilen sakıncalar yerinde görülmeyerek tasarı yasalaştı, neden veto edildi?
İşte bu durum dahi, tek adamın görüşünün değişmesi suretiyle, parlamentonun iktidar kanadının da görüşünün değişebileceği görüntüsünü verir oldu.
Bu gelişme bile, mevcut sistemin biran evvel değiştirilerek, eski sisteme dönülmesi ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ile güçlü parlamentonun yaşama geçirilmesi zorunluluğunu anlamaya yeter de artar bile.
Diliyoruz ki; vakit geçirilmeden, daha çok mağduriyetler oluşmadan, eski sisteme dönülmek suretiyle demokrasimiz güçlendirilir, parlamentomuz yeniden etkin bir konuma getirilir…
YORUMLAR