Antakya ve Defne ilçeleri, yaşanan büyük yıkımdan sonra hızla yeniden inşa sürecine girdi. Şehircilik adına ilk şoku yaşayanlar, artık yeniden ve kalıcı barınma sorununu çözmek için kolları sıvadı. Bu aşamada geriye göç de hızlandı. Ancak, depremden bu yana Hatay’ı terk etmeyen ve gün be gün değişimi çıplak gözlerle gözlemleyen vatandaşlardan homurdanmalar yükselmeye başladı. Bu aşamada Antakya ve Defne ilçelerinde eskisinden de kötü bir çarpık kentleşme tehlikesinin olduğu dile getiriliyor. Bu önemli serzenişlerden biri de Antakya gazetesi okurlarından iş insanı Mutlu Deviren. Mutlu Deviren, kamuoyuyla paylaşılmasını istediği şu ilginç görüşleri aktardı:
“Sinan Bey merhabalar. İyi çalışmalar dilerim. Maalesef Hatay Antakya olarak çektiğimiz çileler bitmek bilmiyor. Sizi ilerde çok sıkıntı yaşayacağımız bir konu hakkında bilgilendirmek istiyorum.
Depremden sonra Antakya çevresinde çok fazla bina yapılmaya başlandı. Bunların bir kısmı mecburiyetten, ihtiyaçtan yapılıyor olsa da bir kısmı da ticari olarak inşa ediliyor. Belediyeler, depremden dolayı kontrolleri bırakıp bu plansız yapılara biraz da göz yumar oldular. Bu yapıların hiçbir yasal durumu yok. Bu yapılar imarsız, ruhsatsız, izinsiz şekilde yapılıyor ve her geçen gün de çoğalmaya devam ediyor. İskenderun yolunun hali ortada, çevre yolumuz zaten kötüydü. Reyhanlı yolundaki tarım arazilerine de binalar kondurmaya başladık. Tarım arazilerini de mahvettik. Şehirimizin çevresi saçma sapan, plansız binalardan ve konteyner baraka işyerlerinden doldu taştı. Depremi fırsata çeviren, normal zamanda yapılamayacak binaları yapanlar dahi olmaya başladı. İnanın, şu anda bir gökdelen yapsanız, bir site kondursanız kimse size karışmayacak. Ve bunları yapanlar da var. Bu gidişe yetkililer dikkat etmezse hem kentin görünümünü berbat edeceğiz hem de tarım arazilerini heba edeceğiz. Belki ilerleyen zamanlarda şehir merkezi yeniden oluşacak, planlı güzel bir şehir merkezine kavuşacağız ama bu sefer şehrimizin girişini, vitrinini mahvetmiş olacağız. Geri dönüşü olmayan bir şekilde kaos şehrine dönüştürmüş olacağız.
Belediyelerin en temel asli görevleri imar planı oluşturmak, çevre düzenlemesi yapmak, şehri güzelleştirmektir. Belediyeler, proje üretecek eleman yok diye söylenip duracağına asli görevlerini yapıyorlar mı diye kendilerine bir baksınlar. Belediyeler esas görevlerini yapamazken, seçimden önce anlattıkları süslü sözlerle mi şehri proje sahasına çevirecekler; yoksa çok önemli olan belediye logo değişim anketleriyle mi? Şehrimizin vitrini bittikten sonra mı harekete geçecekler? Siz de yol üzerindeki çarpık, estetiksiz, saçma sapan yapıları görebilirsiniz. Ortam o kadar müsait ki en önemli yolumuz İskenderun yolunda bile neredeyse yolun içerisine yapılmış işyerleri ve binalar var. Yol gasp edilmiş. Bu yetkililerin gözünden kaçıyor ya da önemsenmiyor. İlerde bir de bu durumdan dolayı sıkıntı çekeceğiz. Geç olmadan gündeme getirmek, yetkilileri uyarmak gerekir diye düşünüyorum.
İkinci bir sıkıntılı durumumuz da gerçek esnafı prefabrik çarşılara yönlendirdiler. Ama maalesef şehrin çevresinde açılmış konteyner, baraka ve prefabrik iş yerlerinden dolayı bu prefabrik çarşılar ilgi ve rağbet görmüyor. Hiçbir prefabrik çarşıda çalışan esnafımız halinden memnun değil. Bunun da tek sebebi depremi fırsat bilip yol üzerinde insanların aktif olarak kullandığı yerlere açılmış konteyner, baraka ve prefabrikten yapılmış ruhsatsız iş yerlerinin olmasıdır. Hepsi yolun, kaldırımın üzerine yerleşmiş işyerlerinden kaynaklıdır. Esas ruhsatlı olan esnaf prefabrik çarşılarda bulunmaktadır. Bu işyerleri çarşı esnafımızın maalesef hakkına girmektedir. Ortam o kadar müsait ki adeta yol üzerinde şubeleşip 10’un üzerinde işyeri olan kişiler bile bulunuyor. Bunun da tek sebebi yine aynı şekilde belediyelerin asli görevlerini yapmayıp denetimleri ve kontrolleri bırakmış olmasından kaynaklıdır. Peki ya insanların sağlığı ve gıda güvenliği?
Daha geçen günlerde Sayın Bakanımız Özhaseki’nin söylemiş olduğu artık yapılarda sıfır tolerans dönemine geçiyoruz. Belediyeleri uyarıyorum diyerek artık mühendislikte ve denetimde sıfır tolerans göstereceğiz söylemleri gene mi bizlere uğramamış oluyor? Bu konudaki hassasiyetiniz karşısında bizi anlayacak memleketimizde tek duayen gazeteci Sayın Sinan Seyfettinoğlu Beyefendi, lütfen sesimiz olmaya devam edin. Çok teşekkür ediyorum, saygılar…” – Sinan Seyfittinoğlu-