Tedavi için farklı şehirlerdeki hastanelere başvuran Azrak, iyileşememesi üzerine bir yakını tarafından Giresun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yönlendirildi.
Azrak, buradaki 50 günlük tedavinin ardından sağlıklı günlerine döndü.
“Bu sendromda hiç içmiyorsunuz ama yüksek miktarda alkole maruz kalıyor vücut”Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Emel Uzunoğlu, AA muhabirine, Azrak’ın hastalığının “auto brewery” olarak adlandırılan, vücudun kendi kendine alkol üretme sendromu olduğunu söyledi.
Azrak’ın hastaneye müracaatının ardından araştırma yaptıklarını belirten Uzunoğlu, hastanın yatarak tedavi edilmesine karar verdiklerini aktardı.
Uzunoğlu, hasatlığın hem alkol hem de laktik asit düzeyi bakımından yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşabildiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“Bir konsey oluşturduk ve tedavi algoritması çıkardık, bir hipotez ortaya koyduk. İkinci gün alkol düzeyi çok yüksek çıktı. Akşam yatışı yapıldı, sabah da 30 promil alkolü vardı ve biz ortaya koyduğumuz hipoteze dayanarak tedavi protokolünü uygulamaya başladık ve hakikaten de hastamız cevap vermeye başladı.”
Hastalıkta atakların 3 ile 5 gün sürdüğünü ifade eden Uzunoğlu, “3 ile 5 gün dalgalanmalar şeklinde alkol yükseliyor, azalıyor ama bu 3-5 gün süren ataklar nihayetinde 2,5 saate indi, sonra da artık hiç atak görmüyoruz. Bugün 38’inci gün, bugün itibarıyla hiçbir atak yok.” dedi.
Uzunoğlu, literatürde alkolün hep şekerli gıdalarla yükseldiğine ilişkin veriler olduğunu anımsatarak, “Bağırsağımızda yaşayan mikroorganizmaların bir kısmı şekeri alıp ondan alkol üretiyor ve yüksek miktarlarda üretebiliyor.” diye konuştu.
Hastalığın sebepleri arasında bazı genetik yetersizlikler ile geçirilen operasyonların da olabildiğini vurgulayan Uzunoğlu, bunun sadece mikroorganizmaların alkol üretmesi olarak tanımlanamayacağını belirtti.
Uzunoğlu, mikroorganizmaların dengesinin, özellikle bilinçsiz antibiyotik kullanımı, kontrolsüz diyabet, geçirilen bağırsak operasyonları ve bilinçsiz beslenme şekilleriyle bozulması durumunda bu sendromun ortaya çıkabildiğini aktardı.
Alkolün insan vücuduna yaptığı etkilere işaret eden Uzunoğlu, “Bu sendromda hiç içmiyorsunuz ama yüksek miktarda alkole maruz kalıyor vücut. Bu kadar yüksek miktarda alkol karakter değişikliği yaratıyor ve bu nedenle Amerika’da işini, ailesini kaybeden vaka var.” ifadesini kullandı.
Uzunoğlu, Azrak’a uyguladıkları tedaviyle ilgili de “Bağırsaktaki dengeyi sağlayıp aynı zamanda oluşan atık molekülleri kandan süpürmek üzerine bir tedavi protokolü uyguladık.” dedi.
Hastalığı duyanların üç şekilde tepki verdiğini dile getiren Uzunoğlu, şunları kaydetti:
“Çok korkan, ‘Hastalık bulaşıcı mı?’ diyen grup var. Yaptığımız testlere dayanarak söylüyorum, bulaşıcı olduğunu düşünmüyoruz. İkinci bir grup da var ki mizah konusu yapıyorlar ama hiç eğlenceli bir hastalık değil, yaşayan için kabus dolu bir hastalık. Bir grup da var ki hiç inanmıyorlar, ‘O hastalar içiyorlardır.’ Biz hastamızı 30 gün takip ettik, kontrol altında, hiç alkol kullanmadan maalesef bir sürü atak geçirdi. Bu hastalar maalesef alkol kullanmadan alkol zehirlenmesi yaşıyorlar.”
“Çok mutlu olduk hastalığı tedavi edebildiğimiz için”İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kubilay İşveser ise hastanın tedavi sırasında 2-3 atak geçirdiğini söyledi.
Sonrasında uyguladıkları tedavilerle ataksız geçen sürelerin uzadığını ifade eden İşsever, şu değerlendirmede bulundu:
“Hastanın ataksız en uzun süresi 31 gündü, biz de bunu kendimize hedef koyduk, o günü de geçtikten sonra biz de çok mutlu olduk hastalığı tedavi edebildiğimiz için. Hasta aslında koma halinde değil ama bir nevi hafif bir karakter değişikliği gibi, halim selim huylu bir insanken, biraz daha agresifleşme gibi semptomlar görüyoruz. Alkol seviyesi çok yüksekken bu duygu hali bilinç bulanıklığına kadar gidebiliyordu ancak tedavimizle alkol seviyesi düştükçe bu semptomlar da ortadan kalkmaya başladı.”
“Bazen dikiş atılacak derecede düşme yaşayıp, bunu hatırlamıyorsunuz”Verda Güniz Atis Azrak da hastalık dolayısıyla günlük hayatını idame ettirmekte zorlandığını söyledi.
Atağın ne zaman ve ne şekilde geleceğinin belli olmadığını anlatan Azrak, “İster istemez yanınızda devamlı birinin sizi kontrol altında tutması gerekiyor, bu işin sosyal tarafı. İş hayatında devam ettiği zaman iyice zorlaşan bir durum çünkü atakların ne zaman geleceği belli değil.” dedi.
Bilinç kaybı yaşadığını ifade eden Azrak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eşim beni daha iyi gözlemliyor. Motor hareketlerde engellemeler olduğu özellikle yakın çevremden söyleniyor. Bunlarda bile etkilenme oluyor. Tam tabiri ile bilinç kaybı olmasa bile çoğunu hatırlayamadığınız ve hareketlerinizi kontrol edemediğiniz bir dönem oluyor. Ama yakınlarınız bunu çok daha fazla hissediyor. Bazen dikiş atılacak derecede düşme yaşayıp, bunu hatırlamıyorsunuz.”
Azrak, tanıyı ilk duyduğunda kendine mantıklı gelmediğini belirterek, “Sonra, ‘Neden üretiyor? Üretiyor da neden bu derece üretiyor? Üretilen alkol sağlığımızı ne kadar tehdit eder?’ diye düşünmeye başlıyorsunuz.” ifadesini kullandı.
Azrak’ın eşi Sami Azrak ise eşinin, ciddi sonuçları olabilen bir hastalık yaşadığını söyledi.
Hastalık nedeniyle eşinin yanından iki senedir ayrılmadığını vurgulayan Azrak, “Bakkala giderken komşumu çağırıyorum, yanında birinin olması gerekiyor çünkü aniden atak geliyor. O sırada her şeyi yapabilir, yaptığını hatırlamayabilir, ocağı açık unutabilir, düşebilir, birçok şey olabilir. Vücudunda alkol yükseldiğini bilmiyor ve kendini kötü hissetmiyor, normal hissediyor. Yani çok keyifli değil, dışarıdan göründüğü gibi, ‘alkol aldı’ gibi değil. Ortada daha farklı bir durum var ama Allah’a şükür şimdi hiçbiri yok.” dedi.