Ana Gündemimiz
Göç İdaresi Başkanlığı ve UNHCR Ortak Uyum İnisiyatifi kapsamında, Göç İdaresi Başkanlığı ve UNHCR Göç Araştırma Merkezlerinden Akademisyenlerin katılımıyla, “Göç Yönetimi ve Sosyal Uyum” konulu 1. çevrimiçi tematik İstişare ve Değerlendirme Toplantısı düzenlendi. Gündem, Hatay’dan Bolu ve Ankara’ya devam eden ‘sığınmacı’ karşıtlığı oldu!
Hatay ve Bolu yerel idarecileri ile başlayan, ardından devreye Ankara’nın da girmesiyle genişleyen, “Suriyeliler” başlığındaki “Yabancı Düşmanlığı” algısı, ülke gündemini tartışan toplantılara da “ana başlık” olmayı sürdürüyor.
Buna dair son toplantı, Hatay’ı da içine alan bölgede ‘Suriyeli Sığınmacılar’ üzerine ciddi sayıda araştırma yapan ve buna dair Raporları ile bilinen, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi -MÜGAM- Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın da katılım gösterdiği “Göç Yönetimi ve Sosyal Uyum” toplantısı oldu. Göç İdaresi Başkanlığı ve UNHCR Göç Araştırma Merkezlerinden Akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşen toplantıda, yükseltilen “yabancı düşmanlığı” konuşulurken, “uyum” konusu ise çözüm önerilerinin merkezindeydi.
-GERİ DÖNÜŞ!-
Toplantıda üzerine konuşulan raporlardan biri, Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın, Hatay’ı da içine alan “Suriyeliler Barometresi” olurken, geçmişte yapılan tespitlerin bugüne karşılık gelen durumları dikkat çekti. Bunun en net örneklerinden biri de “geri dönmek” iste(me)yenlerin oranında yaşandı! Söz konusu raporda, “Suriye’ye dönmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum” diyenlerin %16,7 olan oranı SB-2019’da %51,8’e, SB2020’de ise %77,8’e çıkmış, herhangi bir şart ortaya koymaksızın hiçbir şekilde geri dönmeyeceğini ifade edenlerin oranındaki bu olağanüstü yükselişin, Türkiye’deki Suriyelilerin geleceği ve uyum süreçleri bakımından dikkatle ele alınması gereken bir durum olduğu ifade edilmişti. Gelinen 2022 senesinde bu oranın yine benzer bir paralellikte yükseldiği tahmin ediliyor.
-NASIL BAŞLADI?-
Bugün Türkiye’de, 4 Milyonu aşan nüfusları ile ‘tartışma’ başlığının ana aktörleri konumunda yer alan Suriyelilerin Türkiye’ye gelişleri 2011’de Hatay üzerinden başlamış, hatta dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Temmuz 2012’de, “100 binlik sınırımız var! Şu an 67 bin oldu! Bu bile çok fazla! 100 binden fazla olursa, biz orada de facto güvenli bölgeler oluşturacağız. Çünkü bu bizim için ciddi bir risk olabilir” demişti.
-TEHDİT Mİ?-
Bu konuda konuşan, ancak güvenliği noktasında ismini vermek istemeyen, Hatay bölgesinde haber yapmak üzere bulunan yabancı bir gazeteci, Bolu ve Hatay örneklerinin, Türkiye’de “Sosyal Demokrat Parti” geleneği içinde tehlikeli bir şekilde yükselen sağ ve milliyetçi oyların ne kadar baskın olduğunu da ortaya koyduğunu dile getirirken, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Suriyeliler bir tehdit mi, bunu konuşmak gerekiyor. Ancak ‘tehdit’ diye ifade edilen insanları daha düne kadar ülkenin tüm şehirlerine kontrolsüzce dağıtanlar değil, eleştiri noktasında tutulanlar, ama hayatlarına devam etmek zorunda kalanlar, Suriyeliler. İstenmediklerinin o kadar farkındalar ki! Hangisiyle konuşsam bunu dile getiriyor. Bu ruh hali, korkunç. İstenmiyorsunuz, sevilmiyorsunuz, hatta nefret ediliyorsunuz! Bu, dayanılır bir ruh hali değil! Hele ki çocuklar için!
Açıkçası Hatay gibi kadim denen bir coğrafyada, milliyetçi bir belediye başkanının, ama sol bir parti adına bu kadar sert söylemleri bu kadar rahat dile getirirken, kendi Partisinden tepki almaması garip geliyor. Hassasiyetler değil, burada dile getirilen, ama bu insanların hedef gösterilmesi! Hem de açık açık!
Sosyal demokrat, demokrat sosyalist ve işçi sınıfı partilerin ortak olduğu Sosyalist Enternasyonal üyesi bir CHP adına buradaki ismin bu kadar rahat söylemlerle ‘yabancı düşmanlığı’ politikalarını paylaşıyor olması, bilmiyorum ama, ‘CHP de mi böyle düşünüyor?’ kısmına taşıyor bizleri! Her şeye rağmen, dilerim savaş bir an önce biter ve bu insanlar, hayal ettikleri gibi evlerine ve topraklarına geri döner.
Sizin ülkenizde bir laf var, ki genelde de aileler kullanıyor; ‘Ev ev üstüne olmuyor’ diye! Hatay, bunu doğruluyor!”
-Tamer Yazar-