Bireylerden uluslara kadar oluşan toplumun her katmanı için geçerli bir kural vardır. Bu, herkesin birbirine karşı sevgi, saygı ve ilgi ile yaklaşması ve bu davranışını devamlı sürdürmesi kuralıdır.
Önce aileden başlayalım. Eğer bir ailede, bireyler birbirlerine karşı sevgi, saygı ve ilgi dolu bir davranış içinde bulunurlar ise, o ailede huzur ve mutluluk net bir şekilde kendini gösterir.
Ailenin mutluluğu çevresine de yansır.
Eğer o ailede, huzur ve mutluluk söz konusu değilse, devamlı kavga ve gürültü sesleri etrafa yansıyor ise, o takdirde bu aile ile, komşuları ve çevresinde bulunanlar dostluk kurma yoluna gitmezler. Zira kavgacı bir ailenin çevresine de zarar vereceğini ve çevresinde de böyle bir ortamın yaratılabileceğini düşünürler.
Böyle olunca da kavgacı, gürültücü aile yalnızlaşır.
Çevresine baktığında, dost olarak hiç kimseyi göremez.
Eğer bunun aksine bir anlayış o aileye hakim ise, yani huzurlu ve mutlu bir görünüm içerisinde olunduğuna kanaat getirilirse, herkes o aileyle yakın ilişki kurmak ister. Ailenin yalnızlaşması söz konusu olmaz, aksine çevresi giderek genişler.
Bunu, aileden itibaren diğer oluşumlar içinde genişletmek mümkündür.
Her oluşumda, eğer o oluşumun içinde bulunanlar, birbirlerine karşı sevgi, saygı ve ilgi içerisinde davranışta bulunurlarsa, o oluşumunda mutlu ve huzurlu olduğu net bir şekilde görülüp anlaşılır.
Böyle olunca da herkes o oluşumun etrafında toplanmaya başlar ve çevresi giderek genişler, etki alanı giderek artar, gördüğü saygı giderek başkalarına örnek olacak bir hale bürünür.
Şimdi bu kuralı uluslar ve devletler içinde uyarlamak mümkündür.
Eğer bir ulus kendi ağırlığının, kendi saygınlığının herkes tarafından benimsenmesini, kabul edilmesini ve gereken sevginin, saygının ve ilginin gösterilmesini istiyorsa, diğer ulusların da aynı beklenti içinde olduğunu gözden uzak tutmadan hareket etmesi gerekir.
Eğer kendisine karşı ters bir hareket yapılmamasını, ağır söz söylenmemesini, uluslararası toplum içinde hak ettiği saygın yere oturtulmasını istiyorsa, karşısındakine de aynı şekilde bir davranış göstermek gerektiği hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bunu yapmaz, aksine bir tutum içerisine girerse, diğer ulusları, aşağılayıcı söylemlerle, küçük düşürücü konuma sokma yoluna giderse, bilinmelidir ki; karşı taraftan da benzer, hatta karşı tarafın gücüne göre daha ağır bir yanıt alır.
Şimdi uluslar için geçerli olan bu kuralın devletlerarası ilişkiler içinde uygulanacağını unutmamak gerekir.
Bir devletin yetkilisinin diğer devlet yetkilisine karşı saygısız, uluslar arası kurallara uymayan bir tutum ve davranış içerisin de bulunması halinde, ona hak ettiği yanıt verilmezse, bu duruma muhatap olanların toplum içerisinde saygınlığı ve etkinliği söz konusu olamaz. Ayrıca diğer devletleri de cesaretlendirir.
Kavga eden, bağırıp çağıran, asarım- keserim diyen, bilinmelidir ki; gücü ne olursa olsun sonunda yalnız kalmaya mahkumdur.
Sık sık yazdığımız ve hatırlatma gereğini duyduğumuz üzere, uluslararası ilişkilerde, karşılıklı çıkarlar söz konusudur. Bu çıkarların en iyi bir şekilde değerlendirilmesi ve kendi ülkesi yararına sonuçlanması için yapılacak görüşmelerde, sevgi, saygı ve ilgi ilkesinin ön plana çıkartılması durumunda, kazançlı çıkan bu kurala uyan taraf olacaktır.
Bana saygı gösterene bende saygı gösteririm.
Bana ilgi gösterene bende ilgi gösteririm.
Bana sevgi gösterene bende sevgi gösteririm.
Bireylerden, uluslara ve devletlere kadar her türlü oluşum için bu kuralı unutmamak ve hatırdan çıkartmamak gerekir.
Sık sık yazdığımız ve hatırlattığımız üzere: Saygı verilmez kazanılır. Aksi halde uluslararası arenada yalnız kalınır. Bunun zararı ise hem buna neden olana hem de mensubu olduğu devlete yansır…
nabiinal@hotmail.com