“Yalnız Kitap” Yakılan Kitaplara İsyan Ediyor

Yazar Orhan Tüleylioğlu ile son kitabı “Yalnız Kitap” üzerine derin bir sohbet…

Antakyalı yazar ve editör Orhan Tüleylioğlu, 1965’te Antakya’da doğdu. Ankara Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Şiirin yanı sıra karikatür, araştırma, inceleme ve denemeyle uğraştı. Bu türdeki çalışmaları birçok gazete ve dergide yayımlandı. Uğur Mumcu Vakfı yayınlarının baş editörlüğünü yaptı. Uzun bir dönemdir Antakya Toplumcu Halk Gazetesine danışmanlık hizmeti veriyor. Bizden biri bizimle büyüyen, yaşayan önemli bir değer…

Orhan Tüleylioğlu 2023 yılının Haziran ayında kitap dostlarına yeni bir kitap hediye ederek “ Yalnız Kitap “ adlı eserini yayınladı. 6 Şubat depreminden sonra Hatay halkının içinde düştüğü kaos ortamında bu kitap belki Hatay’da yeterince konuşulamadı ancak Edebiyat çevrelerinde önemli bir etki yarattı.
Yazar Orhan Tüleylioğlu ile “ Yalnız Kitap” üzerinden yakılan kitapları, yasaklanan yazarları ve hepsinden öte okumak ve kitap sevgisini, tutkusunu konuştuk. Sorularımıza içtenlikle yanıtlar veren değerli yazar Orhan Tüleylioğlu ile yaptığımız röportajı ilginize sunuyoruz:

Yeni kitabınız “Yalnız Kitap” okuyucuyla buluştu ve çok olumlu bir etki bıraktı. Öncelikle bize “Yalnız Kitap”ın başlangıçtan okuyucuyla buluşuncaya kadarki doğuş hikayesini paylaşır mısınız?
Tarih boyunca kitaba duyulan hınç, hiçbir nesneye duyulmamış. Totaliter yönetimlerin en büyük düşmanı kitap olmuş; önce okuma alanını daraltmışlar, olmamış yasaklamışlar, olmamış yakmışlar… Yalnız o kitapları yazan yazarları değil, okuyanları da hapse atmışlar. Ama yakarak, yasaklayarak bir kitabı yok etmek olanaklı olmamış. Kitap her defasında küllerinden yeniden doğmuş… Ülkemizde de, özelikle 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde benzeri durumlar yaşanmış. Evlerden kitaplar toplanmış, yasaklanmış, yakılmış; yazarlar tutuklanmış, işkence görmüş vb. Örneğin, 12 Mart döneminde Uğur Mumcu’nun evindeki kitaplara da el konmuş, Mumcu, bu olayı “Kitaplarımı İsterim” yazısında dile getirmiş ama kitaplarına bir daha hiç kavuşamamış. Bu yazıdan yola çıkarak, başından benzer olaylar geçen yazarları araştırmaya başladım.
Kitap düşmanlığına ilişkin ilginç bir örnek de Çin’de yaşanmış. MÖ 213 yılında Çin İmparatoru Şih Huang-ti, okumaya son vermek amacıyla ülkedeki tüm kitapları yaktırmaya çalışmış, ama ömrü buna yetmemiş.

Hemen kitabınızdaki ilk sayfadaki cümleden hareketle başlamak istiyorum. Ray Bradbury’den yaptığınız bir alıntı ile “Kitap yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri de kitap okumamaktır” diyorsunuz. Buradan hareketle okuyucuda kitap okumanın önemi üzerine bir farkındalık yaratmak mı istediniz?
Ray Bradbury, çok sevdiğim yazarlardan. Çok ilginç, çok değerli kitaplar yazdı. Bunların arasında, çok beğendiğim Fahrenhayt 451 adlı kitabı var ki yalnızca bilim kurgunun değil edebiyatın da başyapıtları arasında sayılır. Fahrenheit 451, zamanı belirsiz bir gelecekte, kitapların yasaklandığı, insanların yalnızca yöneticilerin emir ve görüşlerini aktaran televizyona bağlı oldukları, teknik yönden yetkin bir dünyada geçer. Devletin itfaiyesi, yangın söndürmek için değil, kitap yakmak için vardır. Nerede bir kitabın bulunduğu sezilirse itfaiyeye haber verilir, kitaplar ve kitap bulundurulan evler yakılır. Kitapların yasaklandığı, yakılarak yok edildiği bu dünyada, insanlar çok özgün bir direniş yöntemi bulur. Herkes bir kitabı ezberleyerek bir kitap olur ve o kitabın yok olmasının önüne geçer.Yaşadığı süre boyunca kitapların uygarlığın temelini oluşturduğuna inanan Bradbury, kendisiyle yapılan bir söyleşide “Kitap yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri de kitap okumamaktır” derken faşizmin geçmişte olduğu gibi, gelecekte de toplumlara egemen olabileceğine dikkat çekmiş, insanlara sorumluluklarını anımsatmış. “Yalnız Kitap”ın da bu sorumluluğu, ayrıca kitap sevgisini de anımsatan bir kitap olmasını istedim.

Yalnız Kitap adlı eserinizde gerek ülke genelinden gerek ise yurt dışından çok sayıda yazar, düşünür ve aydını bir araya getirmişsiniz. Hem onları tanıtmış hem de onların ortak yanlarından biri olan kitap okuma alışkanlıkları, kitap okumanın önemine dair düşüncelerini derlemişsiniz. Bambaşka bir yerden yola çıkmış hepsini aynı kulvarda aynı mesaj üzerinden buluşturmayı başarmışsınız. Bu yol ve yönteminize dair bize neler söylemek isterdiniz?
Birçok kitabımda aynı yöntemi kullandım. Pek çok olayı ve kişiyi aynı paydada birleştirmeyi hedefledim. Kitap düşmanlığının kaynağına inerken, kitabın yaşamımızdaki yerine ve gücüne dikkat çektim. Kitapta, “Kitap ile Çalar Saat”, “Başarısız Kitap”, “Televizyon ve Kitap”, “İyi Niyetli Kitap”, “Gülen Kitap”, “Meydan Okuyan Kitap”, Garip Bir Kitap”, “Sarhoş Eden Kitap”, “Kitap Dolu Bir Silahtır”, “Konusuz Kitap”, “Anlaşılmayan Kitap”, “Asılacak Kitap”, “Korsan Kitap”, “Sağlık ve Kitap”, “Kapağı Solgun Kitap”, “Ya Ölüm Ya Kitap”, “Boş Zaman ve Kitap” gibi daha pek çok bölüm yer alıyor.

Bizler bir yazarı okurken yazdıklarının bizde yaratacağı etkiyle daha çok ilgileniyoruz. Oysa bir yazarı sevmek aynı zamanda bir kitabı da sevmek anlamına geliyor. Seçkilerinizdeki yazarların kitap okumak ile ilgili bağlarını keşfettiğimde okuma arzum tetiklendi. Sizin okuyucunuzda yaratmak istediğiniz etki neydi?
Okumadan, düşünmeden, öğrenmeden geçen bir ömrün gerçekten yaşanmış sayılamayacağını düşünüyorum. Düşüncenin gücünün dünyadaki şiddeti yeneceğine, bilginin dünyayı güzelleştireceğine, değiştireceğine inanıyorum. Okuyucularımı bilmedikleri şeylere ilişkin okumaya, araştırmaya, merak etmeye yöneltmek isterim, ya da unuttukları şeyleri anımsatmak.
Bu kitabı okuduktan sonra kitapta yer verilen yazar ve aydınların kitaplarını yeniden okumak istiyor insan. Ama bu kez başka bir gözlük daha takarak. Kitap sevgisinin başat edildiği bir gözlük.

Sizce yazarlar ve kitap okuma sevgisi arasında nasıl bir bağ var. Çok klişe bir soru olacak belki ama okumayı sevmeyen biri yazabilir mi?
Dünyanın en önemli eleştirmenlerinden ve yazın tarihçilerinden biri sayılan Antal Szerb, kitapları seven kişi kötü insan olamaz” der ve şu notu düşer: “Eğlenmek için okuyanlar vardır, okumalarıyla kültürlerini artırmak isteyenler vardır; ama ben üçüncü tür okuyucuyu düşünüyorum, okumayı yaşamsal bir işlev ve karşı konulmaz bir zorunluluk sayan okuyucu -gerçek okuyucu- yalnızca bunlardır.”
Bence, iyi yazmanın yolu da gerçek okuyucu olmaktan geçiyor. İnsanı yazmaya yönlendiren şey de, çoğunlukla okuma sevgisinden kaynaklanıyor.

Siz de Antakya’da doğmuş yetişmiş ve Antakya ile çok güçlü bağları olan bir yazarsınız. 2023 yılı şubat ayında bu kadim şehir büyük bir deprem sonrası yıkım yaşadı. Eminim herkes gibi bu da sizi çok derinden etkiledi. Bu deprem sonrası büyük bir travma yaşayan Hatay halkı, insanı için kitap okumak kitap ile dostluk kurmak tedavi edici bir etki yaratır mı? Bunu tavsiye eder misiniz?
Evet, kitap okumayı her zaman öneriyorum. Maalesef çok kötü günler yaşadık. Bir yıl geçmesine karşın, felaket, daha dün gibi gözlerimizin önünde. Antakyalılar çok bilgili, çok bilinçli, aydın insanlar. Dayanışmayı, yaşama tutunmayı, ne olursa olsun yeniden başlamayı bilirler. Sanatla, kültürle, kitapla bu zor günleri daha hızlı aşacağımıza inanıyorum.

Onlarca yazarın ve düşünürün kitap ile olan bu güçlü bağını ve sevgisini derleyen bir araştırmacı yazar olmanız heyecan verici. Ama biz sizin de okuma alışkanlığınızı nasıl kazandığınızı, kitap ile olan sevgi bağınızı çok merak ediyoruz. Bize Orhan Tüleylioğlu ve kitap dostluğu hakkında bilgiler verir misiniz?
Pek çok kişi gibi bende de kitap sevgisi, çizgi romanlarla başladı. Teksas, Tommiks, Kızıl Maske vb. kitaplarla geçen bir çocukluğun ardından, büyüklerin okuduğu resimsiz kitapları merak etmem, onların dünyasına girmem ortaokul yıllarında başladı. Kitapların yakıldığı, yasaklandığı, televizyon haberlerinde suç unsuru olarak gösterildiği yıllardı.  İşte böyle bir dönemde edindiğim okuma alışkanlığım zamanla tutkuya dönüştü.
Çocukluk ya da ilk gençlik yıllarında iyi kitaplarla tanışma olanağı bulanlar, o yaşadıkları mutluluğu yeniden yaşamak için (bilinçli ya da bilinçsiz) büyük bir çaba içine girerlermiş. Hele de biraz meraklıysalar, kitapların peşini yaşamları boyunca bırakmazlarmış. Benim kitaplarla dostluğumun kaynağı da işte böyle bir şey sanırım.
Son olarak yeni çalışmalarınızın ve kitap projelerinizin olup olmadığını merak ediyoruz. Antakya’ya ne zaman geleceğinizi, bir imza ve söyleşi gününde Antakya’daki okurlarınız ile ne zaman buluşacağınızı öğrenmek istiyoruz.
Yeni çalışmalarım var. Bunların bir tanesi mayıs ayı içinde yayımlanacak. Adı, sürpriz olsun. Yaz aylarında Antakya’da bir söyleşi yapmaktan, Antakyalı dostlarımla yeniden birlikte olmaktan büyük mutluluk duyarım.
Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Okurlarınıza sevgi ve saygılarımı iletiyorum. – Sinan Seyfittinoğlu-

Exit mobile version