“Yaşamak ne güzel şey
TARANTA – BABU
yaşamak ne güzel şey…
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
YAŞAMAK…
Yaşamak:
birer birer
ve hep beraber
ipekli bir kumaş dokur gibi…
Hep bir ağızdan
sevinçli bir destan
okur gibi
YAŞAMAK.” Nazım Hikmet
Hasan Hüseyin, toplumcu-gerçekçi şiirimizin en önde gelen, en gür sesli temsilcilerindendir. Şiir anlayışını şu sözcüklerle açıklar:
‘Yıllardır yazar, çizer, söylerim; bilineni bilinmeze, görüneni görünmeze, duyulanı duyulmaza, kısacası, somutu soyutu itme değildir şiir’in işi. Tam tersi; bilinmezi bilinir, görünmezi görünür, duyulmazı duyulur, duyumsanmazı duyumsanır, algılanmanızı algılanabilir yapmaktır.’
Hasan Hüseyin’in önemli yapıtlarından biri de “Haziranda Ölmek Zor,” dur.
Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1977 yılında yayınlanan şiir kitabını “Haziranda Ölmek Zor” u Türkiye’nin toplumsal gerçekçi yazar ve şairleri olan Orhan Kemal ve Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir.
Hasan Hüseyin, yapıtla ilgili olarak: “1963’lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976’larda şiire. On üç yılda özümsemişim o olayları, on üç yıl sonra damıtabilmişim. O günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. ‘El elden üstündür, taa arşa kadar’ demiş eskiler.” der.
3 Haziran bilindiği gibi, “Güzel yüzlü şair”, “Mavi gözlü dev.” adıyla bilinen Nazım’ın ölüm yıldönümüdür.
Nazım, bu ülkenin yetiştirdiği büyük bir şairdir, büyük bir sanatçıdır. Çağdaş Türk şiirinin öncüsüdür. Dünyanın en büyük şairleri arasında yer alır.
Tüm dünyanın “Mavi Gözlü Dev”idir o. Sanki ölümünün ipuçlarını şiirlerinde vermiş gibi:
“1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem…
kimi insan otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin…”
Yaşamı boyunca çektiği çileleri, acıları, zorlukları ziyaretine giden her insan yüreğinde duymuş ve ondan özür dilemiştir.
Ona gerçek huzuru tattıramadık ne yazık ki.
Haziran ayı, yalnız Nazım’ı alıp gitmemiş? Nazım’la birlikte pek çok yazın adamımızı bizden koparmış. 2 Hazirana bakıyorum: Ahmet Arif ve Orhan Kemal.
Şiirimizin gür sesi, söyleyeceklerini tek yapıtta, Hasretinden Prangalar Eskittim’de, söylemiş A.Arif. Yalın, içten, büyülü şiirler. Işık saçıyor insanların yüreğine.
Orhan Kemal’e gelince, öykü ve romanları günümüzde bile aşılmış değil. Hangimiz Bekçi Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde romanlarından etkilenmemiş?
Orhan Kemal’i var eden etkenlerin bir ucu da, taa Bursa Mapusanesi’ne dayanıyor. İkinci Dünya Savaşı Yılları. Orhan Kemal şiir yazmaktadır. Büyük Usta Nazım Hikmet, “Sen şiiri bırak, öykü yaz.” diye öneriyor ve Orhan Kemal, öyküye başlıyor.
Haziran ayı, önemli bir düşünürümüzü de alıp götürmüştü aramızdan. Cemil Meriç’i.
Cemil Meriç, geç fark edilen bir aydın, bir değer. Kimileri onu Batılılaşmanın karşısına çıkarılan bir Doğulu olarak görür.
Cemil Meriç, Türk düşünce yaşamının zirvelerinden birisidir. Anlamak, ayağa kalkıp koşmak isteyen herkesin ondan alacağı çok şey vardır. Ali Yüce’nin ifadesiyle: “Onun toprağı güneyin toprağı canım. Kimseyi aç, susuz ve kimseyi yalnız bırakmaz.”
Mina Urgan, Peyami Safa, Cahit Külebi, İsmail Hakkı Tonguç, Kemal Özer, Ahmet Muhip Dıranas, Tahsin Saraç, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan, Sanatçı Kazım Koyuncu’yu da Haziran ayı bizden ayırmıştı.
Kültür ve Sanatın, bir ülkede demokrasi kültürünün gelişip serpilmesine çok ciddi katkıları olduğunu biliyoruz.
Nazım’ı, Orhan Kemal’i, Ahmet Arif’i hele hele Cemil Meriç’i tekrar tekrar okumak ve okutmak gerek. Özellikle gençlere. Bu değerler kolay yetişmiyor.
3 Haziran Cuma günü saat 16.00’da, üç değerimizi Ehliddar Kültür Kafe’de, şiirlerle türkülerle anacağız. Acibe Sıkar arkadaşımızın hazırlayıp sunacağı etkinliğe tüm sanat dostlarını bekliyoruz.
Tüm değerlerimizi rahmetle anıyorum.