Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, öldürülüşünün 4’üncü yılında, 25 Baro Başkanının katılımıyla, Adliye’den Dört Ayaklı Minare’ye düzenlenen bir yürüyüşle anılırken, adalet bekleyenlerin adres başlığı, Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız’dan geldi.
8 Kasım 2015’te, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaptığı basın açıklaması sonrasında, açıklamanın yapıldığı sokakta açılan ateş sonucu başına isabet eden bir kurşun sebebiyle yaşamını yitiren Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı’nın düzenlediği törenle, öldürülmesinin 4’üncü yılında anıldı. Gerçekleşen yürüyüş ve açıklama sırasında, “Em te ji bîr nakin-Seni unutmayacağız” yazılı bir pankart açıldı, “Tahir Elçi Ölümsüzdür” ve “Tahir burada, katiller nerde” sloganları atıldı.
-ADALET!-
Yaşanan cinayetin adaletsiz kalan 4 senesini değerlendiren isim, Hataylı Akademisyen / Hukukçu Neval Oğan Balkız oldu. Konuya ilişkin kısa değerlendirmesinde, “Diyarbakır, kederi gözlerine hapsedip, acıdan donuk bakıyor’ hâlâ… Bütün faili (bilinir ) meçhul cinayetler, adalet bekliyor, merhamet değil” diyen Balkız, “Öldürülenler için, geride kalan ve yaşantısı eksilenler için, eksilerek yaşamak istemeyenler için, adalet!” ifadesinde durdu.
-4 YIL OLDU-
Balkız, şöyle devam etti:
“Dört yıl oldu, şüpheliler yok, müfettiş raporları yok, suçlular yok, yargılama yok! Oysa cinayeti, ‘kör bir balıkçı’ değil, canlı yayında, tüm bir toplum gördü! Tahir Elçi, canlı yayında katledildi. Hangi yıldı? Soruşturma? Sonuç? Faili meçhul mü? Nasıl meçhul olur ki? Ekranda seyretmedik mi cinayeti! Devletin iyi ve eşitlikçi yurttaşları olmak yerine, kendisi sayesinde var olan devlete ‘tapınan’ milyonlarca insan… Tarihimiz, teflon yüz gerektiriyor. Hiç bir şey durmamalı o yüzde. Olmadı ki öyle bir şey… Yok ki öyle bir şey… Yalan hepsi… Görmedik ki… Duymadık ki…
Bu davranış öğretiliyor! Doğumdan ölüme dek. Umursamamak, tepki vermemek… Ve sırıtmak… Olmadı ki… Görmedim ki… ‘Acı onların acısı ve tabii ki unuttuk. Ya da, unutacak kadar dahi tutmadık hafızamızda…’ demişti, haklı olarak M. Sevinç. Unutmayalım! Hiç birimizin unutmaya hakkı olmadığı bu koşullarda, unutmayalım. Yaşamın karşıtı ölüm değil, kayıtsızlıktır.”
-HATAY BAROSU-
Diyarbakır’da yaşanan törene katılmasa da, paylaştığı kısa mesajında, yaşanan acının adaletsiz geçen 4 senesine işaret eden Hatay Barosu Başkanı Ekrem Dönmez ise, “Tahir Elçi’siz 4 yıl. Dört yıldır bitmeyen, etkili olarak yürütülmeyen bir soruşturma. Hukuk devletine, demokrasiye inancını yitirmeden ve hep mücadele ettiği faili meçhul/belli cinayetlerden birinin kurbanı olacağını bilmeden yaşamış bir Baro Başkanı. Işıklar içinde uyu Tahir Başkan” dedi.
EŞİNDEN!-
Diyarbakır’daki törene katılan ve Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi ise yaşananları anlatırken, “Yine dört ayaklı kapına geldik, yine kuşluk vakti, yine saat 10.53” ifadeleriyle konuşmasına başladı.
Elçi, şöyle devam etti:
“Bir ömrün hukuka ibretlik serencamını, bir ağıdın kısa ömür üzerine olanı, taştan bir sokağa anlatmaya geldik. Yine tende yara, yürekte keder, gecenin karanlığında ölüm kokusu. Sen gittin gideli, içimizde yıkılmış bir şehir uyur. Niçin uyanmaz. Uyuduğun sokak kırık, dökük. Gidişin eksiklikti desem, yine her şey eksik kalır. Bu dar sokakta eksilen sendin, çoğalan ölümdü. Ardından her şey biraz daha eksildi. Mesela huzurumuz, hürriyetimiz, umutlarımız eksildi. Gel kurtar bizi bu kimsesiz kalabalıktan.
Yine dört ayaklı kapına geldik. Yine Kasım ayı, mevsim sonbahar. Avucumuz boş, elimiz yüreğimizde, getiremedik bu sokağa adaleti. Gecenin öksüzlüğünde uyuyan adalet, serzeniş, yakarış olup damlar avuçlarımıza. Sen gittin, hanemizde acıdan başka ne kaldı. Savaş kuruttu gözümüzdeki denizleri. Kumunda, ölülerden başka ne kaldı. Sen gittin, zamansız ölümler çoğaldı. Yalnızlığımızın kuytuluğuna saplandık. Gel kurtar bizi bu haksızlıktan. Sen geldin bu sokağa, yüreğini eline alarak geldin. Yalnız geldin, ölümleri durdurmak için çoğalarak nerelere gittin.
Kapkara karlı taşına geldik. Aydınlığından bizim karanlığımıza seslen. Bize, yaşamın kutsallığından söz et. Hakkın, hukukun, özgür düşünmenin yüceliğini, işkencenin insanlık suçu olduğunu yıllarca haykırdığın gibi, yeniden haykır. İnsanlar arasında ırk, dil, din ayırımı yapmadan, herkes için adalet ve eşit yaşam koşulları talep etmenin nasıl bir erdem olduğunu, savaş severlere, bu topraklarda savaş istememenin ulviyetini, bu meşum mahalde sanık aramayanların katillere şerik olacağını, masum duruşunla bir kez daha hatırlat.
Barış isteyen bir adamı arkadan vurmanın alçaklık olduğunu haykır. Belki biter bu sabahsız gece. Belki zulüm susar, kan susar, belki onulmaz kaderimiz beklenmedik düzlüğe çıkar. Yine dört ayaklı kapına geldik. Yine yerde yatıp uyanmayan bir elem. Sonsuza dek yerde yatanın ölümünün, tesadüfi bir ölüm olduğuna inandırmak istiyorlar bizi. Oysa biliyoruz ki, günbegün hukukun hükmü azalıyor, hak gölgeleniyor, katiller, elini kolunu sallayarak yürüyor taş sokağımızda.
Dört ayaklı kapına ömrümüzün sonuna dek geleceğiz. Tanrının adını günde beş kez anan bu minareye, ölümüne şahitlik yapan bu minareye, ahvalimizi anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Belki ilahi adalet yerini bulur, belki gözümüzün yağmuru diner, belki bu sokağa bahar gelir, insanın insanı yiyip bitiren kavgası son bulur. Belki karanlık cinayet, faili meçhul olmaktan çıkar, aralanır zulmet ellerin kara perdesi, aramıza ördüğümüz korku duvarları yıkılır. İşte o zaman, adalet mülkün temeli, mülk de kardeşliğimizin temeli olur. Belki bir adalet yağmuru yağar, bu ülke Tahir olur. Belki bir nebze de olsa biter, bu sokakta bizi öldüren bu sonbahar havası.” -Tamer Yazar-