Hataylı Akademisyen/Hukukçu Neval Oğan Balkız: “Bu anlayış; Maraş, Çorum, Sivas, Madımak, Gazi, Başbağlar, Roboski, Reyhanlı öldürümlerinin gerçekleştiği; Metin Göktepe, Hrant Dink, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan’ın katledildiği tüm süreçlerde, toplumsal izleğimizi ve belleğimizi her seferinde söküp dağıtmayı amaçlıyor.”
2 Temmuz 1993, Sivas/Madımak’ta yaşananların bir kez daha hatırlandığı tarih oldu. Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılan onlarca sanatçı, tiyatrocu, yazar, şair ve katılımcının yakılarak öldürüldüğü gün oldu. Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan, çoğunluğu Alevi ve sol görüşlü 51 kişilik grupta; Aziz Nesin, Metin Altıok, Hasret Gültekin, Asım Bezirci ve Nesimi Çimen gibi tanınmış isimler de bulunuyordu.
-26 SENE OLDU-
Yaşanan acının ‘adalet’ bulamayan sürecinde duran isim, Hataylı Akademisyen Neval Oğan Balkız oldu. Yaşananlara dair bir yazı kaleme alan Balkız, “Tam yirmi altı yıl önce…” diyerek başladı söylediklerine de ara başlıklar halinde şöyle devam etti:
“Kültür Bakanlığı ve Sivas Valiliği’nin katkıları ile Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından Sivas il merkezinde düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’ne katılmak üzere 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta bulunan onlarca sanatçı, tiyatrocu, yazar, şair ve katılımcı; Cumhuriyet ve laik düzen aleyhinde sloganlar atan örgütlü büyük kalabalıkların, sekiz saat süren saldırı ve kuşatması altında, Madımak Oteli’nde yakılarak katlediliyor. Devletin, asker ve emniyet güçlerinin gözleri önünde, ‘rüyalarında kendi mezheplerinden olanlara cennet kapılarını açanlar, yeryüzünde hep birlikte yaşamayı cennete yeğleyenleri’ yakarak, öldürüyor.
Bu öldürüm; Giuseppe Sacco ile Umberto Eco’nun vurgulamış oldukları, ‘dünyanın, kendi kendisiyle çelişkili çok katmanlı yeni ortaçağlara doğru kayıyor olabileceğini gösteren’ ender olaylardan, şiddetin uzun tarihinin en acılı simgelerinden biri. Öldürümün ardından geçen yirmi altı yılda ‘neden’ diye başlayan sorular, halen tam anlamıyla yanıt bulmuş değil!
-SORULAR!-
Neden, ‘devlet, toplu iğnenin başında vardır’ diyen anlayış, kurtarıcı olarak Madımak’ın önünde değildi? Neden, ‘süslü giysiler ve arabalarıyla, ancak yangından yirmi dört saat sonra olay yerine gelebildi? Hem de salyangoz hızıyla’ Neden, olaylar başladıktan sonra ve yangın başlamadan hemen önce, otelin önüne askerleriyle birlikte gelen rütbeli asker, kalabalığın ‘Asker Bosna’ya’ sloganları eşliğinde, hiçbir müdahalede bulunmadan olay yerini terk etmişti? Neden, etkinliklerden önce, Sivas’ta ‘Müslümanlar’ imzasıyla dağıtılan kışkırtıcı bildirinin kimler tarafından, neden ve nasıl yazılmış olduğunun peşine düşülmemişti? Neden, bu bildiri, yargılama aşamasında da araştırma konusu yapılmamıştı? Neden, yerel basının günler öncesinden yaptığı olumsuz ve kışkırtıcı yayınlar soruşturma kapsamına alınmamıştı? Gerçekleşen katliamı ‘Şanlı Sivas Kıyamı’ olarak tanımlamış ve içeriğinde suçu ve suçluları öven yazıları kaleme alan kişilere ve bu yazıları yayınlayan Taraf adlı dergiye karşı herhangi bir işlem yapılmamıştı? Neden, şehir içinde hiçbir yerde kaldırım çalışması ve benzeri faaliyetler yokken, otelin önünde yığınlar şeklinde parke taşları bulunuyordu?
-TAHRİK VAR!-
Neden, Aziz Nesin’i itfaiye merdiveninde öldürmek isteyen Cafer Erçakmak ve diğer yurt dışına kaçmış eylemciler, yargılamalar boyunca yakalanamamıştı? Neden, olaylara katılan on binlerin destek aldıkları güçler, olayları örgütleyenler saptanamamıştı, saptanmaları için gerekli çaba gösterilmemişti? Neden, dönemin siyasi ve idari yetkililerinin görev kusur ve ihmalleri araştırma ve soruşturma konusu yapılmamıştı? Neden, olaylardan 18 gün gibi çok kısa bir süre içerisinde, henüz hazırlık aşaması tamamlanmadan, olayda ‘örgüt yok tahrik var’ saptaması yapılmış ve deliller dahi toplanıp değerlendirilmeden, bu saptamayla dava hemen açılmıştı? Neden, eylemcilerin sayısı on binler iken, sanık sayısı yalnızca 106 sınırında kalmıştı? Neden, mahkeme salonlarında sanıklar, mağdur ve müştekilere ve avukatlara rahatlıkla hakaret edebilmiş ve saldırabilmişlerdi? Neden, sanıkların avukatlığını üstlenen Şevket Kazan, olayın ardından bu ülkede Adalet Bakanı, kimi idari görev yapan kişiler milletvekili olabilmişti?
-13’Ü SERBEST!-
Bunca ‘neden’leri barındıran yargılamalar neticesinde, katliamın, Anayasal düzeni zorla bozma amacı ile gerçekleştirilmiş olduğu sonucuna varıldı. Türk Ceza Kanunu’nun, ‘Anayasayı cebren değiştirmeye teşebbüs suçunu’ düzenleyen 146. Maddesi uygulamasıyla otuz üç sanık idama (yeni yasa gereği ağırlaştırılmış müebbet hapis), dört sanık yirmişer yıla, bir sanık da, on beş yıla mahkum edildi. Diğer sanıklar, beş ila iki yıl arasında değişen cezalar aldı. Bunlardan kimileri cezaevinde bulunmakta iken, tanınan ayrıcalıklarla çocuk sahibi oldu. Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, bu hükümlülerden on üçü, yeni kanunda ceza aldıkları maddeyi doğrudan karşılayan bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle, haklarında infazın tehiri kararı verilerek salıverildi. Mahkeme, bu kararı sonradan kendiliğinden geri aldı, ancak salıverilen sanıklardan firari olan yedisi yakalanamadı. Ana davadan dosyaları ayrılan bu sanıkların yargılandığı ek davada Mahkeme, 13 Mart 2012 tarihli duruşmada, savcılık makamının talebine uyarak, suçun bir insanlık suçu niteliğinde olduğu ve bu tür suçlarda zamanaşımının söz konusu olmayacağı gerçeğini görmezden gelerek, sanıklardan Cafer Erçakmak ile ilgili dosyanın ölmüş olması nedeniyle ayrılmasına, altı sanık hakkındaki davanın da ‘zamanaşımı süresinin dolmuş olması gerekçesiyle’ düşmesine karar verdi. Nedenler, nedensiz bırakıldı…
Madımak öldürümünün hemen ardından, olayları ‘bir futbol maçı esnasında yaşanabilecek olaylar’ olarak niteleyen, ‘çok şükür, otel dışındaki vatandaşlarımıza bir şey olmamıştır’ değerlendirmelerini içeren, zamanaşımı kararını ‘milletimiz için hayırlı’ bulan söylemler, aynı resmi anlayışın devamlılık gösteren görünümlerini oluşturuyor. Bu anlayış; Maraş, Çorum, Sivas, Madımak, Gazi, Başbağlar, Roboski, Reyhanlı öldürümlerinin gerçekleştiği; Metin Göktepe, Hrant Dink, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan’ın katledildiği tüm süreçlerde, toplumsal izleğimizi ve belleğimizi her seferinde söküp dağıtmayı amaçlıyor.
Madımak öldürümünde ve diğer toplumsal olaylarda tanık olduğumuz şiddetin oluşturduğu bilinçli öfke, bize; Madımak ve diğer tüm öldürümlerin yarattığı utancın her daim ayakta kalacağını, mağdurların katledilmiş olmalarının yarattığı utancın, kendi yaşamlarından daha uzun süreli olacağını söylüyor.”
-Tamer Yazar-