Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Yazar Orhan Tüleylioğlu Öğrenmek için yaşamanın ayrıntılarını bir kitapta topladı

Antakyalı yazar Orhan Tüleylioğlu; “İnsan Öğrenmek İçin Yaşar” adlı kitabını
Antakyalı yazar Orhan Tüleylioğlu; “İnsan Öğrenmek İçin Yaşar” adlı kitabını yayınlamanın haklı gururunu yaşıyor. Antakya ilçesinin Kurtuluş caddesi ya da Affan mahallesi olarak bilinen lokasyonunda dünyaya gelen ve olgunluk yıllarına kadar Antakya’da yaşayan daha sonra edebiyat dünyasında uzun bir yolculuğa çıkarak Ankara ve Hatay arasında mekik dokuyan usta yazar, son kitabında zaman zaman öğrenmek için yaşamanın yaşamak için de öğrenmenin önemine vurgu yapıyor.
Kitabında birçok yazar ve düşünürün insan olmanın erdemleri üzerinden öğrenmenin önemine dair sözlerini yazınlarını derleyen yazar Orhan Tüleylioğlu, bu alanda çok sayıda kitaba imza atarak yepyeni bir tarz ışığında yeni bir projeksiyon sunuyor. Antakya Gazetesi olarak usta yazar Orhan Tüleylioğlu’nun kitabında yer verdiği bölümlerden yazar ve düşünürlerden derlenmiş olan anekdotları sizin için okuduk. İşte “İnsan öğrenmek için yaşar” kitabından satır başları:
DAHA ÇOK HARCA
DAHA ÇOK KAZAN
Eduardo Galeano , Latin Amerika’daki  örneklerden yola çıkarak , dünyanın sorunlarına mercek tuttu. Yoksulluk kader, azgelişmişliğin bir Tanrı buyruğu olmadığını anlattı kitaplarında. İnsanlara dayatılmak istenen yoksulluğu, onursuz  bir geleceği kabul etmediği için yazdığını söyledi.

Cahil Hiçbir şeyi Merak Etmez

Ferit Edgü bu yapıtıyla, ülkemizi sarıp sarmalayan işte bu tehlikeli cehalet çekiyor.  Cehaletle mücadelenin yolunu gösteriyor. Ama uygarlığa ulaşmanın yolu yalnız cehalet değil, onu büyüten koruyan, kollayanlarla, bu durumdan büyük çıkarlar sağlayanlarla mücadeleden geçiyor. Bir başka deyişle, cehaletin karanlığının gizlediği şeyleri gün ışığına çıkarmaktan…

Dans Etmeyi Becerememekten

Modern komedi tiyatrosunun kurucusu Molière, mücadele ile geçen yaşamı boyunca mükemmel yapıtlar ortaya koydu. Hastalık Hastası oyununda hasta rolünü oynarken, 51 yaşında, sahnede yaşama veda etti.

Gelecekten Haber Vermek

İlk defa Thomas More’un bir sözcük oyunundan türettiği, hiçbir yer anlamına gelen “Utopia” aynı zamanda yeni bir yazın türünün de adı oldu.

Faşizm Ve Bilim

“Onun fevkalade muhteşem zihninden fışkıran her şey harika bir sanat yapıtı gibi güzel ve aydınlıktır. Ve bütün bu fikirlerin kolayca ve hiç çaba gösterilmeden ortaya konulduğu hissine kapılırsınız. Hayatım boyunca karşılaştığım diğer herkesten önemliydi”
Bilge İnsan
Yazıyı insanlığa armağan eden Sümerliler bilge bir halktı. Kendilerinden sonra gelen tüm kültürlerin gelişmesinde rol oynadı. Çivi yazısı da birçok halkın kendi dillerine uydurup kullandığı bir yazı oldu.
Maymun Davası
Charles Darwin’in, 1859 yılında, canlıların doğada ve yapay ortamda nasıl değiştiğini açıklayan evrim teorisi ile evrimin temel mekanizması olan doğal seçilimi anlattığı Türlerin Kökeni adlı yapıtı yayımlandığında büyük tepki yarattı.

Her Şeyde Bir Öykü Vardır

O. Henry, çok sevilen bir yazar olmasına ve çok para kazanmasına karşın, son yıllarını bir alkolik olarak sağlıksız biçimde ve maddi sıkıntı içinde geçirdi. Serüvenlerle dolu yaşamı, tıpkı beklenmedik biçimde sonlandırdığı öyküleri gibi, daha 48 yaşındayken son buldu…

Sonu Mutlu Biten İşçi Öyküleri

Büyük şairimiz Nâzım Hikmet’i,  sonsuz sevgi ve saygıyla anarken, “bütün işçi öyküleri mutlu bitse” diyorum ben de. Bütün işçiler insanca yaşama kavuşsa… İş Kanunu’nda bir dizi değişiklik yapılsa… Sendikal hak ve özgürlükler sağlansa… İş kazalarının olmaması için gerekli önlemler alınsa… Taşeron işçilik önlense… Yeni iş alanları açılsa… Özelleştirmelere son verilse… İşçilerin evinden sevinç hiç eksik olmasa…

Büyük Şeyler Başarmak

Geçeği en yalın haliyle çocuklara anlatan Tutu gibi, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing de “savaşa hayır!” demiş, barışı savunmuştu:
“Biz İnsanlar, savaş dönemlerinde bir tür olarak geçmişe geri döneriz; vahşi ve zalim olmamıza müsaade edilir. İşte bu nedenle, tabii ki başka nedenlerle de oldukça önemli sayıda insan savaştan zevk alır. Ancak bu savaşın, genelde pek söz konusu edilmeyen gerçeklerden biridir.”
“GENERALİM TANKINIZ NE GÜÇLÜ”
Bertolt Brecht, yaşama gözlerini yumduğu 14 Ağustos 1956 tarihinden kısa bir süre önce, yayındaki dostlarına şunları söylemişti:
“Arkamdan yazın ‘Brecht rahatsız edici biriydi!’ Bu ölümümden sonra da değişmeyecek.”
“GÜNEŞ DOĞACAK AÇACAK ÇİÇEK”
Julius Fučík, Savaştan sonra da dünyanın dört bir yanında devrimci marş olarak benimsenip söylenegelen Çav Bella aynı zamanda İtalyan Ligi’nin köklü takımlarından Livorno’nun sol değerlere sadakatiyle ünlü tribünlerinin geleneksel tezahüratı olmuştur.
OYUNCU OLMANIN KÖTÜ YANI
Müjdat Gezen, uzun bir süredir Cumhuriyet gazetesinde yazıyor. Bize ve geleceğe büyük bir armağan niteliğindeki yazıları okurken kendinizi keyifli bir sohbet ortamında buluyor; kâh gülüyor, kâh hüzünleniyorsunuz:
YOK OLAN İNSAN, YOK OLAN YAŞAM…
Kâzım Koyuncu da Genç müzisyen şu açıklamayı yapmıştı:
“Hepimizde tümörler var ve hayatımızın belirli dönemlerinde radyasyon veya başka etkileri tetikleyip kansere dönüştürüyor. Kaza sonrası adını anımsamadığım bir bakanın ‘iyi gelir’ diyerek radyasyonlu çay içmesi yalnızca bir zekâ sorunu değil, suçtur. Çernobil’den sonra erken teşhisler için rehabilitasyon merkezleri kurulabilir, belki binlerce insan ölmezdi. Her şehirde, kaç insan kansere yakalanmış gibi bir istatistik bile yapılmamış. Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Ben böyle duyarsız yöneticilerin halk düşmanı olduklarını düşünüyorum”
ASAF’I TANISAYDINIZ…
Asaf Koçak, ödün vermeyen, çektiği bütün sıkıntılara karşın kendi doğrularından ve değerlerinden ayrılmayan bir sanatçıydı. İyiden, doğrudan yana, eksilmeyen sürekli çoğalan bir umutla çizmeyi sürdürdü. “Deve Kuşu” karikatürlerinin temel imgesiydi.
ÜST İNSAN
Öğretisinin özü “Kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma” sözüne dayanan, tarihin en önemli ve en bilinen filozoflarından Konfüçyüs, döneminin siyasetçilerine şu öğütte bulunmuştur:
“Siyaset doğru olmaktır. Siz doğru olursanız kim doğru olmamaya cesaret edebilir ki?”
BİLGİNİN DEĞERİ 
Antakya’da yarım yüzyıl ders veren Libanios, politikaya da atıldı. Zorlukları kahramanca göğüsledi ve en çok hak ettiği ödülleri kabul etmedi. Ahlakı, aydın kültürünü, toplumsal, sorunları ele alan yapıtları çağının en ilgi çekenleriydi. Antakya halkı onu hatiplerin ve bilgelerin içinde ilk sıraya yerleştirirken, o da onlara şu öğütte bulundu:
“Aldanmayınız! Bilginin değeri, taçtan, zaferden, bir demir heykelden, dünyanın bütün iyi şeylerinden üstündür.”
ÖLÜMSÜZ BİR AĞAÇ GİBİ
Prof. Dr. Doğan Kuban, Ona göre cehalet, dış kışkırtmalarla güçlenerek, medya ve reklamın yardımıyla toplumu uyutarak ya da afyonlayarak, yaygınlaşıyor; gelişmiş toplumlar, herkesin bildiği mekanizmalarla kendilerinden daha cahilleri sömürüyor. Sömürü gelişme olarak sunuluyor. Cehalet, toplumları ahlaki ve kurumsal olarak, çürütüyor. Arkasında sanat, bilim, teknoloji ve öğretim yoğunlaşması yeterince olmayan her toplum tehlike altında ve köleliğe adım adım ilerliyor.
EDEBİYAT DAĞI
Emin Özdemir ”Nedir edebiyat” sorusuna şu karşılığı verir: “Şiirlerdir, öykülerdir, romanlardır, tiyatro yapıtlarıdır, denemelerdir, anlatılardır… Kıssaca yazıya dökülmüş, güzel duygusal (estetik) tat içeren, etkileyici her yaratı edebiyattır.
“SAĞLIK BULAŞICI OLSAYDI…”
Kenan Sarıalioğlu, içinde yaşama sevinci ve insan sevgisi taşıyan, yaşam yelkenini sanatla, edebiyatla dolduran bir kültür insanı. Yıllardır yazıyor. Felsefeyle iç içe dünyanın güzel yanlarını görmeye ve göstermeye çalışıyor bize. Çeviri, deneme ve şiir kitaplarıyla dünyamızı aydınlatıyor. Şu söz onundur: “Doğa, hiç kalbimi kırmadı…”
Yaşamı bilgeliğe, bilgeliği sanata, kültüre, edebiyata dönüştüren Kenan Sarıalioğlu, bu yapıtıyla sevmenin, insanın kendisinden vermesi olduğunu, mutluluk ile acının birbirini besleyen dalgalar olduğunu gösteriyor, yaşam sanatına değer katıyor.
SABAHATTİN ALİ’NİN KİTAPLARI 
Sabahattin Ali, direnişi yazarıydı. Öğretmenliği süresince çok sayıda öğrenci yetiştirmekle kalmamış onlara kitap sevgisi, okuma zevki ve heyecanı da kazandırmıştı…
ELİF NİNE KİTAPLIĞI
Yaşamı boyunca öğretmenlikle yazarlığı yan yana yürüten Baykurt, Türkiye’nin köy yaşamı üstüne benzersiz romanlar, öyküler yazdı. 60’ı aşkın yapıt verdi. Barışı, demokrasiyi, özgür düşünceyi savundu. Yazıma ve eğitime adanmış 70 yıllık ömrüyle iyinin, güzelin, doğrunun, değişimin, yenileşmenin, çağdaşlaşma bilincinin yanında yer aldı.
O ADAM, O KADIN VE ÖTEKİ…
Fransız sinemasının efsane yönetimi, Yeni Dalga akımının öncülerinden François Truffaut sinema serüvenine eleştirmen olarak başladı. 1950’lerin ortasında etkili Cahiers du Cinéma dergisinde provakatör diye isim yapmış bir eleştirmendi.
VEDAT GÜNYOL’UN BİR YAZISI
Vedat Günyol bir düşünür, bir öğretmen, bir eleştirmen, bir kültür insanı ve usta bir denemeciydi. Yaşamını bir savaşa dönüştü. Her türlü bağnazlığa karşı yazıyla, düşünceyle, akılla verilen bir savaştı bu. Bilimi yadsıyıp, toplumu Orta Çağ karanlığına çekmek isteyen güçlere karşı bir savaş…
O DUVAR…
Uğur Mumcu, bu düzeni haksızlıkları, sömürüleri, adaletsizlikleri kimseden korkmadan, çekinmeden, tek tek sergiledi. Çünkü biliyordu ki faşizmin duvarları yıkılıp gerçekler ortaya çıkmadan ülke huzura kavuşamaz, mutluluğun resmi yapılamaz. Neyse ki ciltler dolusu kitapları var ve o kitapları okuyanlar en azından o duvarların ardından kimleri olduğunu görebiliyor…
YAZMA TUTKUSU 
Fransız Kafka, Katherine Mansfield, Virğina Woolf, Cesare Pavese, Albert Camus ve Sylvia Plath düzenli, günü gününe tutulmuş, tarih atılmış olaylar, anılar, düşünceler ve izlenimlerden çok daha fazlasını içeren günlüklerinden yaşamı tüm gerçekliğiyle yansıtmış, ustalıklarını göstermişlerdi. Kendilerini en özgür hissettikleri anlarda kaleme aldıkları notlar, edebiyat günlüklerinin en güzel örneklerinden sayılırken, zamana karşı kazanılmış büyük bir zafer olarak nitelendirildi. Günlüklerdeki en dikkat çekici benserlik, yazma tutkusuna içtenlikle dile getirilmesiydi.
SESSİZ DÂHİ
Hawking, Einstein’ın uzay ve zamanı kapsayan genel görelilik kuramının, Büyük Patlama’yla başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Kuantum mekaniği ile genel görelilik kuramının birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyan bu sonuç, 20. Yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi.