Yeni Antakya Ve Sorunlarımız

Son genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Hatay’da milletvekili adayıydım. Adaylığım açıklandıktan sonra şehrimi diğer adaylarla birlikte karış karış dolaştım, hedeflerimizi ve neden iktidar değişikliğinin gerekli olduğunu yurttaşlarımıza dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Hedeflerimize ulaşamadık, sebepleri ayrı bir yazı konusudur. Fakat seçimlerin üzerinde kısa bir süre geçmesine rağmen seçim öncesi söylediğimiz hemen her konuda haklı çıktığımızı bugün […]

Son genel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Hatay’da milletvekili adayıydım. Adaylığım açıklandıktan sonra şehrimi diğer adaylarla birlikte karış karış dolaştım, hedeflerimizi ve neden iktidar değişikliğinin gerekli olduğunu yurttaşlarımıza dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Hedeflerimize ulaşamadık, sebepleri ayrı bir yazı konusudur. Fakat seçimlerin üzerinde kısa bir süre geçmesine rağmen seçim öncesi söylediğimiz hemen her konuda haklı çıktığımızı bugün gördük. Yıkılan Antakya özelinde de, ülke genelinde de büyük bir belirsizlik, kaos ve yönetilememezlik söz konusudur.

*

Geçtiğimiz gün Antakya’da Uzunçarşı’da esnaflarımızın isyan ettiği, devletten hiçbir destek görmediklerini anlattığı, mallarını yaktıkları bir video izledim. Seçim süremiz boyunca Uzunçarşı’ya 3 kez ayrı zamanlarda gittim. Uzunçarşı maalesef içler acısı bir halde idi. Kırık dökük yapılar, yurttaşlar çarşıda yürürken büyük bir risk yaratıyordu. Çatılardan üst yapılardan her an bir şeyler düşme riski bulunuyordu. Bunun haricinde çarşı, maalesef pislik içerisindeydi. Maalesef kamu, oradaki çöpü toplamaktan dahi aciz bir konumdaydı.

Bugün geldiğimiz noktada Çarşı’daki esnafımız dükkanını mallarını yakma noktasına gelmiş. O gün oy istediğim esnafımız bize oy vermeyeceğini söylemişti, ben de “bize oy verin, mevcut iktidarın burayı güzelleştirme ve toparlama vizyonu yok” cevabını vermiştim. Bugün geldiğimiz noktada haklı çıktığımızı görüyorum. Antakya’da maalesef sorunlar azalmıyor, artarak devam ediyor.

Uzunçarşı Antakya’nın sembolüdür, yurttaşın direnişinin merkezidir. Uzunçarşı’ya kamunun acilen el atması, çöplerini toplaması, gereken müdahaleleri yapması gerekir. Bu müdahalelerin yapılmaması yurttaşı psikolojik olarak çökme noktasına getirir.

*

Bir diğer sorun ise, “yeni Antakya nereye kurulacak, mevcut ağır-orta hasarlı yapılarımız ne olacak” sorusudur. Yeni Antakya’nın inşaası için Bünyamin Derman isimli bir yetkilinin görevlendirildiği konuşuluyor. Fakat süreçle ilgili kamuoyuna yansıyan, resmi bir açıklama görmedim. Bunun haricinde, Antakya’yı yeniden inşa etmekle görevli kişi yada kurumlar, burada şehrin dinamiklerinden görüş alıyor mu? Şehirle ilgili mastır planı nedir, yeni şehirle ilgili projeler ne zaman açıklanacak, süreç nasıl işleyecek? Bunların hepsi büyük soru işaretleridir.

*

Diğer sorun ise, maalesef insanlarımızın yaşananlardan ders çıkartmamasıdır. Aslında en büyük sorunlardan biri de budur. Ağır hasarlı olduğu gözle görülür net bir şekilde belli olan binalara dahi insanlarımız “aman yıkılmasın, yıkılırsa malımız daha çok değer kaybeder, ne olacağı belli değil” mantığı ile davalar açıyor. Açılan bu davalar, yıkım sürecini yavaşlatıyor. Aslında şuan, şehirdeki yıkımın hızlıca ilerlemesi tamamlanması, şehrin molozlar temizlenmesi, sonrasında da ne yapılacaksa yapılması gereklidir. Ağır hasarlı yapıların şaibeli şekilde hasar durumunun değiştirildiğine dair iddialar çok yoğun bir şekilde konuşmaktadır.

Hiçbir maddi menfaat, insan canından daha değerli olamaz. Ama maalesef bu konuda insanlarımız ders almamış, son derece bencil şekilde hareket eden bir güruh oluşmuştur.

*

Aslında insanlarımızın şunu sorgulaması gerekir. 16 Mart 2022 tarihinde Japonya Fukuşima’da 7.3 büyüklüğünde deprem olmuş, kayıtlara göre 3 kişi hayatını kaybetmiş 198 kişi ise yaralanmıştır. Bizde ise bu büyüklükte bir depremin yarattığı yıkım ve hasar ortadadır. Bir şehirde taş üstünde taş kalmazken, diğer tarafta Japonya’da 3 kişi vefat ediyor, hayat olağan akışında devam ediyor.

Japonya yılda onlarca kez beşik gibi sallanmakta, büyük depremlere maruz kalmakta. Fakat bizde ise benzer depremler büyük yıkımlara yol açıyor.

İnşaat mühendislerimizin ve müteahhitlerimizin en büyük hayali yüksek kat, fazla imar, maksimum rant. Ticarette tabii amaç kar etmektir. Fakat rant uğruna insan canını yok saymak, hiçbir ahlaka inanca ve vicdana sığmaz.

*

Toparlamak gerekirse, Antakya ile ilgili belirsizlikler tüm hızıyla devam etmektedir. Üzücü yan ise, şehrimizde kalıp yaşam mücadelesi veren insanların hayatlarını kolaylaştırmak için gereken adımların atılmamasıdır. Çöp toplanması, kanalizasyondaki sorunlar, yollardaki çukurlar, trafikteki tehlike büyük sorunlardandır.

Ayrıca hala bir kısım insanımız çadırlarda yaşamaya devam etmekte. Yaz aylarda Antakya ve çadır, çok büyük sorundur. Sıcaklar, yılanlar, artan haşere ve böceklere karşı gereken önlemler alınmıyor. Vatandaşların hala suya ulaşma sorunu bulunuyor.

Depremin üzerinde 5 ay geçti, artık toplum bu duruma karşı doğal olarak duyarsızlaştı. Ateş düştüğü yeri yakıyor, Antakya da kaderi ile baş başa kaldı. Antakyalılar ülkemizin her yurttaşı gibi onurlu insanlardır. Asla bir yardım dilenme durumu içine girmezler. Antakyalılar özel bir davranış beklemiyor. Sadece hak ettiğini talep ediyor.

Biz yollarımızdaki çukurları doldurulmasını, çöplerimizin toplanmasını, ağır hasarlı binalarımızın acilen yıkılması, şehrimizin temizlenmesini, her trafiğe çıktığımızda demir yığınlarıyla dolu kamyonlardan üzerimize demirler düşme riskimizin yok edilmesini istiyoruz.

Yok olan, yok olmayı gördüğümüz şehrimizde bu isteklerimiz çok mu? Yoksa hak mı?

Exit mobile version