Genç Türkiye Cumhuriyetini kurup bize teslim edenler, bir ilkeyi de değiştirmemek üzere koruyup kollamamızı istemişlerdi.
Bu, yurtta sulh cihanda sulh ilkesidir.
Bize emanet edilen bu ilke doğrultusunda, dış ilişkilerimizde gerekli olan adımlar atıldığında, dünyanın hemen hemen bütün ülkeleri ile dostluk ilişkilerinin var olduğu gelişmelerden anlaşılmıştır.
Bu nedenle hiçbir ülkenin iç işlerine karışmamak ve karşılıklı çıkar ilişkileri göz önünde tutulmak suretiyle adımlar atılmış, buna göre de gereken yol izlenmiştir.
Bu hatırlatmayı yapmamızın nedeni, son günlerde ülkemizi fazlası ile meşgul eden Suriye sorunudur.
Bilindiği gibi, ülkemizde milyonlarca Suriyeli sığınmacı geçici olarak bulunmaktadır.
Ülkelerindeki karmaşa sona erdiği ve huzur ortamı sağlandığında elbette ki geldikleri yerlere geri döneceklerdir.
Ama uygulanan bazı yanlış politikalar sonucu, sığınmacı Suriyelilerin kalıcı olma yolunda hareket ettikleri görülmektedir.
Sığınmacı adı üzerindedir. Mülteci değildir. Yani bir ülkeden kaçarak başka bir ülkeye iltica etmiş bir durumları yoktur.
Ülkemize gelenler, kendi ülkelerindeki karışıklık nedeniyle geçici bir süre misafir olarak komşu ülkelere sığınmışlardır. Bu nedenle de bunların gelişleri kalıcı değil, geçici olmalıdır.
Bu gerçeklere rağmen, atılan bazı adımlar sığınmacılar tarafından yanlış anlaşılmış ve kalıcı olabilecekleri yolunda bir kanaat edinmeye başlamışlardır.
Oysaki uzun bir sınır komşuluğumuzun bulunduğu Suriye’nin birlik ve bütünlüğü, dünya devletleri tarafından olduğu gibi, ülkemiz tarafından da kabul edilmektedir.
Bu durumda, Suriye devleti ile kesilmiş bulunan ilişkilerin yeniden hayata geçirilmesi yolunda adımların atılmaya başlandığı şu günlerde, çok dikkatli davranmak ve bugüne kadar olanları göz önünde tutmak suretiyle gereken kararları almak zorunluluğunda bulunulduğunu da hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Görünen o ki; Suriye devleti ile ülkemiz arasında kopmuş bulunan ilişkiler yeniden başlatılacaktır.
Yeni ilişkiler kurulurken, bugüne kadar alınmış bulunan kararlar ve yapılan uygulamalar göz önünde tutulmak suretiyle hareket edilmeli ve ilerde daha zor durumlarla karşılaşılması ihtimali göz önünde tutulmalıdır.
Elbette ki güney sınırlarımızın güvence altına alınması ilk şartımız olmalıdır.
Güney sınırlarımız ötesinde bize zarar vereceğine inanılan bir oluşuma asla seyirci kalınmayacağı net bir şekilde ifade edilmeli ve kırmızı çizgimiz olarakta tüm dünyaya duyurulmalıdır.
Elbette ki bunlar yapılırken, Suriye rejimi ile de karşılıklı görüş alışverişi yapılmalı ve alınacak ortak bir kararla geleceğe yönelik olumlu adımlar atılmasına imkân sağlanmalıdır.
Bugüne kadar yapılanlar yapılmış, olanlar olmuştur.
Doğru veya yanlış bazı adımların atılması suretiyle bugünlere gelinmiştir.
İşte bundan sonra alınacak kararlarda, çizilecek yol haritasında daha önce yapılmış bulunanlar göz önünde tutulmak suretiyle hareket edilmelidir.
Bu doğrultuda, bir taraftan Suriye devleti ile ilişkileri düzeltme yolunda adımlar atılırken, öte yandan ABD, Rusya ve İran gibi devletlerle de Suriye’nin geleceği üzerinde konuşma, anlaşma ve bu doğrultuda hareket etme gerekliliğini de gözden uzak tutmamak gerekir.
Suriye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlatılırken, bugüne kadar yapılanlarda göz önünde tutulmak suretiyle hareket edilmeli ve ilerde bize daha çok zarar verecek durumların ortaya çıkmasına engel olunmalıdır.
Bunun içinde, konusunda uzman kişilerin görüşlerine itibar edilmeli ve bu görüşler doğrultusunda hareket edilmelidir.
Eğer liyakate ve deneyime itibar edilir, konusunda uzman olan kişilerin gösterdiği yolda hareket edilirse, yeni dönemden başarı ile çıkmanın ve ülkemizin selameti doğrultusunda bir oluşumun meydana gelmesinin önünün açılacağı hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Bu nedenle Suriye ile ilişkilerde, çok dikkatli olmak ve uzmanların görüşü doğrultusunda hareket etmek suretiyle, huzurlu ve kalıcı bir sınır komşuluğumuzun oluşmasını sağlamak için gerekenler yapılmalıdır diyor ve hatırlatma gereğini duyuyoruz…
YORUMLAR