Tarih boyunca kitaplar üzerinde nice güzel sözler söylenmiş, kitap okumanın önemi ile ilgili çok sayıda yazı yazılmıştır. Buna rağmen okuma özürlü bir toplumuz. Okumuyoruz ve çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırmak için bir çaba sarf etmiyoruz.
Sık sık, değişik yerlerden pek çok yayın gelir bana. Posta kutusuna ya da dernek binasına. Bu ürünler arasında imzalı kitaplar, dergiler önemli bir yer tutar. Bu güzel ürünlerin ortasında güzelce soluklanırım.
İyi bir okur için bundan güzel ne olabilir?
Son on gün içinde bana gelen onlarca kitap çalışma masamı bir çiçek bahçesine dönüştürdü. Bu yazımda siz değerli okurlarıma bu kitapların birkaçından söz etmek istiyorum. Kitap okumanın bir gereklilik olduğunu bu köşemde sık sık dile getirmişimdir.
İshak Kuşunun Çağırdığı Çocuk, hemşerimiz, eğitimci, şair Murathan Çarboğa’nın ödüllü öykülerinden oluşan bir yapıt.
18 öyküden oluşan kitap, İncir Yayınları’ından çıkmış.
Murathan Çarboğa, şiirleriyle, öyküleriyle en prestijli ödülleri almış bir yazın emekçisi.
Bir soruya verdiği yanıtta, “İshak Kuşunun Çağırdığı Çocuk” otobiyografik bir öyküdür. Dörtyol’daki mutlu çocuklukla Adana’daki hüzünlü gençliğin anlatımıdır birebir.” diyor.
İvedilikle okuyacağım.
Kadem, yine Murathan Çarboğa’nın romanı. Temren Yayınları’ndan çıkmış. Bir solukta okunabilecek bir roman.
Tanıtım yazısında, “Her cellat, kurbanının kokusuna aşıktır.
Düşle gerçeğin birbirine sarıldığı bir serüven bu. Adım adım düşlere gömülen bir kahramanın hikayesi. Ölümcül bir oyun ve kalbine çöreklenen karanlığı sevdiği kıza tercih eden bir adam… Bayrak yarışı mantığıyla ilerleyen kadim bir oyunun kıskacında aşkın ve ölümün peşine düşen bir adam…” diyor.
Kenar Mahalle, Gaziantep doğumlu, yaşamını Yalova’da sürdüren Hannan Öngü’nün öykülerinden oluşuyor.
Yazarın doğup büyüdüğü Gaziantep ortamında yaşanan “kenar mahalle” öyküleri.
Milena’ya Mektuplar, Franz Kafka’nın, sevgilisi Milena’ya yazdığı mektuplardan oluşuyor.
“Her şeye rağmen, mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım.”
“Aldığın çiçekler için çok üzgünüm, o kadar üzgünüm ki ne tür çiçekler olduğunu bile okuyamadım. Şimdi senin odanda duruyorlar. Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kendimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum.
Hayır, bu hiç de hoş değil. Ve o kadar uzakta ki her şey ama hâlâ odanın kapısının kolunu görebiliyorum, bana gözlerimin önündeki mürekkep hokkası kadar yakın.”
Her zaman okunabilecek mektuplar. Özellikle Kafka hayranları için.
Elli Yaşa Buruk Günce, hemşerimiz, büyük değerimiz Enver Aysever’in denemelerini içeriyor.
“Aslında kendine biriktirdiği notlarmış da birinin eline geçmiş gibi… Sıcak, sahici. Yer yer kendini eleştiriyor, yer yer ülkeye dair kaygılarını anlatıyor.”
Kah gülümseyerek, kah düşünerek bir solukta okunabilecek denemeler. Okunmalı.
Her yayın, yaşamımıza açılan yeni bir penceredir. O pencereyi her zaman açık tutalım.
Dostlukla!
YORUMLAR