1995 yılında, görev yaptığım Fatih Sultan Mehmet Ortaokulu’ndan çocuklarımın okulu nedeniyle Eskişehir’e tayinimi yaptırdım.
Daha önce hiç görmediğim Eskişehir’in, ülkemizin en popüler şehirlerinden bir tanesi olduğunu anlatmışlardı.. İç Anadolu Bölgesi’nde yer almasına rağmen ortasından geçen Porsuk Çayı sayesinde adeta bir sahil kasabası görünümünde. Gittiğim ilk yıllarda her gün farklı renklerde akan Porsuk Çayı’nda, günümüzde gondolla gezi yapılabiliyor, bu haliyle Venedik Kanalı’nı aratmıyor.
Eskişehir’de ilk gözüme çarpan şey, kentimizde görmeye alışık olmadığımız, kültür- sanat hareketlerinin yoğunluğu idi. Canlı bir sanat- edebiyat ortamı vardı. Hafta sonları EGEV (Eskişehir Gelişim Vakfı)’de, Eskişehir Fotoğraf Sanatı Derneği (EFSAD)’nde güzel söyleşiler olurdu.
Bir gün, Eskişehir Gelişim Vakfı (EGEV)’nda Burhan Günel’in “Sevgi” konulu söyleşisine katılmıştım. Antakya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Sayına Sinan Bey de oradaydı. Henüz öğrenciydi, Anadolu Üniversitesi’nde İletişim okuyordu.
Burhan Bey’in Antakyalı olduğunu biliyordum ama hiç tanışmamıştık. Söyleşi sonunda Burhan Bey’le tanışmış ve Antakya’yı uzun uzun konuşmuştuk. “Antakyalıyım, lakin çocukluğumda Antakya’dan ayrılmış bir daha dönmemiştim.” Demişti, Burhan Bey. Aynı söyleşiyi Antakya’da yapıp yapamayacağımızı sorduğumda, “canla, başla” diye yanıt vermişti.
Ancak üç yıl geçtikten sonra Burhan Beyi Antakya’ya davet edebildim. Antakya’da gördüğü ilgi onu fazlasıyla mutlu etmişti. Dostluğumuz devam etti, telefonla da olsa sürekli haberleştik.
2000 yılında, Burhan Ağabeyin isteğiyle Edebiyatçılar Derneği’ne üye oldum. Aynı yıl, TRT 2 Okudukça ekibi, Burhan Beyle ilgili bir program yaptı. Burhan Bey, program için özellikle Antakya’yı mekân olarak seçmişti. Ben de eşimle birlikte Burhan Beye bir jest yapıp “Bir Zamanlar Harbiye” adlı bir fotoğraf sergisi açıp programına katkı sunmuştuk. Sergiye ilgi olağanüstüydü. Özcan Karabulut’la Cemil Kavukçu’yu da yanına getirmişti. Farklı mekânlarda 3-4 kez öykü okundu.
2002 yılında da Derneğin Genel Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim. Seçildikten sonra da sürekli olarak “Antakya’da bir şeyler yapalım. Antakya’daki potansiyeli değerlendirelim” şeklinde istekler geliyordu. Bu, elbette kolay bir iş değildi.
Ankara Hataylılar Derneği Başkanı, saygın işadamı İbrahim Seyfettinoğlu ile dönemin Antakya Belediye Başkanı Sayın İris Şentürk’ün katkılarıyla 2003 yılında I. Antakya Edebiyat Günleri’ni başlattık. 2004 yılında bu etkinlikler uluslararası bir boyut kazandı.
O günden bu yana tamamına yakını uluslararası olmak üzere onlarca etkinliğe, Antakya’da edebiyata gönül vermiş arkadaşlarla birlikte imza attık. Çok güzel bir ekip çalışması veriyorduk. Çok sayıda etkinliği kitaplaştırıp edebiyat dünyasına kazandırdık. Tabi ki bu, sorunsuz olmadı. Ama ekip ruhuyla her sorunu rahatlıkla aştık.
IV. Uluslararası Antakya Edebiyat Günlerini, Türkiye Yazarlar Sendikası çatısı altında gerçekleştirdi. Koşullar bunu böyle gerektirdi.
Çeşitli engellemelere rağmen geçen yıllardan çok daha görkemli bir programı 28 Nisan-10 Mayıs 2006 tarihleri arasında sanatseverlerin önüne koyduk.
Komşularımız yine aramızda oldular. Suriye’nin, Filistin’in, Ürdün ve işgal altında inleyen Irak’ın en önemli edebiyatçıları Antakyalı sanatseverlerle birlikte oldular.
Paris’te, Frankfurt’ta, Lahey’de yaşayan birçok edebiyatçımızı ağırladı kentimiz.
Ve Enver Ercan, Gülsüm Cengiz, Salih Bolat, Ahmet Telli, Mazhar Alphan, Ayla Kutlu, Özlem Sezer, Mustafa Köz… gibi günümüzün en önemli ozanları kentimizi onurlandırdılar.
Farklı mekânlarda gerçekleşen iki sempozyumda değişik üniversitelerden çok sayıda akademisyen düşüncelerini insanlarımızla paylaştılar.
İki yıllık bir aradan sonra, “Yeniden Antakya Edebiyat Günleri” diyoruz ve 27-31 Ekim tarihlerinde etkinliklere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
TYS İkinci Başkanı Sayın Nalan Çelik Onur Konuğu olarak aramızda olacak.
İkinci Onur Konuğumuz da Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu. Rahmetli hocam Sayın Ali Yüce’nin arkadaşı. Ve Tahir Hocam, hem Antakyalılara hem de Ali Yüce’ye bir jest yapıp Sayın Yüce’nin iki kitabını basıp etkinliklerde hediye edecek. Ülkemizin büyük değeri sayın Orhan Tüleylioğlu aramızda olacak. Beş gün içinde on kadar etkinlikte yazarlarımız/ şairlerimiz yazınseverlerle buluşacak.
Biz Antakya’da varız. Edebiyat alanında ürettiklerimizle, yarattıklarımızla varız. Edebiyatımızı bir pazar olarak görüp bu pazarda öne çıkmaya çalışanların kendilerini güçlü göstermelerine bakmayın. Asıl güçlü olan biziz. Çünkü aydınlık bir yaşamdan yana çalışmalara ve umuda sahip olan biziz.