Seçim tarihi yaklaştıkça özellikle iktidar kanadında sinirler gerilmeye, sertleşme emareleri daha çok hissedilmeye ve bunun sonucu olarakta toplumda bir korku yönetimi mi oluşturulmak isteniyor sorularının daha çok sorulmasına neden olan gelişmeler kendini göstermeye başlamıştır.
Kamuoyu anketleri,iktidar kanadının oy oranlarının giderek düştüğünün net bir şekilde göstermektedir.Ekonomideki kriz giderek boyutunu arttırmakta, vatandaşın ekonomik gücü eksiye doğru hızla yol almaktadır.
Bu durum elbette ki iktidar kanadının oy oranının hızla düşmesine neden olmaktadır.
İşte bunu engelleyebilmek, düşüşü bir nebze olsun durdurabilmek, Mart ayında yapılacak yerel yönetimler seçimlerinden olabildiğince başarılı çıkabilmek için önlem üstüne önlem alınıyor.
Bu doğrultuda kararnameler birbiri peşi sıra hazırlanıyor. Gerektiğinde yasa teklifleri meclise sunulmak suretiyle geçici önlemlerle ekonomideki sıkıntının etkisinin azaltılması yoluna gidilmek isteniyor.
Bir taraftan ekonomik krizin etkilerini azaltmak için geçici önlemler alınıp kararlar uygulamaya konulurken, öte yandan toplumun eleştiri hakkını kısıtlamaya yönelik bazı adımların da atıldığı görülmektedir.
Bu bağlamda demokrasilerin olmazsa olmazları arasında bulunan ve dördüncü güç olarak tanımlanan medya üzerinde de, bir takım baskıların yapılma yoluna gidildiği izlenmektedir.
Son olarak muhalif tutumu ile medyada kendine önemli bir yer edinmiş bulunan Sözcü gazetesinin bazı çalışanları ile ilgili olarak hazırlanan iddianamede, öyle değişik tanımlamalara ve ifadelere rastlanmıştır ki; bunlar dudak uçurtacak derecededir.
Nitekim gerek medya dünyasında, gerek siyaset sahnesinde ve gerekse kamuoyunda bu durum büyük tepkilerin ve yok artık, bu kadarı da olmaz denilmesine neden olan eleştirilerin oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Görülüyor ki, seçim tarihi yaklaştıkça, sertleşmeler ve bunun sonucu olarakta kamuoyunda tepkilere neden olacak bazı adımların atılması, bazı kararların alınması yoluna gidilebilecektir.
Oysaki özgürlükçü demokrasilerde herkesin düşündüğünü serbestçe söyleyebilmesi, ifade edebilmesi, asıldır. Bunu kısıtlayıcı yollara gidilmesi ise, özgürlükçü demokrasinin temel kurallarına aykırılık teşkil eder.
Fikirler serbestçe söylenip yazıldığı, düşünceler hiçbir baskı ve korku altında olmaksızın ifade edildiği takdirde, bundan herkes yarar görür. Sadece eleştiren değil, eleştirilenlerde kendini serbestçe savunabildikleri, karşı düşüncelerini hiçbir baskı altında kalmadan açıklayabildikleri için, tez-antitez misali, bütün görüşler, bütün eleştiriler ortaya konulur, tartışılır ve sonunda kamuoyu kendine göre bir sonuca ve karara varır.
İşte varılacak olan bu sonuç ve karar doğrultusunda da sandığa gidilir, oylar kullanılır. İktidar ile muhalefet kanatlarının kimlerden oluşacağı belirlenir. Bu durum özgürlükçü, çoğulcu, eksiksiz demokrasinin temel kuralıdır. Bunun aksinin düşünülmesi mümkün değildir.
Eğer aksi bir düşünce söz konusu oluyor, bu aksi düşünce doğrultusunda da adımlar atılıyor ise, bilinmelidir ki o ülkede özgürlükçü demokrasi, tüm kurum ve kuralları ile uygulanamamaktadır.
Son günlerde yaşanan olaylar, uygulamaya konulan kararlar, atılan adımlar, yazılıp söylenenler, demokrasinin bu olmazsa olmazlarını bir kez daha hatırlamamamıza vesile olmuştur.
Eğer bir ülkede demokrasinin var olduğu kabul ediliyorsa, o ülkede her şeyin kurallarına göre uygulanması gerekir.
Bilinmelidir ki; korkunun ecele faydası yoktur.
Demokrasilerde iktidar ile muhalefetin yer değiştirmesi doğaldır. Bunu böylece bilmek, bunu içe sindirmek ve oyunu kuralına göre oynamak gerekir.
Hatırlatmakta yarar görüyoruz…
YORUMLAR