İHH İnsani Yardım Vakfı ve Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneği’nin işbirliğinde, Suriye’deki mülteci kampları suya kavuşuyor. İdlib’in kırsalında bulunan Meşhed Ruhin bölgesindeki Sened yerleşkesinde ilk su kuyusu sondajı vuruldu. Çalışma, bölgede yaz dönemi yaşanabilecek sıkıntılar için de umut yarattı.
400 bini aşkın Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Hatay yanı sıra, diğer sınır illerine bakan Suriye topraklarında, on binlerce yerinden edilmiş sivil, yaşam savaşı veriyor. Ağır kış şartlarında onlara ulaştırılan yardımlarla ayakta kalmaya çalışan sivillerin en büyün sıkıntısı ise yeterli ve temiz su kaynaklarının yetersizliği…
22 Mart Dünya Su Günü kapsamında, Suriye kamplarında yaşayan sivillerin en temel ihtiyacı olan suya erişebilirliğini sağlamak amacıyla su kuyusu çalışmalarını sürdüren İHH İnsani Yardım Vakfı ve Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneği, tam da bu noktada yeni bir proje başlattı. Bu projeyle, Suriye’deki kampların su ihtiyacı karşılanacak. Projenin ilk adımı olan Meşhed Kampı’nda açılacak su kuyusundan, günlük 11 bin kişi faydalanacak.
-11 SENE OLDU!-
İç savaşın 11. yılına girdiği Suriye’de milyonlarca insan, kamplarda yaşamaya mahkum edildi. Bundan dolayı yüzbinlerce insan, dar alanda sıkışmış vaziyette. Yer altı suyunun seviyesinin düşük olmasından dolayı, bölge halkı suya erişimde güçlük çekiyor. Bu bölgelerde yaşayan insanların su ihtiyacını karşılamak için farklı çalışmalar yürüten Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneği, Türkiye’den götürdüğü, teknolojik olarak gelişmiş havalı sondaj ve darbeli sondaj sistemlerini kullanarak, insanları temiz suyla buluşturuyor. Bu sistemle açılacak olan kuyunun sondaj derinliği 570 m ve debi 300 m3 /gün olarak hesaplandı.
-ZİYARET-
Bölgedeki yardım çalışmaları içinde yer alan uluslararası kurumlardan Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Doğu Akdeniz Bölgesel Ofisi ve Gaziantep Ofisi’nden bir heyet, geçtiğimiz günlerde Hatay’a geldi. Heyet, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Suriye Çalışmaları Koordine Merkezi ile Reyhanlı Eğitim Köyü’nü ziyaret etti. Heyeti, İHH Suriye Çalışmalarından Sorumlusu Genel Başkan Yardımcısı Cüneyt Kılıç karşıladı.
Reyhanlı Eğitim Köyü’ne yapılan ziyarette, savaş travması yaşayan çocuklara yönelik eğitim, gelişim ve psikososyal destek hizmetlerinin bir arada sunulduğunu anlatan Kılıç, tesisin, 100 dönüm arazi üzerine kurulu olduğunu ve anaokulu, ilkokul, orta ve lise seviyelerinde bin öğrenciye eğitim, gelişim hizmetleri sunulduğunu söyledi.
Heyet, İHH Suriye Çalışmaları Reyhanlı Koordine Merkezi’nde günlük 170 bin ekmek üretme kapasitesine sahip fırın ile lojistik deposunu da ziyaret etti. Burada, İHH İnsani Yardım Vakfı’nın sağlık çalışmaları ile Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve İnsan Charity kurumlarıyla işbirliği içerisinde yürütülen mobil sağlık kliniği projesiyle ilgili olarak bir de sunum yapıldı. Ziyaret sonunda heyete, vakfın çalışmalarını tanıtan çeşitli tanıtım materyalleri hediye edildi.
-İÇERİDEKİLER!-
Sınırın ötesinde bu çalışmalar devam ederken, Hatay’dan Gaziantep’e birçok kentte yerleşik bir hayata geçen Suriyeliler için eğitim, hala sıkıntılı başlıklardan biri olmayı sürdürüyor. İşsizlik, sağlık ve ekonomik sorunlar yanı sıra bir de eğitim sorunu yaşayan Suriyeliler, yetkililerden, ana dillerinde eğitim hakkından yararlanmaları için gerekli düzenlemelerin yapılmasını bekliyor. Arapça eğitimden aniden Türkçe eğitime geçmeleri sonrası uyum problemi yaşayan Suriyeli sığınmacıların çocukları, pandemi sürecinde uygulanan online derslere ise bilgisayar ve internet erişimleri olmadığı için katılamıyor.
Amerika’nın Sesi haber ağından Orhan Erkılıç’ın haberine konuşan Suriyeli bir öğrencinin söyledikleri, yaşanan sıkıntıları resmetmesi adına önemli…
“Önceki Arapça okulumda okula gitmeyi çok severdim. Notlarım çok yüksekti. Şimdiki okula gelince, benimle sürekli dalga geçiyorlar. Spora çıktığımda, ‘bu Suriyeli kız niye bizimle oynuyor’ diyorlar. Sınavı geçtim, ama inanmadılar. Kopya çektiğimi sandılar. Suriyeli okulundayken ‘sınav yapılacak’ dediler ve beni birden Türk okuluna gönderdiler. Matematik dersinden anlayamıyorum, Fen Bilgisi dersinden de. Beni tahtaya çıkardıkları zaman soru soruyorlardı, ama cevap veremiyordum. Benimle dalga geçip, ‘bu okuyamaz’ diyorlardı. Böyle olunca, daha zor oldu her şey. Okul açıldığında ağladım ve okula gitmek istemedim.”
Ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldikten sonra ilk önce Arapça eğitim verilen okula gönderilen, daha sonra ise Türk okulunda eğitimine devam eden 13 yaşındaki Juud, 6’ıncı sınıfta. Tamer Yazar