Türkiye Cumhuriyeti devleti, yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini ödün vermeksizin uygulamak suretiyle dünya devletleri arasında etkin ve saygın bir yer edinmiş ve bunu da böylece devam ettirmesini bilmiştir.
Uluslararası ilişkilerde kişisel hesaplar, duygular, inançlar hiçbir zaman ön plana çıkartılamaz.
Yine uluslararası ilişkilerde, diplomasi daima ön planda olur ve meslekten yetişmiş yetenekli, konularında uzmanlaşmış olan diplomatların önerileri doğrultusunda kararlar alınır, hareket edilir.
Eğer bu ilkelerden bir sapma yapılmaz ise; bilinmelidir ki dünyanın her yerinde etkin ve saygın bir konumda olunması söz konusu olur.
Aksine bir yol izlenmeye kalkılır, diplomasi devre dışı bırakılırsa, ilerde telafisi çok zor olacak bir takım zararların oluşması da söz konusu olabilir.
Bu hatırlatmayı neden yaptığımızı belirtmek gerekirse; son zamanlardaki dış ilişkilerde yaşanan sorunlar ve inişli-çıkışlı yollar ile kararlar olduğunu söylemekte yarar vardır kanısındayız.
Bir süredir diplomasinin bir yana itildiğini ve bunun sonucu olarakta bir takım zorluklarla karşı karşıya kalındığını izliyor ve görüyoruz.
Şu husus hatırdan uzak tutulmamalıdır: Dış ilişkilerde hiçbir zaman dostluk, ahbaplık, kardeşlik, samimiyet gibi hususlar ön planda tutulamaz. Elbette ki bunlarda dış ilişkilerin şekillenmesinde zaman zaman kullanılabilir, ama öncelikle ülkenin yararı ve çıkarı göz önünde bulundurulmak koşuluyla.
Son zamanlarda bölgemizde çok önemli olaylar olmakta, çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Bunların başında Suriye ve son günlerde ise buna ek olarakta Afganistan gelmektedir.
Tatmin edici hiçbir gerekçe olmaksızın Suriye ile ilişkiler kesilmiş ve Suriye devlet başkanı Beşşar Esad yönetimine karşı sert bir tavır alınmış idi.
Bunun sonucu olarakta diplomatik münasebetler kesilmiş, Esad yönetiminin gitmesi yolunda bir beklentiye girilmiş idi.
Bu beklenti bir türlü istenen şekilde sonuçlanmadığı gibi bugün karşımıza birde Afganistan çıktı.
Afganistan’daki ABD destekli yönetimin, hiçbir etkisinin ve gücünün olmadığı, ABD’nin Afganistan’dan çekilme yolundaki kararı ile apaçık bir şekilde kendini gösterdi.
Başkent Kâbil bile beklenenden daha önceki bir zaman diliminde Taliban güçlerinin eline geçti.
Taliban’ın ne olduğu ve yönetimindeki bölgelerde neler yaptığı belleklerde tüm tazeliği ile yerini muhafaza etmektedir.
Afganistan’a tam olarak hâkim olabilmek için, Taliban’ın bazı konularda olumlu adımlar atabileceği yolundaki söylemlerine fazlaca inanmamak gerektiği kanısındayız.
Zira huylu huyundan vazgeçmez misali, Taliban’ında yaptıkları hunharca hareketlerden, kadına karşı tutum ve bakışından vazgeçeceği ve olumlu yöne adımlar atacağı düşünülmemelidir.
Bunun içinde diplomasinin daima devrede tutulması ve diplomatların atacağı adımlara göre kararlar alınması zorunluluğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Önümüzdeki günler ülkemiz için çok önemli kararların alınmasını gerektirecektir.
İşte bu aşamada yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi göz önünde tutulmak suretiyle gelişmeler izlenmeli, ülke yararına neleri getireceği tespit edilmeli ve yapılacak tespitlere göre de gereken kararlar alınmalı, adımlar atılmalıdır.
Bunun içinde diplomasi daima ön planda tutulmalı, meslekten yetişmiş uzman diplomatların görüşleri doğrultusunda hareket edilmeli, kararlar alınmalıdır.
Bunlar yapıldığı takdirde yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi doğrultusunda dünya devletleri arasında etkin ve saygın yerimizi almaya devam edeceğimiz hatırdan uzak tutulmamalıdır. Yeter ki; Atatürk ilke ve devrimlerinden sapma olmasın, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin gerekleri yerine getirilsin…
nabiinal@hotmail.com