Yaşadığımız bunca travma önce geçmişe, sonra geleceğe ve hatta hiç beklemediğiniz bir anda bizi yeniden yoklayacak tekrarlara seslenir…
Bugün hepimiz boşluğa yansıyan sesimizle irkiliyoruz…
Olmayan tebessüm ve onca zaman dudaklarda olmayanı toparladığını sanan bir boşluk…
Duygudaşlığın dip seviyelere düştüğü, algılarla işletilen zihinlerin adımladığı dar bir patikayı…
İklim krizini konuşmak bunca yokluğun yanında ne ki…
Hemen her dakika dünyanın bir yerinde can kayıplarına yol açan iklimi…
Yeterince beslenemeyen çocukları
Aşıya dahi ulaşamayan ülkeleri
Çevre kirliliğini ve en çok da büyüyemeyen çocukları…
Oysa silahlanmanın gündemden dinmediği bir dünyayı konuşmak…
Acıyı, yokluğu ve yalnızlığı,
Göçleri ve yoksulluğu…
Görüntüleri, en çok da film izler gibi zihnimizi yoklayan acı haberleri
Açlığı
Sefaleti…
Teknolojinin yarattığı hıza…
Mouse işaretçisinin beğen butonunu tıklayan sese…
Sanal dünyanın atıp tutan öfkesine…
Algı tacirlerinin yok eden hırsına…
Klavyenin esrik tuşlarına hapsedecek o cansızlığa kadar
Bireyin birey olamadığı, toplumların kötücül bir koroya dönüştürüldüğü gürültülü bir yalnızlık…
Hayatın kanıksanan şiddeti biraz da bundan…
Blok halinde beğen butonuna koşturalı ya da blok halinde öfkelerin kaydığı zaman tünelleri…
İklim ne ki yaşananların avuçlarında?
“Ama yüzün acımasız
Maske
Gülüyor düşünerek iç karartıcı ertesi günü…”i diye ekliyor Reverdy
Geçmiş iz bırakan geçmişiyle yoklasa…
Geleceği ve canlılığı kucaklayacak buluşlarla…
Umut aşılayan bir döngüyle
Canlının bilincinden taşan sıcaklıkla…
O canlılık, o ahenk, doğayla bütünleşmekten başka kaygısı olamayan o basit dünyaya…
Yaşam, hızla tüketilen bir seyir değildi çünkü…
Sizden yahut bizden kavramını henüz işitmemiş zihinlerle paylaşılmış bir panayır…
Ama yazık ki, bugün Ortadoğu ve Afrika ve Avrupa dâhil, dünyanın büyük bir bölümü kötücül düşlerle yaşıyor
Beğen butonlarıyla savaşan kocaman kitlelerin senin tarafın benim tarafım diye ayırdığı teknolojik ölümler…
Ortaklaşa yaşamı savunanların sayısı gün geçtikçe azalıyor…
Kendini yenmeyi beceremeyenlerin yarattığı kaosla büyüyor tüm yoksulluk…
“Sonsuz dünyaların kıyısında buluşur çocuklar.
Uçsuz gök hiç çırpınmaz başlarının üstünde…
Tedirgin su gürültüyle çarpar,
Sonsuz dünyaların kıyısında çığlıklarla, oyunlarla buluşur çocuklar…”ii diye fısıldıyor Tagore
Sonu gelmeyen kitle iletişim araçlarıyla, toplum üzerinden dünyayı kalıplara dönüştürmek birey aklının iyimser halini, olumsuz yöne sarkıtmaktan başka neye yarar?
Oysa doğa ve canlılık hiçbir boşluğu kabul etmez…
Kendine kimim sorusunu dahi sormayan bireyleri hiç…
Kuşkuyu sevmez, karamsarlığı hiç…
Hatırlanmak ister, hatırlatmak…
Yaşamın bir kırılganlık anı olduğunu bilir.
Bir gölgenin rüyası gibi, bütün renkleri değiştiren sıcak bir mevsim…
iGiz, Pierre Reverdy, Çeviri: Özdemir İnce
iiKıyıda, Rabindranath Tagore, Çeviri: Ülkü Tamer