Türkiye’de pandemi vaka sayılarının açıklanmasının ardından, ülkede belli bir süre kapanmaya gidilmesi yönündeki çağrılar artıyor. Hatay, bu tabloda en fazla vaka artışının yaşandığı illerden ve tam da bu süreçte merak edilen bir başlık, sorgulanmayı bekliyor!
Bir tarafta aşı çalışmaları ve Aralık itibariyle başlaması beklenen çalışmaların hazırlıkları, diğer tarafta Ankara’dan gelen son açıklama ve ‘başlıyoruz’ mesajları!
Hafta sonu twitter hesabından bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kovid-19 aşısı ile ilgili ilk anlaşmaları yaptıklarını, alternatif üreticilerle de görüşmelerinin devam ettiğini belirtti. Koca, “Daha önce de açıkladığım gibi, bedelsiz olarak, sağlık çalışanlarımızdan başlayarak, kademeli bir şekilde aşı yapmayı planlıyoruz. Devletimiz, vatandaşının yanındadır” ifadelerini kullandı.
-TABLO!-
Aşı ile hayatlarımızın düzeleceğine inansak da, şu an ki tabloda yer alan Hatay, Türkiye’de vaka artışları yaşanan iller arasında üst sıralarda yer alıyor ve bunun anlamı, pandemi hastanesine dönüştürülen adreslerin sayısında artış demek ve mevcut yoğun bakım servislerinin doluluğuna işaret!
-MÜLTECİLER!-
Eldeki tablonun korkutan verileri arasında en merak edilen başlıklardan biri de sığınmacılar! Bilindiği gibi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, koronavirüs salgınında artışın kritik olduğu 15 il arasında Hatay’ın da bulunduğunu açıklamasının ardından, kent genelinde tedbirlerin denetlenmesi amacıyla, Hatay İl Emniyet Müdürlüğü tarafından hem devriye hem de bazı noktalara sabit ekipler görevlendirildi. Ancak, 2011’de Suriye’de başlayan iç savaşın yarattığı zorunlu göçün tablosunda Hatay’ın misafir ettiği 400 bini aşkın sığınmacı için ne tür denetimler, kontroller yapılıyor, ihtiyaçları bağlamında ne tür katkılar sağlanıyor, merak konusu. Bu konudaki eleştiriler arasında, hala ciddi anlamda dil sorunu yaşayan Suriyeli sığınmacılar için neden resmi kurumsal bilgilendirmede ‘Arapça’nın aktif olarak kullanılmadığı da var.
-NE YAPILMALI?-
Antakya özelinde, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde yer alan billboardların bu anlamda kullanılabileceğine işaret eden vatandaşlara sorduk, olması gerekeni. Aldığımız cevaplar ise net oldu.
H.Ö. >> Eski hastane tarafında yaşıyorum ve burası, küçük bir Suriye gibi. Ekonomik durumlarını konuşmaya gerek yok. Çünkü izlediğim kadarıyla, kalabalık yaşamayı tercih ediyorlar. Bu, biraz da zor geçindiklerinden belki! Ama salgın bu kadar ciddi bir hale gelmişken, onların, biraz fazla kendi hallerine bırakıldıklarını düşünüyorum.
K.N. >> Konu, bir ara bu olmuştu! Hatırlıyorum. Hatta dükkanların tabelaları Arapça oldu diye ayağa kaldırdık her yeri, ‘ülke elden gidiyor’ dedik hatta! Bunu, bir belediye başkanı bile söyledi! Merak ediyorum… Çok mu zor, bir şeyler açıklandığında, bu insanlar için de Arapça bilgilendirme yapılması? Valilik mesela… Onca açıklama yapıyor yapmasına da, bu insanların kaçta kaçı anlıyor denileni ya da duyuyor olması gerekeni?
J.M. >> Rakamlar korkunç! On binlerden bahsediyoruz, hem de her gün! Her gün hastalanan on binlerden! Ve onlarca kişiden bahsediyoruz her gün! Ölen onlarca kişiden! Bugün en büyük silahımız ise bilgi ve farkındalık. Başka bir şey değil! Peki, eldeki bilgiyi eşit şekilde paylaşabiliyor muyuz? Asıl sorun da bu bence, asıl tehlike de bu!
G.B. >> Hayatla ölüm, hiç bu kadar iç içe geçmemişti. Ölüm, hayatın içine kadar hiç bu kadar sokulmamıştı. Ruh halimiz mi? Garip! Yanından geçtiğimiz insanlardan ödümüz kopuyor! Hatta kaldırımda yürürken ve hızlı adımlarla birinin yanından geçip giderken, acaba maske takmış mı diye dönüp bakıyorum ister istemez! Suriyelilerin de sürece uyumları iyi gibi görünüyor ama… Şartları gereği, bence bu dönem en fazla yardıma ihtiyacı olanlar da onlar! Çünkü evlerde, kalabalık halde yaşıyorlar, ekonomik olarak rahat değiller ve bu salgının en savunmasız kurbanları durumundalar.
Y.M. >> Bakan’ı dinlerken, aklıma gelmedi değil! “Hatay bu kadar kötü durumdayken, Suriyeliler ne durumda” diye! Biliyor muyuz? Bu kadar vaka, hastane kalabalığı ortadayken, onların kalabalığı ne durumda? Yüzde olarak ne halde? Vaka sayıları içinde neredeler? Kendilerini ne kadar koruyabiliyorlar? Bu konuda bir araştırma var mı? Tespit yapıldı mı? Buna dair bir ek önlem peki? O var mı? Bugüne kadar onlara beraber yaşadık, ama yoklarmış gibi de davrandık! Durum hala aynı gibi!
T.B. >> Etraftaki billboardlarda neden Arapça bilgilendirme yapılmıyor? Sorumuz bu mu? Biz, Kürtçe’den korkan bir milletiz! Şimdi o billboardlarda Arapça bilgilendirme yapın bakalım, bazı milliyetçi kesimler neler söylüyor? ‘Bunlar çok ürüyor, şehri ele geçirecekler’ demediler mi? Hem de bunu kurum ağzıyla demediler mi? Dediler! O yüzden, beklemeyin bu tür bir şey. Hele ki Valilik, bunu hiç yapamaz! Resmi dil Türkçe olayımız var ya, ondan! ‘Salgının özel şartları’ demez kimse! Buna gelince, ‘kanun’ derler!
F.Ç. >> Siz, Suriyelileri soruyorsunuz ama… Ben, başka bir şey söylemek istiyorum! Bu kentin milletvekilleri içinde, kaçının testi pozitif çıktı? Bir mi, iki mi, üç mü? Fazla mı? Sorun bu değil! Sorun, onların, “bir araya gelmeyin” denilen bir zamanda, insanları ha bire bir araya toplayan etkinlikleri! Köylere gidiyorlar, mahallelere… Bazılarını izliyorum twitter ya da facebook üzerinden, ki durum aynen bu. Bence asıl onların hareketlerini kısıtlamak gerekiyor.
E.M. >> Size komik gelecek belki ama… Sayın Lütfü Savaş’ın salgına karşı ne kullandığını merak ediyorum. Sürekli maskesiz ve sürekli insanlarla iç içe ve garip bir korkusuzluğu var. Bir ilaç mı kullanıyor, yoksa kendine has bir tedbiri mi var? Her gün, işinden evine dönüyor. Ailesi ile iç içe… Korkmuyor mu?
Y.Ö. >> Aşı konusunda, vaka sayısı bakımından en kötü illerden mi başlayacaklar acaba! Öyleyse, bizim şansımız yüksek gibi! Aslına bakarsanız, her gün otobüslerle gidip gelen biri olarak, herkes maskeli de olsa, korkuyorum. Suriyelilerle iç içeyiz ve onların bu süreçte kendilerini ne kadar koruyabildiklerini merak ediyorum. Geçen gün Suriyeli bir aile vardı, otobüste. Anne ve babada maske vardı, ama çocuklar maskesizdi ve sürekli öksürüp durdular! İç içe yaşıyoruz, yaşamak da zorundayız ama… “Korkmuyorum” desem, yalan olur.
-VALİLİK!-
İçişleri Bakanlığı genelgeleri kapsamında il genelindeki denetimleri arttıran Hatay Valiliği’nden beklenen, kentte yaşayan 400 bini aşkın Suriyeli sığınmacı için bilgi kanallarının aktif olarak kullanılması ve gerektiğinde de ‘dil sorunu’ yaşayan bu kesim için Arapça’nın ikinci bir dil olarak devreye sokulması.
Bu konuda, kentin her yerindeki billboardların devreye sokulması gerektiğini ifade eden vatandaşlar, “Konu, masum hayatlar ve bu dönemde yapılması gereken ne ise, tartışmasız devreye sokulmalı” noktasında birleşiyor. Tamer Yazar