Patlamaya hazır bomba gibi bekliyor!
Hatay’a komşu İdlib için en çarpıcı uyarı CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak’tan geldi. “Kontrolsüz göç ve sığınmacı sorunu, ne yazık ki Türkiye’nin en önemli beka sorunu olmuştur. Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de, dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, patlamaya hazır bomba gibi bekliyor.”
Son dönemde ‘göçmenler/sığınmacılar’ başlığında artan politik tartışmalar, Türkiye’deki Suriyelilere ve sınırları geçen Afgan sivillere yönelik önyargıları da tepkiyi de olumsuz yönde beslemeye devam ederken, bir diğer tartışma başlığı ise Hatay’a komşu Suriye kenti İdlib.
Savaş nedeniyle yerinden olmuş on binlerce sivilin sıkıştığı kentin ‘terör unsurlarının elinde’ olduğuna işaret eden ve durumun Hatay gibi iller için de risk oluşturduğuna dikkati çeken isim, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak oldu. Son açıklamasında, “Kontrolsüz göç ve sığınmacı sorunu, ne yazık ki Türkiye’nin en önemli beka sorunu olmuştur” diyen Öztrak, “Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de, dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, patlamaya hazır bomba gibi bekliyor” diyerek, mevcut tehlikenin boyutlarını çerçeveledi.
Gelen uyarının ardından gözler, yeniden bu bölgeye, İdlib’deki işleyişe ve silahlı gruplara çevrildi.
-KİMLER VAR?-
Independent Türkçe’den Cihat Arpacık’ın haberine göre, Suriye’de silahlı muhaliflerin elinde kalan son “kale” İdlib’i “İnkaz hükümeti” yönetiyor. İnkaz, Arapça dilinde “Kurtuluş” anlamında. Bu hükümet, ülkenin en önemli kenti kabul edilen ve kaybedilmesi muhalifler açısından psikolojik bir mağduriyet de sayılan Halep’in tekrar Şam yönetiminin eline geçmesinin ardından kuruldu.
İnkaz hükümetinde, ağırlık, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) isimli örgütte. HTŞ denilince, birçok kişinin aklında bir fotoğraf oluşmayabilir. HTŞ, el-Kaide’den ayrılarak kendini fesheden Nusra Cephesi’nin lider kadrosunca kurulan Şam’ın Fethi Cephesi’nin de bir bileşeni olarak, 2017’de kuruldu. Ardından grup içi anlaşmazlıklarla, birçok farklı örgüt HTŞ’den ayrıldı. Örgütün omurgası ise eski Nusra Cephesi mensuplarında kaldı.
-HAYAT!-
Hatay’a komşu bu kenti hayatta tutan şey ise yine Hatay’dan giden yardımlar, mallar, ürünler ve hizmetler. Cilvegözü ise bu kentin adeta can damarı.
Kentin akan yaşam trafiği, Cihat Arpaçık’ın kelimelerinde…
“Adı sadece bombardımanlarla gündeme gelen İdlib, şaşırtıcı ölçüde canlı bir şehir. Ticaret devam ediyor. Şehrin en önemli geliri, Türkiye’ye açılan sınır kapısından karşılanıyor. Pazarlar, marketler, restoranlar, camiler, okullar hizmet vermeye devam ediyor.
Suriye rejiminin kontrol sağladığı bölgelerden kaçan milyonlarca sivil buraya yerleştiğinden, kentin nüfusu 5 milyona kadar çıkmış. Nüfusun önemli bir kısmı, şehrin çeperlerindeki mülteci kamplarında yaşıyor. Kent merkezinin nüfusu ise 500 bine dayanmış. Bu insan kalabalığı içindeki rutin hayat ise tüm hızıyla devam ediyor. Tabii her an Rus veya Suriye savaş uçaklarının bombardımanları bekleniyor. Her bombardımanda ise sadece siviller ölüyor.
Türkiye sınıra yakın bölgelerde bombardıman tehlikesi çok daha az olduğu için bu alanlardaki ev kiraları şehir merkezine oranla daha yüksek. Kentte kullanılan para ise Türk lirası. İnkaz Hükümeti, Şam yönetiminin ekonomisine de bir darbe vurmak için İdlib’de Suriye parasının kullanımını yasaklamış. Eskiden ceplerinde, üzerinde Beşşar Esad’ın babası Hafız el Esad’ın resminin olduğu paraları kullanan İdlibliler, şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün portresinin bulunduğu Türk liralarını taşıyor. Türk şirketlerin de yatırım yaptığı bölgede, yer yer yeni apartman inşaatları yükseliyor.
Sarmada ilçesinde yapımı devam eden sanayi bölgesinin, İdlib’deki işsizlik sorununa bir merhem olması da bekleniyor. İstihdam ve güvenlik sorununun çözülmesinin de geri dönüşleri kolaylaştıracak bir etki edeceğinden söz ediliyor.
-BAYRAKLAR!-
Hem sınır kapısına yakın bir alanda, hem de kent merkezinde, Taliban’ın da kullandığı, ‘beyaz zemin üzerine yazılmış dev bir kelime-i tevhidin’ üzerinde yer aldığı bayrak dalgalanıyor. Ama yine kent merkezindeki bir direkte, ‘ılımlı muhalifler’ olarak nitelendirilen grupların kullandığı, 3 yıldızlı ‘Özgür Suriye’ bayrağı da var. Gruplar, birbirlerinin sembollerine karışmıyor. Sanırım bu, iç savaş içindeki iç savaşların tekrar başlamaması için bir hassasiyet.
Şehrin içinde kurulan kontrol noktalarının dışında, silahlı savaşçılar dolaşmıyor. Şehir içinde asayişi polis sağlıyor. İdlib’de fotoğraf çektiğimi gören bir polis yanıma gelerek, iznimin olup olmadığını sordu. Yanımdaki görevli, kamu otoritesinin ne kadar sağlam olduğunu göstermek için kısa bir süre bu duruma müdahale etmedi. İznimin olduğunu anlayan polis ise yanımdan uzaklaştı.
-OLASI GÖÇ!-
2014’te Şam’dan Halep’e, 2016’da ise Halep’ten İdlib’e gelmek zorunda kalan Muhammed Afo, 5 kişilik ailesiyle kentte kendine yeni bir yaşam kurmuş. Mesleğini burada yapabildiği için mülteci kampında değil, şehirde yaşıyor. Alo ailesinin tatlı bir heyecanı da var. Çünkü 4. çocukları yolda. Artık göç etmek istemiyorlar. Çünkü her göç, hayata sıfırdan başlamak demek. Üstelik göç edecekleri pek bir alan da kalmamışa benziyor. Eğer büyük bir askeri hareket başlarsa ve bu harekâtta da sivillerin hiçbir öneminin olmadığı, o meşhur Rus askeri doktrini uygulanırsa, sığınacakları tek yer Türkiye kaldı. Ama o ve yüz binlerce İdliblinin istediği, artık ölüm korkusu olmadan yaşamak.
Bu şehir devletinde kurulmaya çalışılan sivil görünümlü otorite Ortadoğu’nun tozuna ve kanına mı bulanacak yoksa buradan yeni bir hikâye mi yazılacak, bunu söylemek ise hiç kolay değil.”
-TABLO!-
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak’ın, “Hatay’ın hemen yanı başında, İdlib’de, dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzbinlerce savaşçı, patlamaya hazır bomba gibi bekliyor” ifadesi içinde sıkışan siviller, anlaşılan o ki hala adressiz! İdlib, bu adressizliğin en net coğrafyası. Çünkü buradaki hayat, hala silahların gölgesinde ve birçok ülkenin terör listesinde bulunan grupların himayesinde! -Tamer Yazar-